Yeni Asya okuyan hanımlar olarak Ermenek’de bir program düzenledik. Yüksek yerlerde yüksek karakterli Zübeyir Gündüzalp abi gibi insanların yetiştiğini gördük.
Muhabbet Fedaileri kitabında Zübeyir abiden bahsedilirken, bu çiçekten de bahsedilmişti. O zamandan beri bu çiçeği ve Zübeyir Abinin doğup büyüdüğü Ermenek’i hep merak ederdim. Ama gidip görmek nasip olmamıştı.
Bizler, çeşitli illerden Yeni Asya okuyan hanımlar olarak, Hutbe-i Şamiye isimli bir grup kurup, zoomdan ders yapan arkadaşlar olarak, birbirimizi yakından tanımak maksadıyla okuma programı yapmaya niyet etmiştik. Ama nerede olacaktı? Bir kısmımız Barla’da olsun dedi. Ama ben merak ettiğim için Ermenek’te olmasını teklif ettim. Arkadaşlar da uygun görüp kabul ettiler. Gününü tespit edip yola koyulduk.
Midibüsümüz Alanya’dan yukarı tırmanmaya başlayınca Alanya yaylalarına giden yola saptı. Dağlar, tepeler derken 7 saatlik bir yayla yolu yolculuğuyla Ermenek’e ulaştık. Aman Allah’ım, nasıl bir beldeydi burası! Bir çok yere gitmiş olmama rağmen, Mardin’de bile böyle yokuş görmemiştim. Gezimizin 2. günü dersten sonra Ermenek’in tarihî camisini gezmek için çıktığımızda, sanki merdiven basamaklarıyla çıkıyormuş gibi olduk. Allah’ım, yukarıdaki dağın ihtişamı insanı hayran bırakıyordu. Kayaların şekilleri bambaşkaydı. Evlere aşağıdan bakınca sanki birbirinin üzerindeymiş izlenimi veriyor, ama yanına varınca birbirinin güneşine, havasına engel olmayacak şekilde yapılar olduğunu görüyorduk. Tarihi camisi ise bir başka ihtişamlıydı. Horasan erlerinden mübarek bir zatın gelip camiyi ve Ermenek’i kurduğunu öğrendik. Dönüşte, Hacer kardeşimizin evinde içtiğimiz yorgunluk kahvesiyle ve balkondan Ermenek’in yukarıdan aşağıya manzarasıyla dinlenip mest olduk.
3. gün Ermenekli kardeşlerimiz bizim için barajın yanındaki mesire alanında piknik düzenlemişler. Manzaranın güzelliğiyle gözümüz, kardeşlerin samimiyetiyle gönlümüz, hazırladıkları yiyeceklerle midemizi hamd ve şükürlerle doyurup Elif kardeşimle eşini, kızını uğurladık.
Maşallah Ermenek bir ilçe olmasına rağmen, yanyana 2 tane dersane, kalabalık bir cemaat ve çocuk hizmetleri, geleceğimizden ümitvar olmamızı sağladı. Gittiğimizin ertesi günü Cuma olduğu için, Hutbe-i Şamiye dersimizi orada yaptık ve birçok tevafukla karşılaşınca bu hizmetin sahibine şükrettik. En çok dikkatimi çeken 2 tane nineydi. Bunlar ikisi de Nur talebesi dünürlerdi. Ben de annemle kayınvalideme beraber baktığım için eski günlerimi yadettim. Teyzelerle hoş bir muhabbetimiz oldu. Size de göstermek isterdim ama gazetede resimlerinin çıkmasını istemediler. Oraya baraj yapılmadan önce akarsu varmış ve çok güzelmiş. Arazilerini devlete satmak zorunda kalmışlar. Baraj yapıldıktan sonra iklim bile değişmiş, eskisi gibi güzel sebze yetişmez olmuş. Zaten çok arazi de kalmamış.
Zübeyir Abinin hayatını okurken, onun uçurumların dibinde güneye bakan ve herkesin göremeyeceği yerlerde açan toros çiçeğini gördüğünü, ondan sonra hiçbir dünya güzelini gözünün görmediğini okumuştum. O çiçeği de merak ediyordum ama Ermenek’i görünce onun da aslında toros çiçeği gibi dağın uçurumunda güneye bakan yerine kurulmuş bir toros çiçeği olduğunu gördüm. Maşallah halkının asaleti, kardeşlerin himmeti, hizmeti, yüksek yerlerde yüksek karakterli Zübeyir Abi gibi insanların yetiştiğini gördük. Pazar günü diğer arkadaşları da uğurlayıp Pazartesi Hamide kızımla Antalya’ya döndüğümüzde, hasretle özleyeceğim bir güzellik daha katıldı hayatıma. İnşallah başka zamanlarda tekrar gitmek nasip olur dua ve ümidiyle, Ermenek’e selam..!