Eşitsizlikler, baskılar, yalanlar, sahtecilikler ve karalamalarla manipülasyonların döndüğü son yılların en âdil olmayan “montajlı seçim kampanyası”nın en çarpık vahameti medyanın “iktidar cephesi”nce tepe tepe kullanılması.
Geçen süreçte “yeni yasaklar”la medya âdeta “iktidarın sopası” haline getirildi. On milyarlarca lira kredilerle, milyarlık teşviklerle, vergi muâfiyetiyle ve borçlarının tümüyle silinip sıfırlanmasıyla fonlanan “yandaş medya”nın manipülatif yayınları sürerken, bağımsız gazetelere, televizyonlara baskı ve engellemeler arttı.
Özellikle yolsuzluk, usulsüzlük, hırsızlık, rüşvet, kamu malını yandaşlara peşkeş haberleri engellenerek gerçeklerin üstünün örtüldü.
MEDYANIN “EHLİLEŞTİRİLMESİ”YLE
Bu arada “tek kişilik ucûbe otoriter yönetim”de iktidara yakın televizyonlara 533 milyonluk reklâm verilirken, en çok izlenen televizyon, gazete ve dergilere hiç ilân-reklâm verilmedi.
Ülkedeki 1780 televizyonu “Saray meddahları” ile “iktidarı eleştirenler” diye ikiye ayıran, binlerce şikâyet alan ve ahlâki dejenarasyonu bir nevi özendiren “havuz medyası”nın yayınlarına karşı tepkisiz kalan RTÜK, bir “cezalandırma ve sansür aracı”na dönüştürüldü. Yöneticilerinin ikrarıyla bizzat Cumhurbaşkanı’nın tâlimatıyla “siyasi iktidarın yanlışlarını eleştirenleri susturmak” maksadıyla medyayı “yayın durdurma”, “ekran karartma ve on milyarlarca lira para cezasına boğdurdu. Buna “sansür yasası”yla milletin tek nefes penceresi olan “sosyal medya” yasakları eklendi.
Basın özgürlüğü raporlarında sadece geçen yılda yazıları, paylaşımları gerekçe gösterilerek gazeteciler en az 475 kez hakim karşısına çıkarıldı. 36 gazeteciye 80 yıl hapis cezası verildi. Ekonomik krizle ilgili yorumlar dahi soruşturma konusu yapıldı, O denli ki “dolar 10 lira olacak” diye uyaranlara hapis cezası verildi. Pandemi ile mücadele ve orman yangınlarındaki ihmalleri eleştiren görüş ve yorumlara cezalar yağdırıldı.
Böylece Türkiye, basın ve ifade özgürlüğünde 197 ülke arasında kargaşa ve kaosta, iç savaşta olan birçok ülkenin gerisinde kaldı. Avrupa’daki 42 ülkeden basını özgür olmayan tek ülke oldu.
“POLİTİK TOKSİK - ZEHİRLİ SEÇİM”
Sınır Tanımayan Gazeteciler “Türkiye’de medyaya baskı; seçimlerdeki büyük hile” başlıklı bildirisinde seçimi kazanma uğruna haber hakkının ayaklar altına aldığını belirtiyor.
Parti Genel Başkanı olarak Erdoğan’ın medyayı şahsının ve partisinin propagandasına seferber etmesini, 14 televizyonun ortak yayınında bir buçuk saat boyunca bir dizi suçlamada bulunmasını, en büyük rakibine en ufak bir cevap hakkı tanınmamasını “şok edici ve gazetecilik ahlâkına aykırı” eşitsizlik olarak nazara veriyor.
Ve iktidar trollerinin gazetecileri hedef aldığını, gayrimeşru içeriklere tevessül edildiğini, bu şartlardaki seçimin demokratik olmadığını, “politik toksik, zehirli bir ortamda seçim” olduğu tesbitini ortaya koyuyor.