İnsanda, “akıl (idrak, şuur, hafıza, zekâ, hayal, kalp vs.), şehvet (yeme, içme, eğlenme, vs.) ve gadap/savunma mekanizması (enerji gömleği, koruma kalkanı vs.) gibi temel duygu ve yeteneklerle donatılmıştır.
Diğer taraftan, ruh ve bedenimizde çeşitli enerji merkezleri vardır ve her bir duygumuz ve organımızın ürettiği enerji, gönderdiği dalgaboyu farklıdır. Meselâ kalp (maddî-manevî), beyin, enerjinin en yoğun olarak üretildiği merkezlerdir. Kafamız (dimağ, beyin), göz, el ve ayaklarımız, bu enerjinin en fazla yayıldığı uzuvlarımızdır. Bilgimiz, düşüncemiz, inancımız, imanımızla potansiyel olarak bizde bulunan bu enerji boyutlarının kapasitelerini olumlu veya olumsuz yönde arttırabilir, yükseltebilir, geliştirebilir, yönlendirebiliriz.
Burada önemle ve hassasiyetle dikkate sunmak istediğimiz bir mesele şudur:
Yapılan araştırmalarda, beynin ürettiği düşünce enerji boyutunun, elektrik akımlarına benzer tesirler meydana getirdiği, bunların da canlı organizmalarda olumlu veya olumsuz etkilediği tesbit edilmiştir. Elektrik, elekt-ro-manyetik veya biyo-manyetik enerji türlerinin tamamı, başta hücrelerimize etki ederek onu reaksiyona uğratırlar.
Uzmanların ifadelerine göre içinde elektron, nötron, proton ve sair yüzlerce unsur olan hücre, sıkılma-kasılma ve gevşeme ile çalışır. Böylece kinetik bir enerji ortaya çıkar. Her biri bir enerji boyutu olan sevgimiz, ibadetimiz, duâmız, ihlâsımız ve sair bütün olumlu duygu ve hasletlerimizle hücrelerimize de olumlu sinyaller, mesajlar göndeririz. Böylece hücre yenilenir, canlanır. Bunlar, ferden ferda ifa edildiğinde manevî âlemde birleşirler.
İhlâsımızın gücü nisbetinde olumlu düşünce, duâ, zikir, şükür ile hedefe müsbet enerji göndeririz. Ve yaydığımız bu enerjinin yoğunluğuna göre çevremizin de havasını müsbet veya menfi olarak etkileyebiliriz. Tıpkı ampulün yaydığı enerjinin voltajına göre (watt’ına), derecesine göre aydınlatması, lazerin tedavisi veya radyasyonun olumsuz etkisi, atmosferi etkilemesi gibi.
Olumlu duygu ve hasletler hedefe beyaz; olumsuzları ise siyah enerji gönderirler.
İşte nazar, olumsuz/menfi duyguların işletilmesi ve siyah enerjilerinin hedefe gönderilmesidir. Tıpkı, enerji boyutları ile elektronik cihazların şaşırtılması, bozulması gibi; olumsuz duyguların frekansları ile nazar edip ruh ve bedenlerde dengesizlikler meydana getirilebilir, yaralar açılabilir!
Bediüzzaman, “İşlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalp ve ruhumuza yaralar açar!” derken, enerji lekeleriyle yırtılma ve dengesizliklere de işaret etmiş olmalı. (Bediüzzaman, Lem’alar, s. 14.)