"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rumeli seyahati dönüşü ve savaş yılları

Abdülbakî ÇİMİÇ
17 Şubat 2022, Perşembe
Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (173)

Bediüzzaman’ın Hayatı’ndan Tesbitler (173)

Sultan Mehmet Reşad ile birlikte gidilen Rumeli seyahatinin sağladığı moral ve şevk atmosferinin ömrü çok uzun sürmez. Bölgenin önde gelen isimlerince bu seyahate büyük ilgi gösterilmesine ve Sultan’a büyük saygı, sevgi ve bağlılık tabloları sergilenmesine rağmen, bölgede gelişen hadiseler giderek tehlikeli boyutlara ulaşır. Şimdi Osmanlı Devleti’nin aleyhine gelişen olaylar ve sebeplerinden bazılarına temas edelim. Bölgedeki milliyetçiler ve ayrılık taraftarları, yabancı güçlerden destek alıyorlardı. Bu olumsuz tabloya İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin hatalarla dolu idaresi de katılınca, zaten gergin olan durum daha da kötüleşir. Çok geçmeden bu yanlışlar zinciri, önce Balkan Savaşları’nın çıkması; ardından Osmanlı’nın Avrupa’daki varlığının sona ermesiyle neticelenir. Kötü haberler sadece Balkanlardan gelmez. 1911 yılı sonlarında Trablusgarp Savaşı patlak verir. İtalya, günümüz Libya’sının sınırları dâhilinde yer alan Trablusgarp ve Bingazi’ye saldırır. Kısa zamanda buralar da kaybedilir. İtalyanlar, On İki Ada’yı da işgal ederler ve Çanakkale Boğazı’nın girişini bombalarlar. Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine, Yunanlılar, 1912 yılı Kasım ayında Ege adalarını ilhak eder. Ardından Selânik kaybedilir. Daha önce tahttan indirilen Sultan Abdülhamid, aceleyle İstanbul’daki Beylerbeyi Sarayı’na nakledilir. Trablusgarp’ın beklenmedik işgali, diğer olaylarla birlikte İstanbul’da siyasî bir krize yol açar. Hadiseler peş peşe istenmeyen noktalara gelir.

Enver Paşa subayları ihraç ediyor

1913 senesi yazında Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın ani bir kararıyla, içinde 150 paşa ve miralay da bulunan 1200 subay bir günde ihraç edilir. Meşrûtiyetin ancak ordu desteğiyle kurulacağı inancı politikayı orduya sokar. Siyasetin cazibesine kapılan bazı subaylar, aslî görevlerini ihmale başlarlar... Subay adedince “kurtarıcı” vardır, fakat vatan bir türlü kurtulamaz. Osmanlı-Rus Savaşı’nın yaraları henüz sarılmamışken, cihan devletinin başına bir de İtalya belâsı açılmıştır. Sömürgeciliğin tadına geç varan  o günkü İtalyan yönetiminin gözü Trablusgarp’a dikilir. Emeli, bugünkü Libya Devletini teşkil eden Trablusgarp vilâyeti ile Bingazi müstakil sancağını elde etmektir. Toplam 1 milyon 759 bin 450 kilometrekare Türkiye’nin iki misli toprakta 1 milyon 230 bin nüfus yaşıyordur. İttihatçılar Trablusgarp valisi ve kumandanı Müşir İbrahim Paşa’yı “Abdülhamitçi” olduğu gerekçesiyle azletmiş, yerine tayin edecek dirayette birini bulamadıklarından bölge tamamıyla başsız kalmıştır.

İtalya Mısır’a Savaş ilân ediyor, Balkan Savaşı Başlıyor

Fırsatı değerlendirmek isteyen İtalya, savaş ilân etti. Donanmasını Trablusgarp’a gönderdi. Şehri topa tuttu, Trablusgarp’ı ve Bingazi’yi işgal etti. Ancak iç kesimlere yürüyemedi. Halk canını dişine takmış, direnmeye başlamıştı. İtalyan ordusu, çete savaşlarıyla yıpranıyordu. Koca ordu sahil şeridinde sıkışıp kalmıştı. İtalyan ordusuyla Avrupa gazeteleri alay ediyordu. Ordu, prestijini kurtarma derdine düştü. İtalyan donanması Çanakkale’yi geçmeyi denedi. Boğazı geçemeyince adalara saldırdı. Rodos dâhil 12 adayı aldı (1912). Adaların, özellikle de Trablusgarp’ın kaybedilmesi, Osmanlı Devleti’ni yönetenlerde şok tesiri yapmıştı. Sadrazam İbrahim Paşa, kabineyi topladı. “Eski zamanlarda benim vaziyetime düşen vezirlerin kafasını padişahlar, binek taşında kestirir di” diyerek istifa etti. Sıkıyönetim uzatıldı. Ordu siyasete balıklama dalmıştı, İttihatçı ve “Halaskâr Zabitan (Kurtarıcı Subaylar)” diye de ikiye bölünmüştü. Bazı subaylar çeteler kurarak birbirleriyle vuruşmaya başlamışlardı. İktidar ve ordu bu durumdayken, meş’um Balkan Savaşı çıktı (18 Ekim 1912). Rusya Balkanlar’da savaş çıkmayacağına dair garanti verince, Rumeli’deki yüz yirmi taburumuzu terhis etmiştik. 

Akabinde bizden alacakları toprakların bölüşülmesinde doğabilecek anlaşmazlıkları Rus Çarı’nın hakemliğiyle çözebileceklerinde anlaşan dört Balkan devletinin hücumuna uğradık. Öte yandan Bulgar orduları Edirne’ye girmişti. Balkanlardaki hâkimiyetimiz tökezledi. İstanbul bile tehlike altına girdi. Ordumuz Büyükçekmece Gölü yakınındaki Muratlı Tepelerine çekildi. Alman Kayzeri’nin estirdiği hava ile Bulgarlar İstanbul’a girmenin hazırlığını yaşıyorlardı. İstanbul’u bir hücumla işgal edebileceklerinden ve hatta onları Anadolu’nun herhangi bir yerinde de durduramayacağımızdan endişe eden Hükümetimiz ve paşalarımız, Enez-Midye hattının ilerisini bırakıp andlaşma istiyorlardı...

Yunanlılar Bozcaada’yı, Limni’yi, Nikarya’yı, Midilli’yi ve Sakız’ı işgal ettiler. Böylece Ege Adaları da kaybedilmiş oldu. Selânik de aynı akıbete uğradı. İttihatçılar buna tedbir düşünecekleri yerde, hükümeti bütünüyle ele geçirmenin planlarıyla meşgul oluyorlardı. Bu emellerine demokratik yoldan nail olamayınca, “Babıiâli Baskını” olarak tarihimize geçen olayı hazırladılar. İktidarı mutlak surette aldılar, ama Balkanlar’ı da mutlak surette kaybettiler.

Bab-ı Âli baskını

Sulh taraftarı olmakla beraber, mesuliyetten korkan Kâmil Paşa, Meclis-i Mebusan toplu bulunmadığı için, büyük bir meşveret meclisi toplayıp, bu meclisten sulh yapılmasından başka çare bulunmadığı yolunda ittifak ile, bir karar elde etti. Bu karar tatbik edilemedi. Başlarında Enver ve Talat Bey’in bulunduğu İttihat ve Terakki’ye mensup bir grup Bab-ı Ali’yi basarak, mukavemet etmeye çalışan Harbiye Nazırı Nazım Paşa’yı, Yaveri Tevfik Bey’i, Sadaret Yaveri Nafiz Bey’i ve Polis komiseri Necip’i vurup öldürdüler. Kâmil Paşa’yı da istifa etmeye mecbur ve yerine Mahmut Şevket Paşa’nın sadrazamlığını temin ettiler (23 Kanunsani /Ocak 1913) 1

İttihad ve Terakki Cemiyeti, bu yüzden, Temmuz 1912’den, Enver Bey’in yönetiminde meşhur Bâb-ı Âli Baskını’nın gerçekleştirildiği Ocak 1913’e kadar geçen altı aylık süre zarfında, iktidardan uzaklaştırıldı. Enver Paşa, 1913 Temmuz’unda, Edirne’nin kurtarılmasının ardından Harbiye Nâzırı yapıldı. 

Ertesi yıl, Türkiye’nin, İttifak Devletleri safında, Almanlarla birlikte Birinci Dünya Savaşı’na katılmasındaki en önemli aktör, yine o oldu. Ve henüz Birinci Balkan Savaşı’nın yaraları sarılmadan ikincisi patlak verdi (29 Haziran 1913). Ardından da Birinci Dünya Savaşı çıktı. Etraf yine toz dumana bulandı.

Dipnot:

1- Ali Fuat Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, s. 87, 90.

Okunma Sayısı: 2025
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • CÂHİD ÖZPINAR.

    17.2.2022 08:52:30

    Ağabey yazılarınızı çok etkileyici.Başarılar.Allah kaleminize kuvvet versin.Bâki selâmlar..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı