Devletten ucuza elektrik alıp üç kat pahalıya satan elektrik dağıtım şirketlerinin -parasını aldığı halde- altyapıya hiçbir yatırımda bulunmadıkları, nakil hatlarını yenilemedikleri ve yeterli arıza ekiplerini çıkaramadıkları gerçeği bir defa daha tescil edilirken, mevzubahis şirketlerin denetlenmediği kaydediliyor.

Aslında Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) kestiği cezaların ancak yüzde dördünün tahsil edildiği, Enerji Bakanlığı’nın, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nin (TEDAŞ) 2012’den bu yana 21 dağıtım şirketine gerekli denetimleri yapmadığı Sayıştay raporları ile ortaya çıkıyor.

Ekonomistler, kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılması suretiyle elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesine gerekçe gösterilen “elektrik dağıtım ve perakende satış sektöründe rekabete dayalı bir ortamın oluşturulması ve gerekli reformların yapılması” gerekçesinin peşinen boşa çıktığını ifade ediyorlar.

Özetle, elektriğin pahalanmasının ve yaygın elektrik kesintilerinin öncelikle kötü yönetimden kaynaklandığı; AKP iktidarında elektrik dağıtımının da açık ihalelerle yapılmayıp deprem gibi afetlerde istisnai olarak başvurulan Kamu İhale Kanunu’nun 21-b maddesiyle çarpık özelleştirmelerin sıradanlaşmasıyla kayırma, nepotizm, “yandaşlar”a rant ve çıkar aracı haline getirilmesinin elektrik piyasasının da laçkalaştırdığı, elektrikte de kalite değil geri gidildiğini bir defa daha teyid ediyor.

Ve “tek kişilik yönetim”in “enerji politikası”nın da iflas ettiğini açıkça ifşa ediyor.

Kutuplaştıran siyasetin çarpıklığı

Vakıa şu ki Ulaştırma Bakanlığı ile işletmesini verdiği otoyol ve karayolları günlerce açamayan siyasi iktidarın, güvenlik için kurulan ve özel maksatlarla kullanılması suç olan mobese kayıtlarını “yandaş medya”ya servisle İBB Başkanı’nın -haftalar öncesinden randevusu verilmiş yabancı bir diplomatla bir saatliğine- özel bir yemeğin serişte edilip günlerce üzerinde tepinerek siyasi linçe âlet edilmesiyle siyasi rakiplerini yıpratmak istemesi tahrik siyasetinin son yansımalarındandı.

Yine her ne kadar daha sonra kamuoyundan tepki görmesi üzerine Cumhurbaşkanı “Kendisi o esnada mikrofonu kapıp bir şeyler söyledi” dese de, miting meydanına götürülen bir çocuğun hapisteki babasını kurtarmak adına oradaki Cumhurbaşkanı ile bakanların hoşuna gidecek şekilde ana muhalefet partisi liderine “hain” demesi üzerine herkesin gözü önünde mikrofonu eline verip “bunu mikrofonda söyle” diye kutuplaştıran siyasetin son bir tezâhürü oldu.

Kat kat zammı “başarı” gibi gösterme!

Bilindiği gibi elektriğe toptan yüzde 52’den yüzde 127’ye kademeli zammın kamuoyunda büyük tepki görmesi üzerine 150 kw/saat olan alt sınırın 210 kw/saate çıkarılması “iktidar cephesi”nce “müjde!” olarak pompalanması çarpıklığı sergilendi.

Halbuki uzmanlar, 210 kw/saatin günde 7 kw/saat tüketim olduğunu ve bunun da oldukça yetersiz kaldığına, Avrupa’da dört kişilik bir ailenin ayda 500 kw/saat kullandığına dikkat çekiyorlar.

Görünen o ki “tek kişilik hükûmet”, tıpkı doların 8 liradan kısa sürede 18 liraya çıkarılıp ardından bir gecede 13 liraya çekilmesinde olduğu gibi “ölümü gösterip sıtmaya razı” etme taktiğini güdüyor.

Tesbit şu ki “tek kişilik hükûmet”, önce fiyatların kat kat yükselmesine göz yumuyor; akabinde bir nebze geçici “indirim”le “fiyatların düşürüldüğü” ve “ucuzluk getirildiği” hileli yoğun propagandasıyla bunu bir “başarı” olarak çarpıtarak kitleleri yanıltmaya yelteniyor.

Teksas’ı görüp Isparta’yı görmemek!

Isparta’daki dört gün süren ve ancak altıncı günde normalleştirilen elektrik kesintinden tek kelime bahsetmeyen “iktidara iliştirilmiş medya”nın aynı günlerde Amerika’nın bir eyaletindeki buz fırtınası nedeniyle birkaç saatlik elektrik kesintisini haber yapmakla “Amerika’da da elektrik kesiliyor” algısının peşine düştü.

Keza yirmi beş bin yolcunun İstanbul Havaalanında mahsur kaldığına, kargo bölümünün çatısının çöktüğüne ve günlerce uçuşların iptal edildiğine bakmadan, “eşi benzeri görülmemiş felâket’ nedeniyle Dallas-Fort Worth Uluslararası Havalimanı’nda gidiş-dönüş olmak üzere bin yüzlerce uçuşun iptal edilip ertelendiği”ni nazara vermesi siyasi tarafgirlikle partizanlığın dehşetini deşifre etti.

“Dolar 10 lira, enflasyon 30’a çıkacak’ dediler!”

Cumhurbaşkanı, partisinin grubunda, “Dolar 10 lira olacak, enflasyon yüzde 30’a çıkacak, Türkiye ekonomisi batacak’ diyorlar” diye muhalefete yüklenmişti.

Derken dolar 7-8 liradan 10 lirayı aşıp önce 18 liraya çıktı. Gerçek enflasyon yüzde 150’lere ulaşırken, resmi rakamlarla yüzde 30’ları çoktan aşıp resmi rakamlarla yüzde 50’lere vardı.

Ve sanki Cumhurbaşkanı hiç bu sözleri söylememiş gibi tecâhül-ü ariflik yapılarak hâlâ “ekonominin düzeleceği”ni söylemeye devam ediliyor.

Acâyip…