Tesettür tartışmalarının yıllardır bitmediği ülkemizde Kur’ân’ın tesettür emri artık sosyal medyada kadınlarca tartışılıp tesettürün politik olduğu ve kadınların hürriyetini kısıtladığı söyleniyor.
Böyle bir ortamda Bediüzzaman Hazretleri’nin yazdığı Tesettür Risalesi tartışmalara farklı bir pencere açıyor:
27. LEM’A: BİR HUKUK VE MANTIK ŞAHESERİ
Bediüzzaman Hazretleri, Tesettür Risalesi’ndeki “Mesmuatıma göre, merkez ve payitaht-ı hükümette, çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde, gayet âdi bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayâsız yüzlerine bir şamar vuruyor!” cümlesi yüzünden Eskişehir’’de yargılanır mahkûm olur.
Bediüzzaman Hazretleri Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19 Ağustos 1935 tarihinde, kanaat-i vicdaniyeye dayanarak verdiği bir kararla, “tecrit-i mutlak” kaydıyla, 11 ay, on beş arkadaşı da altışar ay ceza almıştır. (Mahkeme Müdafaaları Risale-i Nur Külliyatı içinde 27. Lem’a olarak isimlendirilir. Bir kısmı Tarihçe-i Hayat isimli eserin Eskişehir Hayatı bölümünde yer alır. Savunma, insanlık tarihi sahnesinde muhteşem bir mü’min duruşu sergiler. Ayrı bir kitapçık olabilecek kadar da uzundur…)
Savunmasında “Avrupa’da rahiplerin serbestiyeti gösteriyor ki; hiçbir kanun, târik-i dünya olanlara ve ahirete ve imana kendi kendine çalışanlara ilişmez… Bir ihtiyar adamın saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanına dair hatırat-ı ilmiyesini yazmasını dünyada hiçbir kanun ona yasak diyemez ve demez kanaatindeyim. Ve şimdiye kadar hiçbir âlim tarafından tenkit edilmemesi elbette o hatırat ayn-ı hak ve mahz-ı hakikat olduğunu ispat eder” diyen Bediüzzaman bu yersiz karara itiraz edip, cezanın bir beygir hırsızına veya kız kaçırırcasına lâyık olduğunu belirterek, kendisinin ya beraatına veya idamına veyahut yüz bir sene hapse mahkûmiyetine hükmedilmesini ısrarla ister.
İNGİLİZLERİN İFSAD SİYASETİ
Bediüzzaman Hazretleri, Tesettür Risalesi’nin yazılış maksadını, mimsiz medeniyet ve İngilizlerin siyaset oyunlarına verilmiş ilmî bir cevap olarak nitelendirir:
“Avrupa medeniyet ve felsefesi namına ve belki İngilizlerin ifsad-ı siyaseti hesabına tesettür âyetine ettikleri itiraza karşı, gayet kuvvetli ve müskit bir cevab-ı ilmîdir. Böyle bir cevab-ı ilmî, değil bundan on beş sene evvel, her zaman takdir ile karşılanır. Bu hürriyet-i ilmiyeyi, elbette hürriyetperver bir hükümet-i cumhuriye tahdit etmez.”
HÜLÂSA
Günümüzde, kadınların tesettürü konusundaki tartışmaları “mim”siz medeniyet ve İngilizlerin siyaset oyunları içinde bir oyun olarak hiç düşünmüş müydünüz?
Orta Doğu’ya barış ve hürriyet için geldiklerini söyleyen Avrupa ve Amerikalıların işe kadınların kıyafetinden (burkasından, çarşafından…) başlaması boşuna mıdır?
Ne dersiniz?