"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“DAĞARCIK’’ köşesinin yansımaları

Atilla YILMAZ
29 Kasım 2016, Salı
Bugünkü yazımızı sizden gelen yorumlara ayırdık. Telefon görüşmelerimizi ve sıkça sorulan bir soruyu sizlerle paylaşmak istedim.

Yazılarımızın yayın hayatına başladığı gün ‘’Fikirler Devlet Olmalı mı?’’ diye sormuş ve bir hatıramızı kaleme almıştık. Sosyal medyada da paylaşımı yapılan yazımızda isim belirtmemiş olmamıza rağmen Trabzon Lisesi’ndeki hatıralarımızın canlı şahidi sevgili dostum ve sınıf arkadaşım Mihmail Çakmak telefonla arayarak ve yazımıza yorum yaparak duygularını dile getirdi.

Sevgili arkadaşım Mihmail’e, sağlık, sıhhat, huzur ve afiyet dolu uzun yıllar diliyorum. İşte o yorumlardan bazıları harfiyyen şöyle:

“Mihmail Çakmak akşam yazını harfi harfiyen okudum atilla. Biraz abartılı geldi bana ocağı tasvirin. Devlet kaygısı olanlar şimdi seni yönetenler. Memnunsan bir şey diyeceğim yok. Değilsen kagulanmamaya devam et kardeşim. Bunun dışında bizi anlatmışın çok güzel olmuş slm ve sevgilerimi sunarım. 12 Ekim, 15:55”

“Mihmail Çakmak bence seni oraya götürmekle de yanlış bir iş yapmamışım. senin beni götürdüğün gibi

12 Ekim, 15:56”

Yine çok ses getiren “Ben Allah’a inanıyorum aslanım!’’ isimli yazımıza da yorum yapan Mihmail arkadaşım şunları paylaştı:

“Mihmail Çakmak aynen öyleydi atilla. diline yüreğine sağlık kardeşim. 25 Ekim, 09:28”

“Atilla Yılmaz senin edebiyat öğretmeniyle bir tartışman vardı hatırla o dediki edebiyattan aman of çıksa bişey kalmaz.. sen ne demiştin hatırladın mı? 25 Ekim, 09:30”

“Mihmail Çakmak Atilla Yılmaz hafızana hayranım kardeşim. ama inan hatırlamadım. ne demiştim. 25 Ekim, 09:32”

“Mihmail Çakmak ekrem yazarla idi sanırım. 25 Ekim, 09:32”

“Atilla Yılmaz dedin ki: Türk Edebiyatından aziz nesin yaşar kemal’i çıkarsan tertemiz olur dedin..:)”

Kırk bir sene önce yaşadığım ilk dersane ve ilk Risale-i Nur’la tanışma esnasında karşılaştığım ve derslerinden çok istifade ettiğim, Celal Tiftik Ağabeyimin yıllar sonra sesini duymanın hazzını yaşadım.

Kendisini arayanlar olmuş; Yeni Asya’da senden bahseden yazı var demişler. Okumuş. Çok duygulanmış. Lütfetti aradı ve gazeteyi takip edeceğini ifade etti.

Buradan aziz dâvâ adamı sevgili ağabeyim Celal Tiftik’i hürmetle selâmlıyorum.

Kırk senedir haber almadığım ve sesini duymadığım sevgili Ömer Şevket Sipahi ile Dağarcık köşesindeki bir yazımızdan dolayı muhabbet ettik ve sesini duydum. Memnuniyetini dile getiren ve Trabzonlu yıllarla ilgili hatıralar paylaşıp, duygulu anlar yaşadığımız Ömer Şevket Sipahi’ye de buradan muhabbetlerimi arz ediyorum.

Din dersi öğretmenim Fuat Adıgüzel’in sağlıklı olmasına ve duygu dolu muhabbetlerine çok teşekkür ediyorum.

Gazetedeki yazılarımıza yorum yazma lütfunda bulunan; Zeliha, Necati, Garipdoğu, Vefa Umurca, Said Haktan, Ahmet, İlhami, Yılmaz, Ali R. Yardımoğlu, İntizam Seyda Durgun, Hüseyin Küçükoğlu, Said Ceylan, Zihni Genç, Yasin Yıldırım, Necdet Bayram, Salih Öner, Hacı Adıyaman, Mehmet Yüzer, Sedat Yetiş, İsmail Uyan, Ekrem Reis, A. Basir, A. Koçak, Harun Cemre kardeşlerime memnuniyetlerinden dolayı çok teşekkürler ediyorum. 

Hatıraların kitaplaşma isteklerine “amin” diyorum.

Ayrıca sosyal paylaşım sitelerinden paylaşım yapan ve yorumda bulunan gönül dostlarıma en kalbî muhabbetlerimi arz ediyorum.

Telefonla arama lütfunda bulunan gazetemiz yazarlarından, Prof. Dr. Ahmet Battal, Osman Zengin ve Faruk Çakır olmak üzere Van’dan, Bursa’dan, Şanlıurfa’dan, İstanbul’dan, Ankara’dan, Adana’dan, Mersin’den, Trabzon’dan ve değişik vilayetlerden arayan dostlara en kalbi muhabbetlerimi arz ediyorum. 

