Günümüz insanı, inandığı değerleri yaşamakla, kendisine sunulan hayatı yaşamak arasında bocalamaktadır.
SINIRSIZ KUVVELER
Rabbimiz, insanı “sırat-ı müstakim”de yaşayabilmesi için üç kuvve ile donatmıştır: Kuvve-i şe- heviye, kuvve-i gadabiye ve kuvve-i akliye. Bu kuvvelere “şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmiş” ise de, “fıtraten tayin edilmemiş”tir. Fıtratta bu kuvveler sınırlanmadığı için “her birisi, tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar.” İnsandan da beklenilen bu üç hayat tarzından “vasat” olanını tercih etmesidir.
BİLEREK VE SEVEREK TERCİH
Popüler tüketim kültürünün hayatı kıskaç altına aldığı günümüzde, “hayat-ı içtimaiyeye giren” her Müslüman’ın “hangi şeye temas etse, ekseriyetle günahlara maruz” kalması, bizleri daha duyarlı olmaya teşvik etmektedir. Bediüzzaman Hazretleri, görenek, tiryakilik ve alışkanlık yollarıyla ehl-i İslâmın da, “zarar-ı dünyevî yüzünden elmas gibi umur-u diniyeyi” terk etmesinden söz ederken içinde bulunulan şartların vehametini “Bu asır, hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye, ehl-i İslâma da bilerek, severek tercih ettirdi” diyerek belirler.
İMAN-HAYAT-ŞERİAT
Bütün insanlar gibi Müslümanlar da kitle iletişim araçlarının etkisiyle “terbiye-i medeniye” ile şekillendirilen “malzeme” gibidir. Bediüzzaman, bu sonucun, fıtrat-ı insaniyede dercedilen “cihaz-ı insaniye”nin yaralanmasıyla ortaya çıktığını açıklar. Bu gerçekten dolayıdır ki, ahirzamanda gelecek zatın, “hayat,” “şeriat” ve “iman” safhalarına dair görevleri arasında en mühimi ve en azamı, iman meselesi olarak zikredilmiştir. Çoğu Müslümanın nazarında en mühim mesele, hayat ve şeriat görülmesine rağmen, bu zamandaki hâkim cereyanların etkisinden korunabilmek için, en temel esas iman meselesidir.
Kitle iletişim araçlarının bu kadar etkileyici olduğu bir dönemde insanların Bediüzzaman’ın tanımladığı “vasat” hayat tarzını koruması oldukça güçtür. Peygamber Efendimizin, “Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir” hadisi bugünkü hayat tarzlarını anlamak için çok anlamlıdır. Demek ki, ahirzamanda nefsî, şeytanî tercihlerle imanî tercihlerimiz arasında kıyasıya bir iç muharebe olacaktır.
HÜLÂSA
Hayatımız Resulullahın (asm) hayatının neresinde? Bilerek dünya hayatını ahirete tercih etmemek için, hayat tarzımızın bütün unsurlarıyla hesaba çekilmesi gerekiyor.
Sorgulamadan hayatımızın bir parçası haline getirdiğimiz alışkanlıklarımız, tercihlerimiz, farkında olmadan sahiplendiklerimiz...
Hayatın muhasebesini yapmak güzeldir.
Hele de yeni bir yılın arefesinde…