"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman ne zaman ve niçin gazete okumayı bıraktı?

Ali FERŞADOĞLU
25 Şubat 2020, Salı
Risale-i Nur okuduğunu söyleyen bazı zevat-ı muhterem, “Eski Said, sigara ile beraber gazeteleri ve siyaseti ve sohbet-i dünyeviye-i siyasiyeyi terk etti. Buna katî şahit, o vakitten beri, sekiz senedir birtek gazete ne okudum ve ne dinledim… Halbuki, sekiz sene evvel, günde belki sekiz gazete Eski Said okuyordu…” 1 cümlelerini nazara vererek Bediüzzaman’ın gazeteye karşı olduğunu söyleme gaflet, cesaret, cehalet ve hatta ihanetinde bulunabiliyor!

Evvelâ, bu sözünü yine onun verdiği şu ölçü çerçevesinde ele almak mecburiyetindeyiz, öyle değil mi? Şöyle ki:

“Söylenene bak, söyleyene bakma’ söylenilmiştir. Fakat ben derim: Kim söylemiş? Kime söylemiş? Ne içinde söylemiş? Niçin söylemiş? Söylediği sözü gibi dikkat etmek, belâgat nokta-i nazarından lâzımdır, belki elzemdir.” 2

Bunu nazara almadıkları gibi, şu ölçüyü de görmezlikten geliyorlar ve aynı vartaya düşüyorlar:

“Bektaşiye ‘Niçin namaz kılmıyorsun?’ demişler. O da ‘Kur’ân’da namaza yaklaşmayın emri var’ demiş. ‘Bunun arkasını, yani, ‘Ve entüm sükara’yı/sarhoş olduğunuz zaman’ı 3 da oku’ denildiğinde, ‘Ben hafız değilim’ demiş olması kabilinden, Risale-i Nur’un bir cümlesini tutup o cümleyi tâdil ve neticeyi beyan eden âhirini almayarak…4  “Bektaşilik” yapıyorlar.

Yani, onların derdi Risale-i Nur’u anlamak ve uygulamak değil, gazeteci Nur Talebeleri ve çıkardıkları gazeteye garezlerini alet etmek için bu cümleyi ortaya çıkarıyorlar. Kur’ân hakikatlerine uymak değil, onları kendine uydurmaktır!..

Şimdi o sözü, yukarıda naklettiğimiz ölçülere göre tahlil edelim:

1907’de ise İstanbul’a giden Bediüzzaman, çok renkli ve hareketli bir hayatın içindedir. Basına da bigâne kalmaz. “Şûrayı Ümmet, Misbah, Şark ve Kürdistan, Kürt Teavün ve Terakki, Volkan, Serbestî ve Mizan” gibi, “İ’la-i Kelimetullah’ı hedef-i maksad eden günlük dinî gazeteleri” 5

1925’ten sonra ceberrut idareciler, İslâm ve hürriyet adına ne varsa yasaklarlar. 

Bu devrede yayınlanmasına izin verilen gazetelerin temel özellikleri şunlardır: Hilâfetin ilgası, harf inkilâbı, Şapka İktısa’ı Kanunu, tekke ve zaviyelerin kapatılması ve benzeri kanunların çıkmasında sair ilke ve inkilâpların yerleşmesinde vazife almaları ve almaya icbar edilmeleridir. 

Bu arada, ilke ve inkılâpların yerleştirilmesinden müdafaasında günümüze kadar çetin bir mücadele veren Cumhuriyet Gazetesi için bir paragraf açmak durumundayız.

Bu gazetenin en önemli özelliği, bilhassa laikliğin “dinsizlik” mânâsında tatbiki için olmadık, görülmedik, işitilmedik yayınlar yapmasıdır.

İşte Bediüzzaman, yalan ve uydurma haberler yapan, yazılar yazan, dindarları ispiyonlayan ve tek tip yayınlar yapan, asparagas haberlerle dindarlara iftiralar atan gazeteleri okumayı terk etti!

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, Risale-i Nur Enstitüsü/internet, s. 65.

2- Bediüzzaman Said Nursî, Muhakemat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, Risale-i Nur Enstitüsü/internet, s. 100.

3- Nisâ Sûresi, 4:43.

4- Bediüzzaman, Şuâlar, 254. 5-Tarihçe-i Hayat 105.

Okunma Sayısı: 2022
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • A. Ferşadoğlu

    25.2.2020 21:21:41

    Aziz, sıddık kardeşlerim, Bugün mânevî bir ihtarla sizin hesabınıza bir telâş, bir hüzün bana geldi. Çabuk çıkmak isteyen ve derd-i maişet için endişe eden kardeşlerimizin hakikaten beni müteellim ve mahzun ettiği ayni dakikada bir mübarek hatıra ile bir hakikat ve bir müjde kalbe geldi ki: Beş günden sonra çok mübarek ve çok sevaplı ibadet ayları olan şuhûr-u selâse gelecekler. Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar. Bu pekçok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâseyi böyle bire on kâr veren medrese-i Yusufiyede geçirmek, elbette büyük bir kârdır. Ne kadar zahmet çekilse ayn-ı rahmettir." (Şualar, s. 424.)

  • A. Ferşadoğlu

    25.2.2020 21:19:41

    Aziz kardeşim, Nihat Paran, cevabını gönderdim...

  • A. Ferşadoğlu

    25.2.2020 21:18:37

    Bu zamanda, Kur’ân’ın hıfzı ile beraber, Risâle-i Nur’larla hizmet etmek elzemdir Sizlerin ümidimin pek fevkınde gayret ve faaliyetiniz, beni âhir hayatıma kadar mesrur ve müteşekkir edecek bir mâhiyettedir. Bu defa mektubunuzda, "Hıfz-ı Kur’ân’a çalışmak ve Risâle-i Nur’u yazmak; bu zamanda hangisi takdim edilse daha iyidir?" diye suâlinizin cevabı bedihîdir. Çünkü, bu kâinatta ve her asırda en büyük makam Kur’ân’ındır ve her harfinde, ondan, tâ binler sevap bulunan Kur’ân’ın hıfzı ve kıraati, her hizmete mukaddem ve müreccahtır. Fakat, Risâle-i Nur dahi, o Kur’ân-ı Azîmüşşânın hakâik-ı îmâniyesinin bürhanları, hüccetleri olduğundan ve Kur’ân’ın hıfz ve kıraatine vâsıta ve vesîle ve hakâikını tefsir ve izah olduğu cihetle, Kur’ân hıfzıyla beraber ona çalışmak da elzemdir. Kastamonu Lâhikası, s. 43.

  • Nihat paran

    25.2.2020 13:13:05

    Ben kuran okumayı biliyorum ama bazıları anlamını bilmeden okumak pek fayda vermiyor bu da beni okumaktan soğutuyor ne yapmam lazım

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı