"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kader ve manevî terakkî

Abdurrahman AYDIN
28 Nisan 2021, Çarşamba
Kâinatın muhteşem düzeni tesadüfe zıttır.

Gözle görülen mükemmel bir program, bütün zaman ve mekânı kuşatmıştır. Tesadüfe zerre kadar yer kalmamıştır. Demek kader vardır.

Daha zamanı başlatmadan önce, Rabbü’l-Âlemîn’in sonsuz ilim sıfatının gölgesi “Levh-i Ezelî” perdesinde idi. Sonra her şeyi kapsayacak kader programlarını, yok iken yarattığı “Levh-i Mahfûz’a” yazdı ve mülkündeki hiçbir şeyi başıboş bırakmadı.

Bize O’nun bu sonsuz ilim ve kudretini hakkıyla tanıtan ve Mi’racla kaderin yazıldığı boyutlara kadar çıkan ve orada “Kader ve Ezel Sırlarının Müşahidi” olup bize kaderin varlığını duyuran bir insan vardır ki, o “İlm-i Ledün Sultanı” olan Muhammedü’l-Emîn Aleyhissalâtü Vesselâmdır.

Kader, bir iman esasıdır. Mü’min olabilmenin şartıdır. Kadere iman, Allah Teâlâ’nın ilim, irade, semi’ ve basar gibi sıfatlarını, Muhît, Şehîd, Muhsî, Müdebbir, Mukaddir gibi isimlerini tanımakla başlar.

Çekirdeklerden DNA’lara, her harika sanatında bir ön yazılım kullanan Sanatkâr-ı Zülcelâl, insan-ı ekber sayılan ve en büyük eseri olan kâinatta da, elbette “İmâm-ı Mübîn ve Kitab-ı Mübîn” adında iki ayrı işletim programı yazmış, hatta zerrelerin hareketlerini dahî bu programlarla kayıt altına almıştır.

Aynı şekilde, kâinattan maksut olan neticelere tesir eden ve ondaki hassas düzeni etkileyen insan fiillerinin de, ezelde bilinmemiş, hesaba katılmamış ve o yazgıya dâhil edilmemiş olması mümkün değildir. Madem insan kâinatın bir meyvesidir; bu meyvenin ürünü de fiilleridir. Öyle ise fiillerimizin de, bu kusursuz planlamada yer almış ve yazılmış olması gerekir.

Zaten her insan, her şeyin önceden bilinip yazıldığını, sadık rüyalar ve keşifler veya sezgiler yoluyla bir çok kez “yaşayarak” yani “hâlî” olarak tecrübe eder. Bununla birlikte irade ve tercihlerinde “kaderin baskısı altında” olmadığını, belki “hür” bırakıldığını da “vicdânen” bilir ve itiraf eder. 

Dolayısıyla iman esasları içinde her ne kadar en kapalısı sayılsa ve zahiren çelişkili gibi dursa da, kaderin varlığına rağmen insanın irade hürriyeti “hâlî ve vicdânî” olarak hissettiğimiz ve kabul ettiğimiz bir hakikattir.

Bir tarafta “kader” diğer tarafta “cüz’-i ihtiyârî” şeklinde simetrik açılan bu çift kanat sayesindedir ki, kullukta terakkînin önü açılmış, bu terakkî esnasında yolumuza çıkan -ucb, ye’s vb. gibi- her türlü engeli aşacak donanım tamamlanmıştır. Kadere iman olmasaydı beşerin manevî terakkîsi mahdut kalırdı.

***

Esasen kader, doğru Allah inancının da bir gereği ve sonucudur. Çünkü Yüce Allah, cehil gibi noksan bir sıfattan münezzehtir. O, ezelden ebede kadar olmuş ve olacak şeylerin hepsini ezelî ilmiyle bilir, sınırsız iradesiyle belirler ve sonsuz kudretiyle yaratır. 

O’nun mülkü olan şu âlemde, iyi veya kötü ne varsa, elbette O’nun bilgisi dâhilinde, nihayet O’nun dilemesiyle ve izniyle gerçekleşmektedir.

Hiçbir şey O’nun bilgisi dışında kalamaz. O, bizler gibi bir şeyi olduktan sonra öğrenmez. Hem O, zaman ve mekândan münezzehtir. Geçmiş ve gelecek zaman gibi madde ile beraber var olan kayıtlar Cenab-ı Hak için söz konusu değildir. O, geçmiş ve geleceği aynı anda görmektedir.

İşte ezelden ebede kadar olacak her şeyin bilgisini sebepleriyle, zamanlarıyla, yerleriyle ve miktarlarıyla kaydetmiş olmasına, meşhur anlamıyla “kader” diyoruz. (Şu kadar var ki, O’nun iradesi bu yazılı kayıtlardan âzadedir. “Meşîet-i İlâhiye hâkim-i mutlaktır; [kadere] mahkûm olamaz!”) 1

***

Peygamber Efendimizin (asm) bildirdiğine göre, insanın bu dünyada neler yapacağı, rızkının ne olacağı, ne zaman öleceği ve sonuçta Cennet veya Cehennemden hangisine gideceği bilinerek, daha annesinin rahminde 120 günlük iken Allah’ın emri üzerine bir melek tarafından yazılmaktadır. 2

Öyle anlaşılıyor ki bu yazgı, Levh-i Mahfuzdan alınıp insanoğlunun alnına, yüzüne ve avuç içlerine çizgiler suretinde kaydedilmektedir. Evet “Kesretin müntehası olan insanın sahîfe-i vechinde, cephesinde, cildinde, ellerinin içlerinde kalem-i kaderle pek çok çizgiler, hatlar, nakışlar, nişanlar yazılmıştır. Yazılan o kelimeler, harfler, noktalar(ın) kader tarafından yazılan mektuplara da işaretleri vardır.” 3 Biz okuyamasak da...

***

O, sınırsız irade sahibidir. O’nun iradesi de her şeyi kuşatmıştır. Küllî iradesiyle bizim irademizi de sınırlandırmıştır. Meselâ nerede doğacağımızı, cinsiyetimizin, rengimizin veya boyumuzun ne olacağını bize sormamış, kendisi belirlemiştir. “Başımıza gelecek bir takım musîbetleri de, nimetleri de O takdir etmiştir.”4

Küllî iradesiyle bizi çepeçevre kuşatmış olsa da Rabbimiz bizleri, itaat veya isyan konusunda serbest bırakmış, kendi iradesini “insana hür bir irade verme” yönünde kullanmıştır.

Dolayısıyla bu “hür iradesiyle” insan neye yönelirse Cenab-ı Hak onu yaratmaktadır. Aynı şekilde kaderi yazarken de bu hür irademizle neyi yapacak isek onu bilmiş ve yazmıştır. Ve insan, sadece bu hür iradesi kapsamına giren konulardan sorumludur. Müessir olan ilim değil, kudrettir. Onun taalluku ise azm-i musammemden (kesin yönelişimizden) sonra olur. Yani kula baskı yoktur.

O halde kadere inanmak, sorumluluktan kaçmaya ve tedbiri bırakmaya bahane olsun diye değil, karşımıza çıkacak sonuçların tesadüf eseri olmayacağına, bilemediğimiz hikmetler için şefkatli Rabbimiz tarafından yazılan bir plan dahilinde vuku bulacağına inanmak ve bu inanç sayesinde geçmişin üzüntülerini atmak ve geleceğe güvenle bakmak için emredilmiştir.

Covid 19 salgınının arttığı ve insanların birbirine ithamkârane baktığı şu günlerde, Sevgili Peygamberimiz’in (asm) şu tavsiyesi, geçmişe ve geleceğe nasıl bakılması gerektiğini ne güzel ortaya koyuyor: “Sana faydalı olan şeyleri yapmaya bak. Allah’dan yardım dile ve âcizlik gösterme. Eğer başına kötü bir şey gelirse ‘keşke şöyle şöyle yapsaydım’ deme! Bunun yerine ‘Allah böyle takdir buyurdu; O dilediğini yapar’ de. Çünkü ‘keşke’ sözü, Şeytan’ın işe karışmasına kapı açar.” 5

Tedavi olmanın ve ilâç kullanmanın kaderi değiştirip değiştirmeyeceği sorulduğunda da Rasûl-ü Ekrem’in (asm) cevabı: “Bunlar da Allah’ın kaderindendir” 6 şeklinde olmuştur.

Demek kader, yalnız müsebbebe (sonuçlara) değil, sebeplere de şamildir. İstediğimiz sonuçları kaderden beklemek, kaderin içine konulan sebeplere yapışmakla mümkündür. Zira âlemde gelişigüzellik yoktur. İster kevnî, isterse şer’î olsun, O’nun kanunlarına uymamak O’na isyan etmek olur.

Ancak yaratma gücü olmayan esbaba yapışabilmek için dahî, yine Sebeplerin Sahibi’nden yardım istenir. Böylece sebep-sonuç döngüsü içinde her merhalede O’na sığınmakla daimî bir huzur, tam bir tevhid ve kullukta kesintisiz bir terakkî sağlanmış olur. Terakkîye mani bütün engeller böylece bertaraf olur.

Artık bu mertebeye çıkan ve esbabı da arkasına atan kimse, cüz’-i ihtiyârîden dahî vazgeçip tam bir teslimiyet içinde der ki: 

“O’na isyan etmekten ancak O’nun irade ve yardımı ile kaçınılabilir. Kulun O’na itaati ancak O’nun dilemesi ve tevfiki ile olabilir. O’ndan başka sığınılacak yer yoktur. Bütün mahlûkat bir araya toplanıp âlemdeki bir zerreyi, bir kere olsun Allah’ın iradesi olmaksızın harekete geçirmek veya durdurmak isteseler buna güçleri yetmez!” 7

Evet “O’na isyan etmekten ancak O’nun irade ve yardımı ile kaçınılabilir. Kulun O’na itaati ancak O’nun dilemesi ve tevfiki (muvaffak etmesi) ile olabilir.”

