"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Biz me’yus olduk; meşrûtiyet ne vakit bize gelecek

Atilla YILMAZ
27 Ekim 2021, Çarşamba
Bir meşrûtiyet açılımı: Münâzarât ( 16 )

Bediüzzaman’ın meşrûtiyet için bir “Balon yapınız” tavsiyesi aşiretlere biraz ağır gelmiş olacak ki, onlar: “Biz me’yus olduk; daha ne vakit bize gelecek?” dediler.

Bediüzzaman onlara (bilmana): “Âciz insanlar ümitsiz olur; ümitsizlik ilerlemeye kalkınmaya iyiliğe iyi şeylere engel olur” dedikten sonra ümitsizliğin ilâcının ‘hamiyet’ duygusu olduğunu söyler. Normal şartlarda meşrûtiyetin ilânının imkânsız gibi göründüğünü, ama zaman denilen kavramın bunu mümkün kıldığını belirterek onlara ümit ve şevk aşılamaktadır.

Onların meşrûtiyete karşı isteksiz ve meşrûtiyeti uygulanabilirlikten uzak görmelerinin aslında tembelliklerinden kaynaklandığını ifade ediyor. Meşrûtiyete kavuşmanın yolu bilgiden ve faziletten, erdemlilikten, iyi ahlâktan geçmektedir. Bilgililikle ve erdemle meşrûtiyete demiryolu gibi sağlam bir yol yapmalarını tavsiye ediyor. 

 “Ona çabuk gelmek istiyorsanız, işte marifet ve faziletten demiryolunu yapınız; ta ki meşrûtiyet, medeniyet denilen şimendifer-i kemalata binip ve terakkiyat tohumlarını bindirerek, kısa zamanda manilerden kurtulup geçerek size selâm etsin” sözüyle anlaşılan: Meşrûtiyet gelmeyecek, siz ona gideceksiniz ve onu alacaksınız. Siz onu almaya hazır olacaksınız. Bunun için de bilgiyle ve erdemle donanmanız gerekiyor. Yani siz meşrûtiyeti hak edeceksiniz, bunun için de kendinizi ona lâyık hale getireceksiniz.

Onlar ne kadar kısa zamanda meşrûtiyete lâyık olacak faziletlerle donanırlarsa, meşrûtiyetin de onlara o kadar kısa sürede ulaşacağını söylemektedir.

Bediüzzaman’ın bu tavsiyesi üzerine tekrar söz alırlar: “Şansımız varsa görürüz” gibi yine bu işin kendileri için zor olacağını ima eden bir ifade kullanırlar. 

BAĞDAT TARRARLARI GİBİ OLMAYIN

Bediüzzaman da yine bilmana “Siz de talihinize yardımcı olun. Oturup beklemeyin. Bağdat tarrarları gibi olmayın. Hazıra konmayın. Meşrûtiyet’le ilgili hiçbir şeye teşebbüs etmeden, tembel tembel oturup beklemeyin. Teşebbüs etmeden, sebeplere başvurmadan, gayret etmeden beklemek kâinattaki nizama aykırıdır. Fıtrat kanunlarına terstir. Çalışmadan tevekkül edip bekleyen hiçbir şey elde edemez.” der.

Burada Bediüzzaman’ın Bağdat tarrarlarını örnek vermesi ilginçtir.

“Abbasi halifesi el-Müttaki (940-944), emirü’l-ümera Tüzün tarafından tahttan indirilmiş ve yerine el-Müstekfi getirilmiştir. Tüzün’ün 945 senesinde vefatından sonra İbn-i Şirzad, emirü’l-ümeralık makamına getirilmiştir. Bu tarihlerde Bağdat’ta hırsızlık olayları artmış, tüccarlar ve esnaflar ise şehri terk etmek zorunda kalmışlardı.” 1

“Bağdat’ta hırsızlar bir duvara delik açtılar ve bu sırada vebadan dolayı öldüler.”2 

“Veba o kadar şiddetli idi ki, bir hırsız Bağdat zenginlerinden birinin duvarında delik açmaya çalışırken deliğin içinde öldü.” 3 

Bağdat zengin bir şehir olduğu için oranın hırsızları çoktur. Ama belli dönemlerde de tabiî afetlerden dolayı kıtlık ve fakirlik yaşandığı için hırsızlık vak’aları alabildiğine artmıştır. Anlaşılan eski zamanlarda ‘Bağdat hırsızları’ her vakit ‘meşhur olma konumlarını’ muhafaza etmişlerdir.

Hırsızlığın ayırıcı özelliği çalışmadan çalıp zengin olmak; üretmeden, çaba sarf etmeden, oturup bekleyip hazıra konmaktır.

 Bediüzzaman da böyle bir misal vererek; Meşrûtiyeti kazanmak konusunda Kürtlerin de gayret göstermelerini, onu elde etmek ve yaşatmak için çaba sarf etmelerini ders vermektedir. 

