"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Size bir güzellik yaptım

Zeynep ÇAKIR
25 Şubat 2024, Pazar
Güzelliğe meftun olmayan yok. Güzel zatında güzel çünkü. Sevilmeyi hak eder.

Güzel görmek güzel bakmak sevaptır hem. Lâkin insanı en çok yanıltan kendine ait zahiri güzellik kavramına yüklediği mânâdır.

Güzelliği vereni bilince, emanet olduğunu bilince, geçip gideceğini düşününce, ‘ne kadar güzel’ değil, ‘ne güzel yaratılmış’ deyip adrese teslim edince, asıl güzel. Gençliğe güzelleme yapmak kadar ihtiyarlıktaki cildini, bedenini de güzel bulup kabullenmek güzel.

Güzele methiyenin sonu gelmemiş dünya kurulalı beri. Geçici olanı daimi etmeye çabalamış beyhude yere. Mona Roza şiirini Sezai Karakoç’a yazdıran, Cemal Süreya’ya soyadından tek y harfini eksilten kadının gençlik resimleriyle şimdiki halini görmenin ibretinden de ders almayacak kadar deveran eden bir yanılgı!

Kays’ı Mecnun eden Leylâsının, aslında çirkin olduğunu görenlerin şaşkınlığına, Mecnun’un, “Siz onu benim gözümle gördünüz mü?” demesi ise mevzumuzun bir başka ibret boyutu.

Kıssası, hikâyesi Kur’an’da Ahsenu’l Kasas olarak geçen Yusuf (as)’ın güzelliğine aşık Züleyha, onu kınayanların bakarken elma yerine ellerini soyacak kadar aklı baştan götüren ama Yusuf’un iffetinden dirhem şaşırtmayan günah prangasına değil, zindanlara mahkum eden bir güzellik, asıl güzel.

Her gün şu elimizdeki telefonlarda güzellik uğruna kendini çirkinleştirenleri, en güzel diye lanse edilenin bir iki yıl sonra bozulduğu estetik mahkumiyeti ile robotlaştırılan bir güzelliğe râm olunacak acı halleri, güzelin peşinde koşarken daha güzeline kulvarı kaptırmanın acziyetine düçar olanları görüyoruz.

Zira güzellik geçici, geçiyor, kaçıyor, uçuyor. Demek hayat bunun üzerine kurulu değil. Eee bunca güzellik merkezi niye açılıyor o halde? Bir hayal, bir heves, bir hırs ve daha fenası, Yaradanın emanetini beğenmeyip parmak sokarak değiştirmek uğruna...

Fakat Rabbin koyduğu kanunlara kimin gücü yeter! O ihtiyarlık gelecek, o saçlar beyazlayacak. Mona Roza’ya bir ömür feda edenlerin yerine, şimdiki nesil bir dakikalık videosunu izlemeye bile tahammül edemeyecek. Haşa, kulun arzusu, hevesi için Rabbimiz kanunlarını değiştirmeyecek.

“Cesedin genç iken lâtif, zarif ve güzel gül çiçeğine benzerse de, ihtiyarlığında kuru ve uyuşmuş kış çiçeğine benzer ve tahavvül eder” tesbitinden azade kılınmayacak hiç kimse.

Çaresi ve kalıcı olanı güzellik merkezlerine koşmakta değil, bir seccadeye kendini atmakta! Ebedî gençliği verecek olana güzelce kul olmakta. Hayatını istikametle geçirenin yaşlılık güzelliği diye bir şey var. Ayrıca estetik operasyonların günahı bir yana, bütün tekniklerini kullansa da aciz kaldığı bir şey var: İmanla aydınlanmış nurlu bir simanın güzelliği!

Bir yanda rıza gösterilmiş bir ihtiyarlık. Diğer yanda kendine perestiş edenlerin genç kalma çabası uğruna yaptığı budalalık! Güzel insan olmak estetik operasyonlarla değil, etik değerlere sahip çıkmakla olduğunu, zamanın Yusuf ve Züleyhalarına çok anlatmak lazım çook.

Okunma Sayısı: 1668
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yiğitoğlu

    25.2.2024 08:35:21

    "Güzel değil batmakla gaib olan bir mahbub. Çünki zevale mahkûm, hakikî güzel olamaz. Aşk-ı ebedî için yaratılan ve âyine-i Samed olan kalb ile sevilmez ve sevilmemeli." "Der-akab zeval ile acılanan mülâkatlar, keder ve meraka değmez. İştiyaka hiç layık değildir... Bütün mecâzî âşıkların divanları, yani aşknameleri olan manzum kitapları, şu tasavvur-u zevalden gelen elemden birer feryaddır..." (17. Söz, ikinci makam) Evet, Kavuşmaları ayrılıkların takip ettiği bu dünya hayatında, ne ayrılıklar meraka değer, ne de kavuşmalar iştiyaka layıktır. Çünkü kavuşulan bir lezzetin elden çıkması elem getirdiği gibi, henüz elde iken bile bir gün kaybolacağının düşünülmesi, tasavvur edilmesi de insana elem vermektedir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı