"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Huzur-u daimî ve sürekli mutluluk nerede?

Ali FERŞADOĞLU
18 Şubat 2022, Cuma 00:05
Hepimiz acılardan kurtulup daimi huzur ve devamlı mutluluğun peşindeyiz. Kimisi mal-mülk, zenginlikte, kimisi makam-mevki, oyun, oynaşta arar. Halbuki, bunlara sahip olan medeni dünyanın mutsuzluk girdabında bocalaması gösteriyor ki, aranan; mutluluk bunlarda değil!

Gerçek huzur ve mutluluk nerede? Eskiden derviş, mürid, şeyh, evliya ve mütefekkirler huzur-u daimi elde etmek için çilehane veya mağaralara çekilirlerdi. Bugün ne hayat şartları ne imkânlar buna müsait! 

Bediüzzaman, her yeri tekye ve zaviyeye çevirdi: “Her şey üstünde sikke-i kudretini ve hâtem-i rubûbiyetini ve nakş-ı kalemini görmekle doğrudan doğruya her şeyden O’nun nuruna karşı bir pencere açıp O’nun birliğine ve her şey O’nun dest-i kudretinden çıktığına ve Ulûhiyetinde ve Rubûbiyetinde ve mülkünde hiçbir vech ile, hiçbir şeriki ve muîni olmadığına, şuhuda yakın bir yakîn ile tasdik edip imân getirmektir ve bir nevi huzur-u dâimî elde etmektir.” (Sözler, s. 264) 

Allah’ın başta Rahman ve Rahim olmak üzere sair isim ve sıfatlarını sema, arz ve içindeki bütün mahlûkat ve nimetlerde okumak, fark etmek, görmek, anlamak, düşünmekle huzur-u daimi elde edilir. 

“Vahdehu” mânen der: Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma. Onlara tezellül edip minnet çekme. Onlara temellûk edip boyun eğme. Onların arkasına düşüp zahmet çekme. Onlardan korkup titreme. Çünkü Sultan-ı Kâinat birdir. Herşeyin anahtarı O’nun yanında, herşeyin dizgini O’nun elindedir.” (Mektubat, s. 219)  

Hem, “Lehul mülkü” kelimesiyle der ki: “Mânen sevdiğin ve alâkadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ıslah edemediğin şu kâinat, bir Kadîr-i Rahîmin mülküdür.” (Mektubat, s. 219) 

Böylece, hakikî “İmanı elde eden ruh-u beşer, mânisiz, müdahâlesiz, hâilsiz, mümanaatsız (engelsiz), her hâlinde, her arzusunda, her anda, her yerde o ezel ve ebed ve hazâin-i rahmet mâliki ve defâin-i saadet sahibi olan Cemîl-i Zülcelâl, Kadîr-i Zülkemâlin huzuruna girip hâcâtını arz edebilir.” (Mektubat, s. 219) 

Şu halde, huzur-u daimi ve devamlı mutluluk tevhid-i hakikide. Günümüzdeki milyonlar, milyonlarca “hakikî dindar” bunun apaçık delili, ispatı değil mi? 

Okunma Sayısı: 2116
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı