Müslümanların en büyük düşmanı küfre düşenler değildir! Zira, kale içten fethedilir. Öyle ise en büyük düşmanımız nefsimiz. Apaçık düşmanımız ise şeytan…
Bunların işbirliğiyle üç düşman cephesi oluştu: “Bizim düşmanımız cehalet, zarûret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.” (Divan-ı Harb-i Örfî, s. 23) Yani, durmamacasına anlayarak okuyacağız!
Risale-i Nur’u ferdi olarak, en az 10, 15, 20 sayfa okumalı. Ancak bu, Risale-i Nur’u anlamaya yetmez; “mabeyninizde beraber okumalısınız” direktifini yerine getirmek gerekir. Neden? Zira, “Hakikî, samimî bir ittifakta herbir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakikî müttehid adamın herbiri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda mânevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.” (Lem’alar, s. 165) Yani, bir grup, bir ekip ve cemaat halinde mesele bütün boyutları ile düşünülür, görülür, işitilir. Her biri, kendi mesleği zaviyesinden bakar muhteşem şeyler ortaya çıkar.
Üstadımızın Risale-i Nur’u “mabeynimizde beraber okumamızı” şart koşmasının bir diğer sebebi şu: “Nur şâkirdleri, mümkün olduğu kadar, her yerde küçücük birer dershâne-i Nuriye açmak lâzımdır. Gerçi, herkes kendi kendine bir derece istifade eder; fakat herkes herbir meselesini tam anlamaz. İmân hakikatlerinin izâhı olduğu için, hem ilim, hem Mârifetullah, hem huzur, hem ibâdettir. Eski medreselerde beş on seneye mukabil, inşaallah Nur medreseleri beş on haftada aynı neticeyi temin edecek; ve yirmi senedir ediyor. (Sözler, internet, s. 141)
“Herkes her meselesini anlamayacağına” göre, “dershaneler açmak”, “müzakere, mütalâa, münazara ve müdavele” ve “şerh ile izah” yapmak gerekir. Yani, bir kişi kendi başına okuyup bazı meseleleri anlar, fakat cemaat halinde “şerh ve izah” yapılırsa, anlama o nisbette artar.
Çünkü, Risâle-i Nur hârika ve orijinal üslûbuyla imânî, ahlâkî, içtimaî, sosyal, siyasî hakikatlerle bezenmiştir.
Fen, sosyal, manevî ilimlerin harmanlanmasından sonra ortaya çıkan “yüksek İslâm ve iman ilminin sırlarını” şahıslar yalnız başlarına çözemezler. Ancak, “şerh/yorum ve izah” ile ve “müzakere, mütalâa, münazara, müdavele” ile birçok hakikate ulaşabilirler.