"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kader-i İlâhî mi, azab-ı İlâhî mi?

Ayşe Küçük
22 Mayıs 2021, Cumartesi
Buna ne denir bilemiyorum.

Şu anda evimden kilometrelerce uzakta korku ve endişe içerisindeyim; ve düşünüyorum. Neler oluyor, hangi devri yaşıyoruz? Başımıza gelenler neden? Birilerinin, ‘günaydın, aklın başına yeni mi geldi?’ dediğini duyar gibi oluyorum. Ama ben bunları daha önce de düşünüyordum. Çünkü Rabbimiz Kur’ân-ı Hakîm’inde ‘hiç düşünmez misiniz, hiç akletmez misiniz’ buyuruyor. Ama bu duyguları bu kadar yoğun yaşamamıştım. 

Ankara’dayım, kızımın yanında. Damadım entübe. Bir bilinmezlik, şeytanın verdiği vesveseler, acabalar beyni istilâ ederken, ‘hasbünallah ve nimel vekil’ler tek dayanak noktamız. Kendim, eşim korona olduk. Ama evlâtlar için yaşanan endişe çok farklı. Şimdi daha iyi anlıyorum, çamların yanarken kozalaklarını neden çok uzaklara attıklarını... 

Torunlara bakıyorum, biliyorum ki, yüz akraba da olsa bir anne, bir babanın yerini tutmayacak. Sonra dönüp düşünüyorum, neden? Kaderi İlâhî mi, azab-ı İlâhî mi? Üstad depremlerden sonra Allah’ın artçı sarsıntılarla insanlara korkular yaşatmasının sebeplerini sıralıyor. 

Sonra Kur’ân-ı Kerîm’de geçmiş kavimlerin başına gelenlerin anlatıldığı âyetleri düşünüyorum. Onları okurken diyordum, bu insanlarda hiç akıl yok muymuş ki bu kadar musîbetlerden ibret almamışlar? Sonra başımı kaldırıp çevreme bakıyorum. Ramazanın son 10 günü (tutanları tenzih ederim) gençler oruç tutmadığı gibi, açıktan sigara, su içmişlerdi. Yaşlılar hastalık bahanesiyle tutmuyorlardı. Peki bu Allah’ın emrine kim uyacak? Gelirken muz satıcısını şefkat ve merhametle uyardım. Mahcup oldu. Demek ki emri bil maruf nehyi anil münker görevini şefkat ve merhametle yerine getirmemiz gerekiyor. Tekrar düşünüyorum, insanı yeryüzünün halifesi yaratan Allah’ın bizden istediği neydi? Bakıyorum WhatsApp, mesajlar, sosyal medya şu duâyı şu kadar okuyun, bu duâ şöyle faziletli, şu zamanda şu duâ, bu zamanda bu namaz gibi ibadetler, tavsiyeler, tavsiyeler... Ama eksik ne? 

Şu mübarek günlerin affettiremediği günahımız ne? Bu musîbeti ‘Demoklesin kılıcı’ gibi başımızda sallandıran sebep ne? Hiçbir şey yoktur ki O’nu övüp, O’na tesbih etmesin âyetinin işareti ile zaten her şey, her haliyle o görevi yapıyor. Peki yeryüzünün halifesi olması hasebiyle Allah’ın bizden istediği farklı bir şeyler olmalı değil miydi? Kâinata yön veren Kur’ân-ı Hakîm değil miydi? Müslümanın ona inkıyat edip önce kendi hayatına, sonra toplum hayatına yön vermesi gerekmiyor muydu? İlla herkesin böyle olması da lâzım değildi. Çünkü Allah nice az toplulukları kat kat fazla olanlara üstün kılmıştı. Buna Asr-ı Saadet örnekti. “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân, 104) 

Peki bu görevi yapan hiç mi kalmamıştı? Allah her asırda dinini tecvit eden bir âlim gönderiyordu, bizi sahipsiz bırakmıyordu. Üstad bu itibarla Risale-i Nurlar’ı Kur’ân’dan ilhamen bize rehber bırakmıştı. Üstad İstanbul Mahkemesi için gittiğinde Eşref Edip’e konuştuğunda talebeleri için 500.000 demişti. Belki daha fazla bilmiyorum diyordu. Peygamber Efendimiz (asm) Sahabe-i Kiramla otururken bir yemek önlerine geliyor ve onlar bulundukları yerlerden yemeğe ulaşmaya çabalıyorlar. Peygamberimiz (asm) bu durumu görünce buyuruyor ki, gün gelecek, Müslümanların üzerine de böyle üşüşecekler. Sahabe Efendilerimiz, ‘Ya Resulallah, onlar o zaman çok az mı olacaklar’ diye sorduklarında, Peygamberimiz (asm), hayır tersine onlar o zaman çok olacaklar, ama suyun yüzündeki saman çöpleri gibi olacaklar diye haber veriyor. (Ebu Davud, Melâhim 5) 

Müslümanlar olarak sanırım o zamandayız. Peki Risale-i Nur Talebesi veya kardeşi veya dostları olarak bu işin neresindeyiz? Burada da o saman çöpleri gibi mi olduk? 

Hutbe-i Şamiyeyi okuyoruz. O zamanın medeni engizisyonu Kur’ân’ı eline alıp ‘ya bu kitabı ortadan kaldıracağız veya Müslümanları ondan soğutacağız’ diye verdiği hükmü Kur’ân’ın bu zamanın tefsiri olan Risale-i Nur eserlerine karşı da icra etmeye çalışıyorlar. Bediüzzaman, Risale-i Nurlar için ‘gazete gibi okumayın’ diyor. Üstadın hangi düsturlarını uygulamadık? Nerede gedik bıraktık? 

Kur’ân’ın tefsiri olması hasebiyle Risale-i Nurlar bir bütündü. Hele hele “Eski Said Dönemi Eserleri”ni hiç anlayamazsınız denildi. Halbuki okudukça anlıyoruz ki onları okumadan bu zamanı okuyamayız. Bunu düşünürken çocukluğum aklıma geldi. 

Köylerinin toprakları akarsu ile sulanan kardeşlerim bilirler. Bir dere olur, o dere imece usûlüyle bir iki senede bir temizlenir. Tıpkı kan damarlarımız gibi dereden yan kollara arıklar vardır. O arıklara su alınır. Derenin mühim bir bölümü çimli çamurla böğetlenip o arka su döndürülür. Oraya da bazen çocuklar bekçi bırakılır. Çocuk o suya dikkat eder. Su bazen fazla akıntılı gelir, o böğette azıcık bir delik açar. Sen o deliği hemen fark edip kapatmazsan, orası genişler ve bütün böğeti alır gider. Artık sonrası sana eziyettir. O azıcık deliği zamanında fark etseydin şimdi belki bir, bir buçuk kilometre mesafeyi yürüyüp babaya haber vermek zorunda olmayacaktın. Babadan yediğin azar ve o suyun boşa akması, o zamanın tarladaki işi uzatması da işin cabası. 

Bu örnekten günümüze bakacak olursak, sudaki veya surdaki gedikleri basiretsizliğimizle zamanında fark edemedik. Haksızlıklar, hukuksuzluklar veya yanımıza kadar gelen bu korkular bari bizim aklımızı başımıza getirebilir mi bilmiyoruz. Bütün devlet imkânları ile âlâ-yı valâ ile yükseltilip üstüne üstlük bir de Risale-i Nurlar onların malıymış gibi sadeleştirme ihaneti ettirilip sonra da ihanete alet ettirilerek Risale-i Nurlar gözden düşürülmeye çalışıldı. Tıpkı Gladiston’un üslûbuyla. Kur’ân nasıl bize yeni nazil oluyor gibi okumamız gerekiyorsa Risale-i Nurlar’ı da bir bütün olarak şu an bize yazılmış gibi okumamız gerekiyor. Ki bundan sonraki süreçte dindar görünümlü bütün vakıf, kurum, kuruluşları aynı yanlışlara bulaştırıp Müslümanları topyekûn suçlu gösteremesinler. Bu tuzağa düşmememiz gerekiyor. Eskilerin tabiriyle ipin ucu bilmem kimin eline geçmiş durumda. Bu süreçte Yeni Asya camiası ve gazetesinden başka da bu hakikatleri gören yok gibi. Veya sesini çıkaramıyor, hakikatleri söyleyemiyor. Onun için de hastanelerdeki hastalarımız nefessiz, ağızlarımız maskeli, her an başımıza ne geleceği ile ilgili endişelerimiz devam ediyor. 

Önceden alışılagelen hiçbir işimizi yapamaz olduk. Çoluk çocuğumuza gidip gelemez olduk. Yaptığımız her hareket ‘bize korona getirecek’ diye endişeli olduk. Halbuki asıl Allah’tan korkmamız gerekirdi. İbadet kastıyla bu oluşumun içinde olanları savunabilmemiz gerekirdi. Eskilerin bir sözü vardı, deveye ulaşamayan hatabını döver derlerdi. İhanete, ticarete ulaşamayanlar ibadettekileri dövdü. Yeni Asya’dan başka onların sesini duyuran olmadı. Onu da korkumuzdan boğmaya çalıştık. O da olmasa kim bilir bu toplumun başına daha neler gelirdi? Nasrettin Hoca’ya sormuşlar sabah olunca herkes bir o yana bir bu yana gidiyor. Neden herkes bir yöne gitmez diye. O da demiş herkes bir tarafa gitseydi dünya devrilirdi. 

İçimizden az da olsa bir topluluk emri bil maruf nehyi anil münker görevini yerine getirsin. Ki dünya devrilmesin.

Okunma Sayısı: 1813
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İsmail

    23.5.2021 23:29:59

    Öncelikle Allah şifalar versin inşallah. Yazınızda günümüze dair önemli noktalara değinilmiş tebrik eder dua ederim. Allah razı olsun.

  • Bilgin Alpay

    22.5.2021 15:57:54

    Muhtterem Ayse Kardesim Onxelikle Rabbim Butun Hastalarla Birlikte siiiiiiizin hastanizada sifalar ihsan eylesin. Insallah Hic Gormemise donersiniz . Satirlarinixdaki Guzellikleri Butun Ruhu Canimla tebrik ediyorum Allaha emanet olnuz .

  • Okur

    22.5.2021 11:57:50

    Dua etmek istedim. Çokça dua... Dilimle beceremesem de gönlümdeki tüm hayır işler için Yaratan’a yönelerek.. Çocukların, masumların yüzünü güldürecek her hayır için çokça dua...

  • Müjdat Bayar

    22.5.2021 11:32:29

    Bu hasbi ve içten ifadelere ne eklenebilir ki? Rabb'im encamımızı hayra ulaştırsın. Damadınıza da şifa versin.

  • Ozan Kaya

    22.5.2021 11:01:24

    Değerli Ayşe ablacım. Öncelikle Allah acil şifa ihsan eylesin. Çok geniş kapsamlı ve tesirli bir yazı yazdırılmış. Tebrik ederim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı