AKP Genel Başkanı Erdoğan, parti genel merkezinde CHP Genel Başkanı Özel’le yaptığı görüşmeden sonra “siyasette yumuşamaya ihtiyaç olduğunu ve yumuşama döneminin başladığını” söylemişti. Özel ise gazetecilere “Yumuşama demeyin, normalleşme deyin” dedi.
İster yumuşama denilsin, ister normalleşme; olması gerekenin ayrıştırma, dışlama, ötekileştirme, kutuplaştırma ve kamplaştırma üzerinden yapılan gerilim siyasetini artık bitirmek olduğu son derece açık.
Bu siyasetin başını çekenlerin, muhalefeti sürekli “terör yandaşlığı ve ihanet’le suçlayan iktidar partisi ve ortakları olduğu da ortada.
“Milletin birliğini temsil” makamında oturmakta olan partili Cumhurbaşkanının ısrarla sürdürdüğü söylem ve uygulamaları da.
O zaman, “yumuşama”dan söz edenlerin, evvela şimdiye kadar kendi yaptıklarına bakıp, bunları tamamen tersine çevirecek bir “düzeltme” cihetine gitmeleri lâzım.
Bu da yetmez; hukuku ve adaleti ayaklar altına alıp en temel hak ve hürriyetleri gasp eden politikalara da son vermeleri gerekir.
Aksi takdirde “yumuşama” lafı seçim sonrası muhalefeti “kafaya alıp” etkisizleştirmeyi hedefleyen yeni bir manevra ve samimiyetsizlik örneği olmaktan öteye gidemez.
Buna mukabil, görülmemiş boyuttaki hukuk ihlallerine, yargının siyasallaştırılmasına, yargı kararları karşısında sergilenen çifte standartlara, rahatsız olunan AYM ve AİHM kararlarına karşı ortaya konulan inatçı direnişe, bu dönemde adeta “tutku” haline getirilip cezaevlerinin tıka basa dolmasına yol açan mesnetsiz ve keyfî tutuklamalara...
“Terör” suçlamasının iyice şirazeden çıkarılıp, terörle uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan nice masum insanın, “terörist” yaftası vurularak zindanlarda süründürülmesine…
İfade özgürlüğü, âdil yargılanma, örgütlenme, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları gibi temel hakların gasp edilmesine ve bu konularda kendisine açılan davalarda defalarca “hak ihlali” kararı veren ve vermeye devam eden AİHM’in bu kararlarının hiçe sayılmasına, hatta AİHM’e de meydan okunmasına...
Tek adam rejiminin, kontrolündeki iktidar grubu eliyle Meclisi işlevsizleştirmesine...
İktidarın millete ait kaynakları har vurup harman savurmasına; bilhassa Sarayın denetimsiz ve müsrif harcamalarına; hukukun rafa kalktığı bir rejimde uygulanan ekonomi politikalarıyla fakirleştirilen on milyonlar geçim sıkıntısı içinde kıvranırken iktidar zenginlerinin servetlerinin sürekli katlanmasına...
“Yumuşama” ile teslim olunur mu? Kesinlikle olunmaz, olunmamalı. Tam tersine demokrasi ve hukuk çerçevesinde güçlü bir dayanışma ile “sert” ve kararlı bir mücadele verilmeli.