Aslında, haset, kin ve düşmanlık gibi negatif duygular siyah enerjilerini hedefe gönderildiklerinde, lastik topu gibi hedeflerine çarptıktan sonra geri dönüp sahiplerini de olumsuz etkilerler.
Bu “Kazdığı kuyuya düşmek” şeklinde de ifade edilebilir.
Unutmayalım:
En büyük düşmanımız nefsimiz, yani olumsuz duygulardır. Eğer onları mecralarına yönlendirmezsek içten içe bizi kemirirler. Beklenmedik problemlerin, felâketlerin ve nereden kaynaklandığını bir türlü bilemediğimiz iç sıkıntılarının kaynaklarından birisi de bu olsa gerek.
Negatif duygular beslemekle veya onları hedefine yöneltmemekle nefsimizi, ruhumuzu elim bir azaba atarız. Çünkü hasetten gelen düşmanlık, bütün bütün azaptır. Zaten “Haset evvelâ haset edeni ezer, mahveder, yandırır. Haset edilen hakkında zararı ya azdır veya yoktur. (Mektûbât, İnternet, s. 257) “Öfkeyle kalkan, zararla oturur; keskin sirke küpüne zarar verir!” gibi atasözleri de bunu bir yönüyle açıklar. Yani, negatif duygular enerjimizi tüketir, direnme gücümüzü kırar, bağışıklık sistemimizi zayıflatır.
Elektrobiyomanyetik dalgalar veya sair hassas elektronik cihazlarla insan beynini ve düşünce dalgalarını telepatik olarak okumanın mümkün olduğu biliniyor. İman enerjisi ne kadar güçlü ise, dışarıdan gelebilecek olumsuz duyguların enerjisi o nispette engellenir. Zira iman, aynı zamanda bütün enerji boyutlarını şuurlu olarak kullanma ve yönlendirebilme gücüdür. Tahkikî iman ise, savunmaya yönelik bir enerji kalkanı oluşturur, elektriği geçirmeyen maddeler gibi, beynimizi ve düşüncelerimizi sararak korur. Demek nazardan da, yüksek bir iman kalkanı ile kurtulabiliriz. Duâ, menfi duygularımızı nötrleştirir, yönlerini değiştirir, etkilerini azaltır. Hiç şüphesiz güçlü duygu, sağlam karakter, kuvvetli inanç da nazarı tesirsiz kılar.
Toplumda, yaygın olarak mavi gözlülerin daha tesirli bir nazara sahip oldukları yönünde yanlış bir inanç vardır. Bunun sebebi, onların dikkat çeken göz renkleri dolayısıyla “nazar” etmelerinin fark edilmesi olabilir. Yoksa her mavi gözlü nazar eder diye bir kaide yoktur. Nice zeytunî, elâ gözler de “deveyi kazana, insanı mezara” gönderebilir...
İlgi odağı olmayı şiddetle arzulayan, baş olma sevdasıyla yanıp tutuşan, nefsin ulvî duygularını işletemeyip, düşmanlık, nefret, kin, haset, cimrilik gibi olumsuz duyguları besleyenler hangi göz rengine sahip olurlarsa olsunlar nazar edip göz değdirebilirler.
Bir ayrıntıya daha dikkat çekelim: Şüphesiz olumsuz duygulardan bir-ikisini taşıyanların nazar edeceği anlamına gelmez. Nazar zamana, zemine ve duyguların o andaki şiddetine göre ortaya çıkabilir.