Ademî olan seyyiat daima nefsimizden, vücûdî olan takvâ, taat ve hasenat ise merhametli Rabbimizdendir. 8 Bizde olan sadece kusur ve noksandır.

Âmennâ ve saddaknâ!

DİPNOTLAR:

1) Sırr-ı İnnâ A’taynâ Risalesi, s. 40 Derin Tarih Yay.

2) bk. Tecrîd-i Sarîh, H. No: 1324, 2062; Müslim, Kader. 1-7.

3) Kısaltılmıştır. bk. Hubab, M. Nuriye.

4) bk. Tevbe, 9/51; Nisâ, 4/78.

5) Tecrîd-i Sarîh, XII/221.

6) Tirmizî, Kader, 12.

7) Aliyyü’l-Kârî, Fıkh-ı Ekber Şerhi, Trc. Komisyon, 57, Hisar Yay.

8) bk. Nisa 4/79.

Okunma Sayısı: 3345
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Bahattin Yavuz

    28.4.2021 17:09:17

    Kader konusunu Kur'an ve hadis kaynaklı çağımızın muhteşem Kur'an tefsiri Risale-i Nur bakış açısıyla izah ettiniz, Allah razı olsun.

  • İ.Seyda

    28.4.2021 16:02:48

    Demek kader, yalnız müsebbebe (sonuçlara) değil, sebeplere de şamildir. İstediğimiz sonuçları kaderden beklemek, kaderin içine konulan sebeplere yapışmakla mümkündür.

  • Kemal Refet AKAY

    28.4.2021 15:23:35

    S.A...Gerçekten yazılarınızı çok özlemiştik. E-mail adresinizi bulup daha sık yazmanızı isteyecektim. Genellikle yazılarınız din ilimleriyle Fen Bilimlerini birleştirir formatta. Bediüzzaman'ın Eğitim Modeline çok uygun. Aslında buna büyük ihtiyaç var. Kader Konusunda Ümmetin büyük çoğunluğunun kafası karışık. Malum Risale-i Nurlarda çok güzel izah edilmiş.Bence bu konu etraflıca geniş kitlelere izah edilmeli. Bunu yapacak potansiyeliniz var. Umarım inş yaparsınız. Selamlar-dualar ve muhabbetle...Öğretmen : KEMAL REFET AKAY * B U R S A

  • Nilgün Yılmaz

    28.4.2021 14:35:40

    Kaderi tereyağından kıl çeker gibi anlatmış , ne güzel bir yazı olmuş maşallah...Allah razı olsun.. Gerçekten Amenna ve Saddakna

  • Fikret KABA

    28.4.2021 04:17:50

    Maddeye fazla önem verdikleri için maddî terakki dışında başka terakki bilmeyen ehl-i dünyanın diline dolayıp durduğu "KADER İNANCI TERAKKİYE MANİ OLUYOR" ithamına güzel bir cevap olmuş. Tebrikler.

  • Cenk Çalık

    28.4.2021 02:05:21

    Tevhidle alakalı müzakereli derslerde öğrendim en önemli iki sonuçtan biri şuydu: ilah olan zat sonsuz ilim, irade ve kudrete sahip olması gerekir. Yani, her şeyi bilmeli, her şeye gücü yetmeli ve iradesini varlık ya da yokluk üzerine tasarrufta bulunabilmelidir. Bu üç hususta eksiklik varsa ilah olamaz. Zira Rab kusursan münezzehtir. Yazınız genel mahiyetiyle bu üç hususun şerhi olduğunu müşahede ettim. En başta düzen ve tesadüf üzerine kurduğunuz cümle ve kadere atıfınız veciz bir özet olmuş. Covid 19 gibi güncel meselede ve özellikle tedbir almada ilgili hadislere atıf yaparak izahınız birçok insanın keşkelere sığınarak vesvesesine ilaç hükmünde olduğunu ifade etmem gerekiyor. En sevdiğim ayetlerden olan nisa 79 la finalde harika olmuş. İyilik ve varlık ihsandır, kötülük ve adem nefistendir. Allah razı olsun sayın hocam. Emeğinize yüreğinize sağlık. Özlemişiz yazılarınızı. Sadık bir okurunuz olarak yazılarınızı daha sık görmeyi istirham ediyoruz. Baki selamlar.

  • Züleyha

    28.4.2021 02:00:32

    Kaderin varlığını veciz şekilde ispat ettiği gibi onunla ilgili bir çok meseleyi de izah etmiş. Levh-i Ezeli ile Levh-i Mahfuz farkını, insanın fiillerinde neden baskı altında olmadığını, kader inancıyla geçmiş ve geleceğe bakıştaki farkı dikkatle işlemiş. En sonunda cüz'î ihtiyarîden teberrî ve Cenab-ı Hakk'a teslimiyet mertebesine eriştirmiş. Allah razı olsun. Güzel yazı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı