"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dinî meseleler kanunla düzenlenemez

Ali ATAÇ
08 Ocak 2019, Salı
Dünya bir imtihan yeri, siyaset meydanı değildir. İnsanın iman ve vicdan hali; ilmî ve nazarî olarak, irade ve arzusu dışında kayıt altına alınmaz.

Çünkü, insan fıtratına aykırıdır. ‘‘Zira fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar’’ 1 Bunun içindir ki, dinî meseleler dünya işleri gibi kanunî düzenlemelerle dünyevîleştirilemez. Çünkü dünya işleri ahiretin meselelerine mihenk ve mikyas olamayacağı gibi; ahiretin meseleleri de, dünyanın maksatlarına masdar ve medar olamaz. Birinin diğeriyle yeri değiştirilip diğerinin yerine ikame edilmez. Çünkü, ikisi aynı cinsten değildir. Aynı cinsten olan şeyler ancak birbiriyle mukayese edilip mihenge vurulabilir. Ayrı cinsten olan şeyleri birbiriyle karşılaştırılıp biri diğerine mikyas olunamaz.

Halbuki, asrımızın imamı Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Divan-ı Harb-i Örfî ‘de; “Şeriat da yüzde doksandokuz ahlâk, ibadet, ahîret ve fazilete aittir; yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir’’ diyor. 2 Siyaset yapma dinî vecibeleri yerine getirmekten daha önemli değil ki, siyasetin “yüzde bir’’lik kısmı, dinin “yüzde doksandokuz’’luk kısmına tercih edilsin! Bilinmiyor mu ki siyaset din değil, dünya ise; bir tecrübe ve imtihan meydanıdır!

Bediüzzaman yine Münâzarât’ta, “Hem de, daîre-i itikadı, daire-i muamelâta karıştırmaya mecburiyet yoktur’’ diyor.3  Çünkü bu “daire’’ler birbirine karıştırılırsa; biri birine fayda değil zarar verebilirler. Onun içindir ki, bu daireleri ne birbirine karıştırmaya gerek var ve ne de öyle bir mecburiyet var. Çünkü, her zaman olaylar dönüp, dolaşıyor aynı yere varmaktadır. Siyasette cereyan eden olaylar göstermektedir ki, siyasetin manevra alanları daralınca; din üzerinde spekülasyonları arttırıyor, din ile siyaset arasındaki dengeleri sarsıyor. Bu ise, toplumun huzurunu bozar.

“Tarikat ve cemaatler’’in varlık sebepleri ile dinî gerçeklikleri analiz edilerek ‘‘şeffaflaştırılmaları” sağlanabilir. Bundan başka yöntemler ise; “tarikat ve cemaatleri’’ resmileştirmek için zorlamalar tevillerle ile “meşrûiyet’’ kazandırma anlamına gelir. Çünkü, “tarikatler ve cemaatler’’ tarih boyunca, dinî teamülleri içinde varlıklarını devam ettirmişler. Zaman içerisinde dinî teamülün dışına çıkan bazı  tarikat ise, tarikat olmaktan, bazı cemaat ise; cemaat olma özelliğini yitirmiştir. Bunlar konumuzun dışındadır.

“İşte madem kalb ve dimağ-ı insanî bu merkezdedir, çekirdek hâletinde bir şecer-i azîmenin cihazatını tazammun eder ve ebedî, uhrevî haşmetli bir makinenin aletleri ve çarkları içinde derc edilmiştir; elbette ve her halde, o kalbin Fatır’ı, o kalbi işlettirmesini ve bilkuvve tavırdan bilfiil vaziyetine çıkarmasını ve inkişafını ve hareketini irade etmiş ki, öyle yapmış. Madem irade etmiş; elbette o kalb dahi akıl gibi işleyecek. Ve kalbi işlettirmek için en büyük vasıta, velâyet meratibinde zikr-i İlâhî ile tarikat yolunda hakaik-ı imaniyeye teveccüh etmektir.” 4

İslâm dini ise, resmî denetimlerle “şeffaflaşma’’ saydamlaşmaya ihtiyacı yoktur. Çünkü dinin kendisi güneş gibi, gündüz gibi apaçıktır.

Selâmlar ve duâlar.

Dipnotlar:

1- Sözler, s. 321, 322.

2- Divanı Harb-i Örfî, s. 55.

3- Münâzarât , s. 162.

4- Mektubat, s. 751.

Okunma Sayısı: 1574
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı