Ali FERŞADOĞLU |
|
Deccalizmle mücadeleye var mısınız? |
Zamanımızı fırtınalarıyla sarsıp dalgalandıran Deccalizm, basit bir sosyal hâdise, gelip geçici bir fitne rüzgârı değildir. Asrımızı ve gelecek devri çalkalayan, insanları mânâ âlemlerinden koparıp, maddenin, nefsin, enâniyetin, şehvetin vadilerinde koşturan müthiş bir kasırga, dehşetli bir fırtınadır. Temelleri, 1789 Fransız İhtilâl-i Kebîri ve Auguste Comte* (1798-1857) ile başlayan “ateist pozitivizm” ve “sekülarizm, ateizm”e dayanır. Şöyle iddia ediliyordu: “Artık dine, mânevî değerlere ihtiyaç yok. İnsanlığın bütün ihtiyaçlarını karşılayacak, suallerinin cevabını akıl, fen ve felsefe ile cevaplandıracağız.” Rönesans’tan sonra kuvvet kazanan ateizm, Nietzsche, Hegel, Marx üzerinde etkili olan Ludwig Andreas Feuerbach, J. Paul Sartre, Heidegger ateizmin temsilcilerindendir. Tabiatperest olan ateistler, “Tanrı ölmüştür” diyerek, mâneviyata savaş açmışlardır. 1791’de Olympe de Geuges’in “Kadın Hakları Beyannamesi” ile Feminizm nükseder. Kadınlık imajı birinci plândadır. Kadınları yuvalarından çıkarıp sokaklara döker; beşerin huzûrunu bozar. Gerçi, “feminizm”, Kilise’nin, kadını insan yerine koymayıp “şeytan” saymasına ve 1830’lara kadar Batıda süren “beyaz kadın” ticâretine bir tepki olarak doğdu. Fakat, kapitalizmin, materyalizmin, ateizmin, Freudizm’in kuvvet vermesiyle, tamamen çığırından çıkmış ve dünyamızı kasıp kavuran bir fitne hâline dönüşmüştür. Augusteizm’in, materyalist düşüncenin hemen peşinden Freudizm çıkar. Viyanalı Yahudi Dr. S. Freud, her şeyi “nefse, şehvete” bağlar; ulvî duyguları inkâr eder. Hemen peşinden Darwinizm gelir. İngiliz biyoloji ve tabiat bilgini Darwin, 1859’da, “Nevilerin Menşei” isimli kitabıyla, insanlığı Hâlık-ı kâinattan koparır, tabiata, tabiî seleksiyona, evrime, (maymuna) tesadüflere bağlar... Ardından Marksizm çıkar. Alman Yahudisi Karl Marks ve arkadaşı Engels, dine “afyon” der, mâneviyâta savaş açar; ahlâkı kökünden ifsat ederler. Lenin ise, bu sapık düşünceleri geliştirerek pratiğe geçirir. O sıralarda Sosyalizm zaten devrededir. Çeşitli versiyonlarıyla “materyalizm”in hâmiliğini üstlenmiştir. Batıda, Kilisenin baskı ve tasallutundan, Engizisyon istibdadından iki cereyan daha çıkar: Laiklik ve Sekülarizm. Biri dini dünya işlerinden ayırır, vicdanı kalbe hapseder, hayata geçirmez. Öbürü, dine ses çıkarmamakla beraber, hayata hiç karıştırmaz. Hepsi de maddeye, nefse, şehvânî duygulara hizmeti esas aldı. Mâneviyâtı dünyalarından çıkardı. Bütün bu “izm”lerin birleşmesinden de “Deccalizm” meydana geliyor. Bu “izm”lerin bileşkesi olan deccalizmin varlık sebebi, dine, maneviyâta, ahlâka karşı savaşmaktır. Deccalizm, bütün cepheleriyle tahribâtını sürdürmekte, mânâ adına ne varsa, söküp atmaktadır. Deccalizm, imansızlık, ahlâksızlık, hubb-u câh (makam, mevki, şöhret sevgisi), enaniyet, milliyetçilik, tama (açgözlülük), korku damarı ve dünyanın diğer bütün cazibedar şeyleriyle tahribatını sürdürürken; onunla mücadeleye var mısınız?
Dipnot: * Fransız sosyolog, matematikçi ve filozoftur. Sosyolojinin babası olarak tanınır. 10.10.2009 E-Posta: [email protected] [email protected] |