Son yazımızda merak edilen ve telefonla da sıkça sorulan bir soru dikkat çekiciydi: 

“Acaba yetmişli yıllarda gazetemiz dersanelerde okunmuyor muydu? Gazetenin dersanelere girişi yasak mıydı?’’

Kısa sayılacak zaman dilimi içerisinde çok hızlı değişimler oldu. Risale-i Nurlar’ın toplumsal hayata yansımasının örneklerini, sosyal alanda makes bulmasının misallerini de Dağarcık’ta paylaşıyorum. Ki, Dağarcık’ta aynı zamanda Nurları yeni tanıyan birinin gözlem ve deneyimlerini de okumaktasınız.

Konumuza dönersek:

Dersanelerde müdebbirler okuduğuna göre, gazete okumak yasak değildi. Gazetemizin büroları vardı. Okunuyor ve dağıtılıyordu.

Bu bir süreçti. Yeni Asya Gazetesi’nin yayın hayatına başlamasını Nurculuk tarihinin dönüm noktalarından, köşe taşlarından birisi olarak görüyorum. Risale-i Nur camiası içerisinde, dalgalanmalara sebep olan Yeni Asya Gazetesi’nin yayın hayatına başlamasının ve Yeni Asya Yayınları’nın; camiamız içerisindeki yansımalarının ve yaşananların, irdelenmesi, tahkik edilmesi ve hangi aşamalardan geçtiği konusunun, gerçekten araştırılması ve bu konuda tezler hazırlanması gerektiğini düşünüyorum.

Ki, Yeni Asya Gazetesi’ni tüm okuyanlar olarak, ‘Yeni Asya’ yazısı görünecek tarzda ceketlerimizin dış cebine koyardık. Gerek belediye otobüsleri, gerekse yolcu otobüslerinde, gazeteyi unutmuş gibi yapar koltuğa bırakırdık ki, başkaları da görsün ve okusun diye.

Öyle olduğu ve sahiplenildiği halde ders salonlarımızda bulundurulmazdı.

Bediüzzaman Said Nursî de, gazetelere yabancı bir isim değildi. Said Nursî’nin, hem İstanbul hayatı öncesinde hem de İstanbul hayatı devresinde ve sonrasında gazetelerle ve yayınlarla ilgilenen bir dâvâ adamı olduğu onun Tarihçe-i Hayatı’ndan anlaşılıyor.

Bediüzzaman Said Nursî, gazetelere yazı veren, yayınlatan ve takip eden bir şahsiyet olarak önümüzde olduğuna göre, nurculuğu kapalı devre gören ve kısır bir döngü içerisinde tarikatvarî bir anlayışla sosyal hayata kapatmanın mantığı olabilir miydi?

İslâm dini aynı zamanda bir içtimaiyat dinidir. İslâmiyet, sosyal hayatı kuşatan bir dindir. Din beşikten mezara kadar devam eder. İlk doğduğunuzda kulağınıza ezan okunur. Öldüğünüzde musalla taşında cenaze namazınız kılınır.

Dolayısıyla dini kapalı bir ortama hapsetmeniz mümkün değildir. Dinin hayata hakim olması için sosyal iletişim aracı olan birçok malzemeyi kullanmak zorundasınız.

Öyleyse bu konu; ‘Nurculuk ve basın yayın’ konusu olarak geçmişten günümüze araştırılmalı ve akademik seviyede ele alınmalıdır.

Not: Allah ömür verirse ‘Dağarcık’ ile geçmişten günümüze, bu hizmetin her neresinde bulunmuş isek oradan, duyup görüp yaşadıklarımızı tarihin hafızasına bırakmak istiyorum. 1975’ten 2016 dahil; acısıyla, tatlısıyla, kırgınlıklarıyla, dargınlıklarıyla, ayrılıklarıyla Dağarcık’ta buluşmak istiyorum.

Ama Dağarcık sadece hatırat üzerine gitmeyecek. Bunu da belirtmiş olayım.

Sağlıcakla kalın.

Rabbim sadâkattan ve ihlâstan ayırmasın.

Okunma Sayısı: 2629
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Osman Yıldırım

    29.11.2016 08:50:04

    Atilla hocam; yüreğine kalemine sağlık çok istifade ediyoruz özellikle hatıralarla dile getirdiğiniz hususlar camiaya sevk ve gayret kattığı kanaatindeyim uslubunuzda harika, toplumun yeniden asli rotasına girmesi için Nurculugun ana gövdesi olan Yeni Asya ekolünün 70'li yıllardaki gibi canlı ve aktif hale getirilmesi gerektiğine inanmaktayim. Zira siysalislam toplumu dejenere ettigi gibi. Nurcularida siyasallastirarak asli mecrasindan çıkarmıştır, yeniden asli mecrasına oturtulunca hem toplum hemde. Nurcular rahatlatacaktır.selam ve saygilar

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı