"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Karacaahmet’in hâmûşânı

10 Ekim 2019, Perşembe 01:20
Bu sayıda İstanbul’un ilk İslâm mezarlığı Karacaahmet Mezarlığı’ndan bahsedelim istedik.

Burası Asya toprağı üzerindeki en büyük mezarlıklardan biri, yer altı âleminin tabiri câiz ise “en baba abileri”ni misâfir ediyor, dünyadaki duraklardan biri, en sonuncusu.

Merhum büyük sanatkâr Süheyl Ünver “Karaca Ahmed-nâme” eserinde bir yerde kabristandan “müze” olarak bahseder. Hakikaten tarihî mezarlıklarımız birer “açık hava müzesi” gibidir. Türklerin yüksek sanatını bu taşları oyarken gösterdiğine inanıldığından her biri bir şahsiyet kazanan kitâbe-i seng-i mezârlara (mezar taşı kitabelerine) Karacaahmed’in artık kapanan ara yollarında, bazen yarısı toprağa gömülmüş hâlde, bazen bîçârelerin gönülleri gibi kırık, bazense alın yazısı gibi bir şeylerin yazdığı muhakkak olan ve fakat okunmaz vaziyette rastlamak işten bile değil.

Yûnus Emre Hazretler’inin “Ne söylerler, ne bir haber verirler” dediği gibi bu kabirler sessizdir, “hâmûşân” denmesi bu yüzdendir. Her şey zıddı ile kâim derler, bu sessiz hâlleriyle bile tâlib olana ne sırları haykırırlar, ne haberler verirler. Bu açık hava müzelerini ziyâret işte bu yüzden anlamlı, bu yüzden mühimdir. Dünya ve dünyalığın veremeyeceği, onlardan duyamayacağımız sırları duyarız kabristanlarda. Şehrin dışına çıkmadan ve etrafı koca duvarlarla örülmeden evvel halk bu “susmuş”ların seslerini işitirdi. Sonra kimi yanından geçerken gözlerini kapar oldu, diller de sükûta biraz da böyle başladı, gönüllerden mülhem. Ne diyordu “Karacaahmet” şiirinin de şâiri Necip Fâzıl, “Cânım İstanbul” şiirinde;

“Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;

Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet…”

Karacaahmet, abdalân-ı Rûm zümresinden önemli bir şahsiyettir. Evliya Çelebi’nin de ilettiğine göre türbesi kabristanın içindedir. Bu mezarlığın diğer adı Mekâbir-i Müslimîn’dir. Genişçe bir alanı kaplayan bu mezarlık şehircilik tarihi açısından da önemli bir plana sahiptir. Karacaahmet Türbesi’nin önünden geçip Ayrılık Çeşmesi’ne uzanan yol Surre Alayı’nın yapıldığı ve ordunun sefere çıktığı güzergâhtır. Burada birçok devlet adamının mezarı ile hocalar ve mollalar adına yapılan sebiller bulunmaktadır. Cami, namazgâh, tekke, mektep, hastane, kireçhâne ve çeşmeleri vaktiyle burayı gündelik hayatın uğrak bir yeri hâline getirmiştir. Mimarî yapısına eşlik eden çeşitli ağaçlar burayı daha ihtişamlı bir görünüme kavuşturmuştur. Servi, çınar, defne, çitlembik ağaçları arasında yuvalanan birçok kuş türünün cıvıltısı buradaki ebedî uykunun içindeki tek sestir. Yeniçerilerin Bektaşilik’le olan sıkı ilişkilerinin yansımasını bu mezarlıkta da görmekteyiz. Bu ocağa mensup kişiler kabristana düzenli bir şekilde bölük bölük gömülmüştür. Bazı yerlerde vezir veya şeyhülislâm ailesi ile birlikte gömülmüş ve giderek mezarlıkta özel bölümler oluşmuştur. Çiçekçi, Harmanlık, Duvardibi, Hattatlar, Hünkâr İmamı Mevki, İnadiye, Kaygusuz İbrahim Baba, Kuyubaşı, Miskinler, Saraçlar Çeşmesi, Seyitahmet Deresi, Şehitlik, Yüksek Kaldırım, Tunusbağı Mezarlığı’nın özel bölümleridir. Meselâ Miskinler bölümü, adını burada kurulmuş cüzzamhâneden alır. Burası da kendi içinde iki bölüme ayrılır. Kabristanda bulunan mezar taşları hem sanat hem eski tarihimiz açısından büyük önem taşısa da eski mezar taşlarının sayısı giderek azalmıştır. Karacaahmet Mezarlığı’nın gravürlerine baktığımızda bugünkü hâline üzüleceğiz ve bir kez daha eskiye özlemimiz artacaktır. 

Karacaahmet Mezarlığı’nda aile sofaları da meydana getirilmiştir. Mirzazâdeler, Dürrîzâdeler, Âtıfzâdeler, Taşçılar, Tırnakçızâdeler mezarlıkta bulunan meşhur ailelerin sofalarıdır. Kabristandaki bazı mezarlar açık türbe hâline getirilmiştir. Osman Şems Efendi, Melek Hazretleri, Şeyh Behcetî Konevî, İbrahim Hayranî, Silistreli Süleyman Efendi, Bekir Sıdkı Ateşli’nin kabirleri bu tür türbelerdir. Divan Edebiyatı’nın ünlü şairlerinden Nâbî, Nedîm, Enderunlu Vâsıf ile Nâbizâde Nâzım, Mirzazâde Ahmet Neylî de bu mezarlıkta defnedilmiştir.. 

Yüce Allah’ın Ankebût Sûresi’nde zikrettiği gibi “Her nefis ölümü tadacaktır. Allah’a dayanıp işlerini güzel yapanlara ise ne güzel karşılık vardır.”

Duygu Yüksel - Fatma Zehra Şimşek - Esra Yavuzyiğitoğlu

Not: Genç Yorum Dergisi Ekim sayısından alınmıştır.

 

Okunma Sayısı: 2819
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı