Pazarları severim, pazarlık yapmayı da... Amma zinhar içten pazarlıklıları hiç sevmem.
Güzel giyinmeyi severim, kuzu postuna bürünmüş kurtlardan ödüm kopar.
Gezmeyi severim, aklı bir karış havada gezenlerden hazzetmem. Açık sözlü olmayı severim, densizliğe tahammülüm yok.
Kardan korkarım, karda yürüyüp izini belli etmeyenden daha çok. Başarıyı severim, ama ‘ben sana vali olamazsın demedim, adam olamazsın dedim’ diyen babanın oğlu gibi ilminden zerre hissedar olmayandan akrepten kaçar gibi kaçarım.
Samimiyeti severim, laubalilik sırnaşıklık hele hele alaycılıktan hoşlanmam. Latife latif gerek denilen tarzda olana can kurban. Temizliği severim, kalbi temiz olanı daha çok.
Merhametli olanı severim, taş kalpli katı yürekli insanları kim sever ki? Ateş olsa cürmü kadar yer yakar. Tarihi severim cemazuyellevvelini bildiklerimin şimdiki afra tafrasına hiç gelemem.
Rahatlığı severim, adab-ı muaşeretten inhiraf etmemek kaydıyla. Okumayı severim, lakin niyet okuyucularından nefret ederim.
Yazmayı severim, ‘seni kalbime yazdım’ diyen kadar sevilir miyim bilemem. İstanbul’u severim ancak her şehirden olan oralı olur da bu şehirde bir ömür sürüp bir türlü İstanbullu olamayanlara, hatta böyle bir amacı bile olmayanlara hayret ederim.
Kendimi anlatmayı severim, kendime yontmayı bencilliği hiç anlamam. Sakinliği severim, miskinliği asla. Hareketliliği severim, etlinlik deliliğinden aman illallah.
Hasılı dengede kararında olan her olguyu davranışı severim. Kim sevmez ki? Zira kemal zatında sevilir.