Evimizde küçük çaplı bir tadilat-tamirat işi yaptırdık. Ustanın biri girdi, çırağın diğeri çıktı 15 günden fazla bir süre! Ve bayramdan bir gün önce korona, “Sana misafirim, el öpmeye geldim!” dedi ve gönderildi!
Hülâsa, Mihmandar-ı kerimin, (Dünya misafirhanesinde kullarına yardım ve in'am eden, Rabbimiz Allah) izni ile gelmiş, “Hoş gelmiş, sefalar getirmiş!”
Yalnız bizde kesin kuraldır:
Tanımadığımız bir misafiri bile üç gün yedirme, içirme, barındırmaya mecburuz.
Korona da bu kurala dahil. Misafirliğin kısası makbuldür, inşaallah çok uzun kalmaz, dedik.
Koronavirüse yakalanınca bu köşede başkalarına ne tavsiye ettiysek biz de aynen uygulamalı idik. Eskiden beri yaptığımız gibi Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin bu zamandaki ölçü, prensip, hizmet metotlarını ortaya koyan Risale-i Nur’a müracaat etmekti. Ettik; önce tekbir, sonra tedbir, ardın tevekkül! Bu ne demektir?
Evvelen, “İfrat veya tefrit, delillere karşı bir isyandır.
Yani, sahife-i âlemde yaratılan delâil, uhud-u İlâhiye (Cenâb-ı Hak ile yapılan ahidler, O’na verilen sözler) hükmündedir. O delâile muhalefet eden, Cenab-ı Hak’la fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur.” (Bediüzzaman, İşaratü'l-İ'caz, s. 215)
“İfrat-tefrit, hayat-ı nefsiye ve ruhiyenin (beden ve ruhun) maraz ve hastalığını intaç eden esbaptandır.” (Bediüzzaman, İşaratü’l-İ’caz s. 215) Onları terk ile vasat/denge durumuna geldik!
Saniyen: Sebepleri yaratan Allah’ın (cc) tabiata ve tabiatımıza koyduğu fıtrî şeriata, kanunlara da uyduk: “Esbabı tamamen ihmal ve terk etmek iyi değildir. Çünkü, o zaman Cenab-ı Hakk’ın hikmet ve meşietiyle kâinatta vaz edilen nizama karşı bir temerrüd çıkar. (Bediüzzaman, İşaratü’l-İ’caz, s. 28)
Salisen, “Hâzık (uzman), mütedeyyin hekimlerin tavsiyelerini tutmak, ehemmiyetli bir ilâçtır.” (Lem’alar, s. 219, Hastalar Risalesi, 20. Deva) Tavsiyelerini dinledik:
İki kez Biontec aşısı ile fiilî duâmızı yaptık. Hazık doktorlar diyor ki, “Eklem ve sair ağrılar çekmemenizin sebebi aşı olmanızdır!”
Yine onların verdiği kan sulandırıcı iğne ve ilâçları aldık.
C vitaminini de eritip içtik. Başta şalgam suyu, evde ürettiğimiz elma suyu (sirkesi), limonata ve benzeri sıvıları da bol bol tükettik.
Misafirliğini bir hafta sürdürdü ve tamamen gitti inşallah!
Çok kötü davranmadık; “Aman gitme, tekrar gel!” diye de tahşidat yapmadık!
Bir daha gelmez inşallah, gelirse "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü."