İtaat, kurban ve kurbiyet. Ne ince hakikatler ve ne büyük bir tevhit manifestosu.
Hazreti İbrahim ve ailesinin hikmet yüklü imtihanından ve oradan alınacak derslerden bah- setmek istiyorum.
Pek çok hikmetli dersler ihtiva eden mu’cizelerin içerisinde benim kendi dünyamda keşfedebildiğim önemli bir ders vardır. Bu ders aileye dair ve itaate dair bir derstir.
Şöyle ki: Hazreti İbrahim, oğlu Hz. İsmail’i kurban etmeye götürürken şeytan ailenin üç ferdine de yaklaşır ve onları kandırmaya çalışır. Önce Hz. İbrahim’e, sonra Hz. İsmail’e, sonra Hz. Hacer’e. Nihayetinde üçünü de sabredenlerden ve tevekkül edenlerden bulur ve defolur gider. Hz. İbrahim’in ailesi şeytanı ailecek kovmuştur. Özellikle Hz. Hacer’in sorgusuz ve sualsiz bir tevekkül ve itaat hali dikkatlerden kaçmaması gereken bir haldir. Aynı şekilde oğulları Hz. İsmail ve Hz. İbrahim Peygamber’in Yaratıcının emri karşısında boyunları kıldan ince teslimiyet halleri dikkat çekicidir.
Hz. Hacer’in ve Hz. İsmail’in itaatleri. Hz. İbrahim’e itaat gibi görünen, ama hakikatte, Rablerinin emrine olan itaatleri. Emr-i İlâhiyi gerçekleştirirken sanki kadının eşine itaati, nefsinin kırılma noktası, erkeğin merhamet, himayet ve hürmeti de onun nefsinin kırılma noktası gibi.
Hz. Hacer’in itaatinden yola çıkarak, kadının en önemli hasleti itaat vurgusu bir peygamber pratiğinde talim ettiriliyor. Burada bir sorun yok. Zira kadın, bu itaati gerçekleştirmede sorun yaşamaz. Fakat ailede kadının en önemli hasleti olan bu duygusu neden zaman zaman şeytanın da vesvesesiyle zorlaşır ve kadın bu itaati gerçekleştirmede güçlük çeker. Yani bu kadar fıtrî olan bir programa kadın neden zorlukla imtisal eder ve zaman zaman direnç gösterir. Hemen bazılarınızın işte ‘efendim modern kadın algısının kadınları ifsat ettiğinden, mimsiz medeniyetin kadını özgürleştirirken nasıl köle haline getirdiğinden’ bahsettiğini duyar gibi oluyorum. Evet bu gibi pek çok şey söylenebilir. Hepsi doğrudur. Fakat bu işin hiç erkekler canibinde bir karşılığı yok mudur?
İşte Hazreti İbrahim kıssasında bence bu çok önemli ders tekrar tekrar verilir. Zira Hazreti İbrahim hanımını ve çocuğunu kendine değil Allah’ın emir ve buyruğuna itaat ettirmiş ve adresi direkt Emr-i İlâhî olarak göstermiştir.
Belki de bugün kadının erkeğe itaat noktasında zorlandığı veya fıtratın fıtrî olmayanı reddettiği kısım tam da burasıdır. Erkeğin itaati, kendi hislerine, nefsine, duygu ve davranışlarına veya temelinde hak olmayan göreneklere yaptırması, kadının da temelinde hak olmayan bu duruma itaatte zorlanmasıdır. Zira kadının fıtrî programında kendini himaye edene bu önce baba sonra eşe, itaat etmek vardır. Fakat sorun, bu itaatin alt yapısı, iç yüzüdür. Hz. Hacer, Hz. İbrahim’e (as) itaat ederken Rabbinin emrine bilerek itaat etmiştir. Hz. Hacer’in Hz. İbrahim’e (as) itaat sırrı, ‘bunu Allah mı istiyor’ sorgusuyla tahakkuk etmektedir. Eğer o istiyorsa sorgu sual yoktur.
Pratikte evliliği bir mektep haline getiremeyenlerin pekte uygulayabileceği bir süreç değildir. Yani erkek bir şey isteyecek ve bu istediğini hak hukuk ve rıza-i İlâhî temelinde ispatlayacak sonra bunu eşine anlatacak ve ondan bu isteğine itaati bekleyecek. Evet olması gereken durum böyledir. Fakat realitelere bakıldığında, evliliğe taklidi başlayan, evi bir mektep gibi düşünemeyen, babasından anasından ne gördüyse onun üzerine bir şey katmadan hazırlıksız, programsız eğitimsiz evliliğe başlama kültürünün hâkim olduğu evliliklerde bu söylediklerimiz çok da ütopik geliyor.
Evet, evlilik eşi köle etmek değil, hakikî sahibine kul etmek sürecidir. Bu nokta-i nazardan eşe itaat, nefsin kırılma noktasıdır. O zaman bu vazifeyi erkek yapmayacaksa kadın yapmalıdır.
Yani itaat edeceği mesele Allah’ın rızası dışında bir şey değilse itaat etmesi veya itaat edeceği şeyin temelindeki hikmeti çözümlemesi, meseleyi eşten çıkarıp direkt Rıza-i İlâhiye bağlaması evliliğin selâmeti için şart olacaktır. Aksi halde şeytan bulduğu en ufak bir delikten sızacak ve aileyi darmadağın edecektir.
Ailece şeytanı kovmak meselesine geri dönecek olursak, ailede eşlerin, nefsini terbiye etmediği her bir nokta, şeytanın o yuvaya giriş kapısını açmak anlamına gelir.
Hasılı, Hz. İbrahim ve ailesi şeytanı ailecek kovmuşlardır. Hz. Hacer kocasına şartsız itaat etmiştir. Hz. Hacer demek kocasının davranışlarında, emr-i İlâhinin izini görmek ve aslında O’na itaat demektir. Hz. İbrahim demek de, Rabbinin emirlerine şartsız itaat demektir. Aile demek de Hz. İbrahim’in Hz. Hacer’i, Hz. Hacer’in Hz. İbrahim’i olmak demektir.