“Ben imam-hatip okulumu istiyorum” derken ismiyle müsemma, edepli, ahlâklı, dürüst, gerçekten okuyan, araştıran, ilmî ve fikrî yeniliklere açık müfredata sahip okulu özledim…
Zaten sosyal, siyasî çalkantılara, ahlâkî erozyona, ekonomik krizlere dûçâr olmamızın sebeplerinden birisi şudur:
Kendini dindar diye tanımlayanların da—elbise, eşya, ulaşım vasıtaları, ev vesâireyi sık sık yeniledikleri halde—bilgi, ilim, iman ve ibadet, yani manevî cepheden kendilerini yenileyememeleridir.
“Zamanın değişmesiyle ahkâm/-hükümler de değişir” hakikatince, her çağın, her zamanın bir hükmü, her devrin kendine has bir ilmî damgası, bir anlayışı, bir yaklaşım, bir bakış tarzı vardır. Bugün, “akıl, bilim, mantık, ispat, araştırma, sorgulama” hükümrandır.
Kur’ân, akıl etmeye, araştırmaya, gözleme, bilime yönlendirir. İslâm hakikatleri ve ilimleri donuk değildir. Bilâkis gelişme istidadındadır. Yeni durum ve gelişmelere karşı yeniler ve yenilenir. Ki, içtihad-müçtehid, tecdid-müceddid hakikati bunun için vardır.
Tecdid-müceddid; İslâmın hakikatlerini çağın ilmî ve teknolojik şartlarına göre yenileme, ele alma, izah etme, yeni bir üslûpla tebliğ etme, anlatma/anlatan demektir.
Günümüzde fen (astro fizik, mikrokimya, genetik, nano teknoloji, biyomikri vs.), sosyal, manevî ilimler dallanıp-budaklanmış, teknoloji harikası vasıtalar baş döndürücü bir sür'at kazanmış. Eskiden altı ayda gidilen Kâbe’ye üç saatte varılıyor! Eski çağın ilmi seviyesi, birikimi, doneleri ve ulaşım vasıtalarıyla hedefe ulaşmak imkânsız değilse de çok zor; binbir meşakkatle ve üç-beş ayda!.. Felsefe ve tıpta zamanın dahisi İbn-i Sina, yalnızca tıp alanında 29 buluş yapmış, onlarca tıbbî âlet geliştirmiş. Keza, El-Havî isimli tıp eseri, asırlarca Batı üniversitelerinde okunmuş.
Ne var ki, bugün, hastalıkların teşhis ve tedavisinde bu İslâm hükemasının metotları kullanılmıyor! Tıbbî veriler, metotlar, âletler, cihazlar, ilâçlar, kitaplar inanılmaz bir gelişme kaydetti. 100, hatta 10 sene öncesinin bakış açısı değişti. Okullarda eski zamanların fizik, kimya, matematik, biyoloji, astronomi kitapları okutulmuyor!
Eski devirlerin ulaşım ve nakliye araçları kağnı, at arabası, faytonu ulaşım için kullanmadığımız gibi; sosyal hayatta da eski devirlerin, 100, 300, 500, 1000 sene öncesinin ilmî birikimiyle tasnif edilen irşad, tebliğ metotları ve tefsirleriyle hareket nereye kadar gidebiliriz?
Yenilenme, tecdid, öncelikle üniversitelerimizin ve özellikle, vurgulayarak söyleyelim İlahiyat fakültelerinin öncülüğünde olmalı… “İkra!”, yani “Oku!” ve mükerrer “Tefekkür edin, düşünün, araştırın, gözlemleyin!” emirlerini kendileri ifâ etmiyorsa, avam ve başka meslektekiler nasıl yüksek düşünce olan tefekkür üretebilir?