Bediüzzaman’ın bu cevabından sonra yeni bir soru gündeme gelir: Biz fena olanı da iyi olanı da görüyoruz. (meşrûtiyetin resmiyette uygulama alanlarındaki eserlerinden bahsediyorlar.) Bunların hangisi meşrûtiyetin, hangisi istibdatın eseridir?”

MEŞRÛTİYETİN IŞIĞI GALİP GELECEKTİR!

Bediüzzaman’ın bu soruya cevabı lokal ve mevzi değil, global, cihanşumül ve geneldir:

“Uygulamalarda ne kadar iyilik görüyorsanız meşrûtiyetin ziyasındandır.” diyor. 

Niye ziyasındandır?

Çünkü meşrûtiyetin her alanda uygulaması henüz tatbik edilememiştir. Ama onun kendisi olmasa da ışığı gelmiştir. En azından yer yer uygulama sahası bulmaktadır meşrûtiyet.

 Gördüğünüz fenalıklar ve kötü uygulamalar istibdatın eseridir. Veyahut da Meşrûtiyet adı ile uygulanan yeni bir istibdattandır.

Meşrûtiyet ilân edilmiş, seçimler yapılmış, İttihat ve Terakki Partisi yönetime hakim olmuştur. Adı meşrûtiyettir, ama meşrûtiyet isim ve resimden ibarettir.

“Abdülhamid devrildikten sonra II. Meşrûtiyeti zorla da olsa ilân etmesinden sonra, iktidarı el altından veya resmen ele geçiren İttihat ve Terakki baskıcı yönetime devam etmiş, sokaklara hürriyet nidalarıyla inen insanları büyük oranda hayal kırıklığına uğratmıştır. O dönemin aydınının en önemli talebi ve dilinden düşürmediği hürriyet ortamı kısa sürede istibdata dönmeyi başarmıştır.” 4 

Bediüzzaman uygulamada görülen fenalıklar için: “Ya eski istibdatın eseridir yahut ta, meşrûtiyet namıyla yeni bir istibdatın zulmü” nitelemesini yapmaktadır.

Meşrûtiyet sonrası kurulan İTC hükümetleri de meşrûtiyet idaresi adı altında yeni bir istibdat sayfası açmışlardır.

Bu yeni istibdatçılar eski istibdatı öldürmüş, onun taziyesinde bulunmuşlardır. Bunlar da pederleri olan eski istibdat gibi ölmeye, yok olmaya mahkûmdurlar. Pederlerinin akıbeti bunları beklemektedir.

 “Abdülhamid devrinin istibdatını ortadan kaldırarak meşrûtiyet yönetiminin ilân edilmesinde İTC’nin çok büyük katkıları olmuştur. Fakat İTC hükümeti de aynı istibdatı bu kez meşrûtiyet yönetimi adı altında uygulamaktadır. İTC’nin uyguladığı istibdatın babası bir önceki istibdattır. Onu da babasının akıbeti beklemektedir.” diyen Bediüzzaman, Kürtlere kesin olan bir şeyi söyler:

“Ama emin olun Meşrûtiyetin, hürriyetin ışığı galip gelecektir.”

 Kaynakça:

 1- Yrd. Doç. Dr. Ömer TOKUŞ, Büveyhiler Dönemi’nde Bağdat’ta Doğal Afetler: Gök Olayları ve Garip Hadiseler (H. 333-447 / M. 945-1055) Tarih Okulu Dergisi, Yıl 9, Sayı XXV, Mart 2016.

 2- a.g.e.

  3- a.g.e.

  4- Hülya KÜÇÜKSEVİL, İttihat ve Terakki Döneminde İslâmcılık Hareketi (1908-1914), Doktora Tezi, s. 71, T. C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih (Yakın Çağ Tarihi) Anabilim Dalı, Ankara 2005.

Okunma Sayısı: 1775
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halil İbrahin KARAHAN

    29.10.2021 10:51:07

    Allah razı olsun abi.

  • nahittopaloğlu

    27.10.2021 09:44:40

    Allah razı olsun YILMAZ kardeşim, İktibas ettiğiniz nakildeki anlatım kusurâtı ise herhalde sadece bizim akademisyenlerimize has bir fecaat olmalı: “Abdülhamid devrildikten sonra II. Meşrûtiyeti zorla da olsa ilân etmesinden sonra, iktidarı el altından veya resmen ele geçiren İttihat ve Terakki baskıcı yönetime devam etmiş, sokaklara hürriyet nidalarıyla inen insanları büyük oranda hayal kırıklığına uğratmıştır. O dönemin aydınının en önemli talebi ve dilinden düşürmediği hürriyet ortamı kısa sürede istibdata dönmeyi başarmıştır.” 4 Bâki selam ve muhabbetlerimle. Fî emânillah!

  • Ferhat ardıç

    27.10.2021 02:17:32

    Üniversite yi bitirenler ne kadar çok olursa okadar hakkı hukuku bilenler çoğalır ve bu zorbalık son bulur bunun için de bir otuz sene lazım

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı