"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir hukuk ve adalet manifestosu

04 Temmuz 2019, Perşembe
Mahkeme safahatı sadece Bediüzzaman Said NursÎ’nin yargılanması değil 12-13 asırdır dünyada hakimane hüküm süren İslam medeniyetinin ve şeriatının yargılanması ve savunmasıdır. Hatta insanlığın kuruluşundan bu yana çağlar boyu devam eden adalet ve zulüm mücadelesinin mahkeme safahatına bürünmüş halidir.

 Asrın mahkemesi, çağların müdafaası: Divan-ı Harb-i Örfî Şerhi

Dizi-1: HASAN GÜNEŞ
[email protected]

***

Bediüzzaman Said Nursî’nin Divan-ı Harb-i Örfî’deki savunması adalet, hürriyet, meşrûtiyet, demokrasi, insan hakları ve bunların bütünüyle ilgilenen İslâm’ın siyasi, sosyal ve toplumsal meseleleri yönünden son derece önemlidir. Bu sebeple sadece bir ihtilalin mahkemesi ve müdafaası değil çağlar boyu devam eden ve kıyamete kadar da devam edecek dâvâların, zulüm ve haksızlığa karşı hak ve adaletin müdafaası ve mücadelesidir.

Bediüzzaman Said Nursî, Divan-ı Harb-i Örfî isimli kitabını çok önemli görür ve aktüalitesinin hiç geçmeyeceğini şöyle ifade eder: “Yarım asır evvel (1909) tab’edilen bu müdafaayı şimdi bu asra daha muvafık gördük. Güya o zamandan elli sene sonra bir hiss-i kabl-el vuku’ ile bir nevi ihbar-ı gaybî olarak hayat-ı içtimaiyeyi alâkadar eden çok hakikatlara temas ettiğinden neşredildi”. 

Başka bir ifadesinde de: “Bu risale, eski zamandan ziyade bu zamanın tam bir dersi olabilir.” demektedir.

Yine kendi kontrolünden geçen Tarihçe-i Hayat’ta şöyle der: “O nutku şimdi neşrediyorum ki; ta ki meşrûtiyeti lekeden, ehl-i şeriatı me’yusiyetten ve ehl-i asrı tarih nazarında cehil ve cünundan ve hakikati evham ve şüpheden kurtarayım.”

İnsanlık tarihinde adil veya adil olmayan mahkemeler karşısında meşhur müdafaalar çoktur. Ancak Sokrat’ın Atina mahkemesinde, Bediüzzaman Said Nursî’nin de Divan-ı Harb-i Örfî İstanbul’da yaptığı savunması gibi tam metin olarak kaydedilmiş ve cihanşümul ya da evrensel prensipleri ihtiva eden bir savunma azdır. Savunma bir şahsın müdafaası değil hakkın, hukukun, adaletin ve insanlığın bir savunmasıdır, bir hukuk manifestosudur. Her iki savunmayı da orijinal yapan unsurlardan birisi de ikisinin de savunmalarını ölümü göze alıp hiçbir şeyden perva etmeden istediklerini tam olarak söylemeleridir.

Mahkeme safahatı sadece Bediüzzaman Said Nursî’nin yargılanması değil 12-13 asırdır dünyada hakimane hüküm süren İslâm medeniyetinin ve şeriatının yargılanması ve savunmasıdır. Hatta insanlığın kuruluşundan bu yana çağlar boyu devam eden adalet ve zulüm mücadelesinin mahkeme safahatına bürünmüş halidir.

Yeri geldikçe tarihî hadiselere temas edeceğiz. Ancak Osmanlı’yı 31 Mart hadisesine getiren hadiselerden kısaca bahsetmekte fayda var!

31 Mart hadisesi

Osmanlı’nın son birkaç asırdaki gerilemesi artık çöküş ve dağılma emareleri göstermeye başlamıştır. Batı sanayi inkılâbını tamamlamış her sahada büyük gelişmeler sağlamıştır. Sanayi ve ticaretteki büyük gelişmenin yanında eğitim ve haberleşmede de büyük mesafeler almıştı. Her tarafa ulaşan gazeteler ve kitaplar büyük bir okuyucu kitlesine sahipti. Avrupalı dünyayı ticaretiyle, sanayisiyle, ekonomi ve kültürü ile takip eden ve yöneten bir topluluktu artık. Dünyanın merkezi artık Avrupa idi. 

Önemli kararlar orada alınıyor Asya ve Afrika’da uygulanıyordu.

Avrupa bu gücünü sömürgeciliğe dönüştürmekte gecikmedi. Silâh fabrikaları ve tersaneler Hindistan’dan Endonezya’ya kadar memleketleri sömürgeleştirecek silâhlar ve gemiler imal etmeye başlamıştı. Kendi memleketlerindeki okullaşmayı halletmiş Osmanlı mülkünde kolejler açmaya başlamıştı. Batı artık Osmanlı’yı Afrika ve Güneydoğu Asya ülkeleri gibi kısa zamanda sömürgeleştirilecek bir ülke olarak görüyordu. İngiliz-Fransız rekabeti çözülerek Afrika ve Uzakdoğu’nun sömürgeleştirmesi tamamlanmıştı. Onlara göre Osmanlı mülkünün sömürgeleştirilmesi için tek engel İngiliz-Rus rekabetiydi. 

Osmanlı yönetimi de hemen hemen aynı kanaate sahipti. Neredeyse bütün diplomasi İngiliz-Rus rekabetindeki dengeyi hedefliyordu. İlerde Balkan ve Birinci Dünya Savaşları’nda olduğu gibi denge politikasının uzun vadede işe yaramadığı görülecekti.

Altı asır dünyaya hükmeden bir devletin düştüğü bu manzara Osmanlı’da düşünen kafaları harekete geçirdi. Şüphesiz kötü niyetliler de bu ortamda kendilerine yer edindiler. O dönemde düşünen kafalar müsbet-menfi o kadar esaslı, alt yapısı sağlam ve cazip fikirler ve ideolojiler ürettiler ki, günümüz Türkiye’sinde ve İslâm dünyasında hâlâ bu fikirler mücadele etmektedir. Onların üstüne konan neredeyse yeni bir akım veya yeni bir fikir yoktur denilebilir.  Bu sebeple de bu müdafaa ve diğer Eski Said Eserleri önemlidir.

Osmanlı’nın çöküşünü önlemenin en önemli çarelerinden birisi de meşrûtiyet olarak görüldü. II. Abdülhamid 1876 yılında, Batıda olduğu gibi padişahın da uymak zorunda olduğu bir anayasayı ilân ederek meclisi açtı. 

Padişahın seçtiği Ayan Meclisi gibi yapısı ile yine padişah neredeyse mutlak hâkimdi. Ancak meşrûtiyet kısa sürdü padişah 93 harbini gerekçe göstererek anayasayı askıya aldı ve meclisi süresiz tatil etti. Osmanlı bürokrasisi bu zayıf meşrûtiyeti bile kabul etmemişti. 

II. Abdülhamid uzun bir dönemden sonra baskılara dayanamayarak 1908’de 2. Meşrûtiyet’i ilân etti ve meclisi tekrar açtı. Bu dönemde iktidar mücadelesi daha da hızlandı. Siyasî cinayetler, failî meçhullerle gazetecilerin öldürülmesi, komite faaliyetleri ve dış mihraklar derken meşhur 31 Mart hadiseleri başladı. 14 Nisan 1909 eski tarihe göre 31 Mart.

—DEVAM EDECEK—

Okunma Sayısı: 3450
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • atilla

    4.7.2019 15:47:56

    Tebrikler Hasan Güneş. Harika bir çalışmaya imza atıyorsunuz. Eminim bu sahada büyük bir boşluğu dolduracaksınız. Kaleminize bereket yüreğinize sağlık. hayırlı muvaffakiyetler temenni ediyorum. Bu çalışmanızın Yeni Asya Neşriyatta kitaplaşması en büyük arzumuzdur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı