Birçok âyet-i kerime ve hadis-i şerif, mü’minin mü’mini “kâfir, münafık” gibi dehşetli yaftalamalardan şiddetle men eder.
Hatta, değil bu ağır suçlamalar, basit eziyetlerden, “sözlü şiddet olan gıybeti” dahi yasaklar! Başkasının ağzından, inkâr ettiğine dair kesin bir delil, bir söz-bu söz kesin küfrüne delâlet etmelidir-çıkmadıkça, rastgele damgalamak çok tehlikelidir. Bir sıfat veya bir sözüne bakarak “küfre girdin, kâfir oldun?” gibi ağır ithamlarda bulunanın kendisi mahvolmuştur!
Gayz, öfke, kin, nefret, tarafgirlik, haset gibi olumsuz duygular, “canavar ve gaddar siyasetin” tehyiç ve tahrikiyle başkasını “münafıklık, küfre düşmek, kâfirlikle” suçlamak son derece tehlikelidir. Kur’ân’da kesin emir var (mealen):
“İyi anlayıp dinleyin, size selâm verene, dünya hayatının geçici menfatına göz dikerek ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin.”1 “Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mü’min adam şöyle dedi. Siz bir adamı, Rabbim Allah’tır diyor, diye öldürecek misiniz?”2
Buhari ve Müslim’de geçen hadis-i şerife göre de “tekfir” eden yandı:
Kıyamete kadar bütün asırlara model olacak Asr-ı Saadet’te “tekfir” meselesiyle ilgili şöyle muhteşem bir ders ve ölçü verilir:
Usame bin Zeyd, “Lâ ilahe illâllah” diyeni öldürür. Peygamberimize (asm) durumu anlatır. “Kıyamet gününde, o adamın söylediği bu tevhid kelimesinin kıymet ve büyüklüğünden dolayı sana kim yardımcı olacak?”
“Ey Allah’ın Resûlü, o adam, bunu ölümden korktuğu için söyledi,’ diye cevap verdim. “Kalbini yarıp baktın mı ki, bunu başka bir sebepten dolayı söylemiş olduğunu bilesin! Kıyamet gününde ‘Lâ ilâhe illallah’ kelimesinin karşısında kim senin yardımcın olacak?’ buyurdu. Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, ‘keşke Müslümanlığa o günden sonra girmiş olsaydım,’ dedim.”3 Bediüzzaman, Peygamber Efendimiz (asm) Müslümanların içinde yaşayan gayri müslimlere eziyet etmeyi yasakladığı şu hadisten (mealen) almış olmalıdır:
“Kim zimmî olan birine eziyet ederse ben onun hasmı olurum.”4
“Sıfatın delâletinde şek var (sıfatın küfrüne delâlet etmesi şüphelidir); imanın vücudunda da yakîn (imanın var olduğuna kesinlik) var. Şek ise yakînin hükmünü izale etmez (Şüphe ise, kesin bilginin hükmünü yok etmez). Tekfire çabuk cüret edenler düşünsünler!”5
Dipnotlar:
1- Nisa Sûresi, 94. 2- Mü’min Sûresi, 28. 3-Kütüb-i Sitte, Müslim, İman, 158. 4- El-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr: VI /19, hadis no: 8270. 5- Bediüzzaman Said Nursî, Sünûhat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 30.