"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

"Dinî azınlıklara karşı hürriyetçi politika var"

11 Temmuz 2021, Pazar
Yeni Zelanda’da Christchurch saldırganı ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış ve bu karar toplumu biraz olsun rahatlatmıştır. Başbakan Jacinda Ardern’in etnik ve dinî azınlıklara karşı hürriyetçi politikaları ve söylemleri devam etmekte, ülkedeki bir arada yaşama kültürü ve karşılıklı hoşgörü ortamı korunmaya çalışılmaktadır.

Yeni Zelanda Müslümanları - DİZİ - 3: İNSAMER Raporu 

Toplumsal Yapı

Yeni Zelanda resmî olarak İngiliz Anglo-Kelt ve Maori kültürleri arasındaki ortaklığa dayanan iki kültürlü bir yapıdadır. Bu yapı yerel Maori kültürünü baskın Avrupa kültürü karşısında güvence altına almak amacıyla devletin kuruluş aşamasında kabul edilmiştir. Ancak zaman içinde birçok farklı ülkeden ve etnik kökenden insanın ülkeye göçüyle birlikte Yeni Zelanda pratikte çok kültürlü bir yapıya evrilmiştir. Dinî ve kültür kimliklerinin öne çıkarılması, ifade hürriyetinin sınırlarının belirlenmesi, dinî uygulamalar konusunda geniş çaplı faaliyetler tanınması, dinî eğitimin rahatlıkla yapılması, bütün kültürlerin hoşgörüyle karşılanması ve kültür değerlerinin korunması, bu çok kültürlü yapının oluşmasına katkı sağlamıştır. Aslında günümüzde Yeni Zelanda’yı, Yeni Zelanda yapan da Müslümanların da bir parçası olduğu bu kültür mozayiğidir.

Yeni Zelanda’nın kuruluşundan itibaren belirli bir din veya grup, devlet tarafından desteklenmemiştir. İngiltere ile güçlü bağları olmasına rağmen Anglikan Kilisesi bile hiçbir zaman diğer kiliselerden üstün görülmemiştir. İslâm dini de dâhil her dine karşı hoşgörü ile yaklaşılmış, devlet eliyle bir engelleme politikası güdülmemiştir. Ancak dünya genelinde Batılı ülkelere son 30 yılda artan göçler sebebiyle Müslümanların görünürlüğü artmış ve buralarda İslâm dini birçok tartışmanın ana konusu hâline gelmiştir. İslâm’ın tabiatı gereği Batı normlarıyla uyum sağlayamayacağı, özellikle kadın erkek eşitliği ve ilişkileri noktasında seküler toplumların yaşama tarzına uyum göstermesinin mümkün olmadığı yönündeki görüşler sıklıkla dile getirilmektedir. Ayrıca Müslümanların yaşadıkları ülkelerin halklarıyla bütünleşmekten ziyade kendi dinlerinden ve milletlerinden insanlarla ulusal ya da büyük ölçüde uluslar arası ilişkiler kurdukları ve ülke içinde de mahalli olarak kaldıkları belirtilmektedir. Ancak Yeni Zelanda’daki Müslüman göçmenlerin büyük çoğunluğunu oluşturan Fijili ve Hindistanlıların uzun yıllar önce gelmiş olmalarının ve ülke değerleriyle uyum içinde yaşamalarının da etkisiyle bu ülkedeki Müslüman varlığı tartışmaya açılmamıştır. Yeni Zelanda’daki Müslümanların çoğu entegrasyondan yana pragmatik bir yaklaşım benimsemiştir. Sosyoekonomik seviyelerinin yüksek olmasının da etkisiyle dinî hayatları üzerinde baskı ve zorlama hissetmemektedirler; ayrıca bir Batı toplumunda yaşamayı sorun olarak görmemekte ve Batı normlarına karşı tepki mahiyetinde davranışlarda da bulunmamaktadırlar. Yeni Zelanda’nın coğrafi konumu sebebiyle İslâm etkisinden uzak olmasının bir sonucu olarak ülkedeki toplulukların Müslümanlara karşı tarihî bir ön yargıya sahip olmamaları da Müslüman göçmenlerin Yeni Zelanda’ya uyumunu kolaylaştıran faktörlerden biridir. Batılı ülkelerdeki, Müslüman varlığını potansiyel olarak yıkıcı ve tehlikeli gören ve tarih boyunca süren Doğu-Batı savaşının devamı niteliğindeki bakış açısı, Yeni Zelanda’da hâkim değildir. Bütün bunların etkisiyle Yeni Zelanda Müslümanları çok kültürlü Yeni Zelanda toplumunun bir parçası olarak, dünyanın birçok ülkesindeki Müslüman göçmenlerle kıyaslandığında çok daha iyi şartlarda, münferit olaylar haricinde herhangi bir baskı ve ayrımcılığa maruz kalmadan yaşamaktadırlar.

Günümüzde Durum

Son yıllarda Yeni Zelanda’ya olan Müslüman göçlerinin artması, ülkedeki Müslümanların nispeten homojen olan yapısını değiştirmiştir. Şu anki Müslüman azınlık Ortadoğu, Mağrip, Sahra-altı Afrika, Afganistan, Güney ve Güneydoğu Asya’dan yaklaşık 40 farklı ülkeden oluşan karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu göçmenler çoğunlukla İslâm’ın daha geleneksel şekilde yaşandığı kapalı toplumlardan gelmekte, bu yüzden de dinî hürriyetler kapsamında Müslümanların talepleri her geçen gün artmaktadır. Dinî kimliklerini daha açık şekilde yaşayan ve bu yönde daha fazla talepleri bulunan Müslümanların sayısının artması, Yeni Zelanda’da olumsuz bir algının oluşmasına sebep olmaktadır. Bu algının da etkisiyle 11 Eylül saldırılarıyla başlayan süreç ve sonrasında devam eden olaylar, Yeni Zelanda’da İslamofobinin ilk adımları olmuştur. Küçük partilerin politikacıları Müslüman göçlerine karşı itirazlarını yükseltmeye başlamış, Müslüman nüfusun plansız artışının ileride çok kötü sonuçlar doğuracağı yönünde görüşler ortaya atılmıştır. 2006 yılına gelindiğinde, ülkedeki iki gazetenin Danimarka’da yayımlanan Hz. Muhammed’e (asm) hakaret ihtiva eden karikatürleri basma kararı almasıyla İslâmiyet, kamuoyunda tartışmaların odağı hâline gelmiştir. Müslümanların şiddetli protestoları karşısında dönemin Yeni Zelanda Başbakanı Helen Clark, Müslümanların hassasiyetinin farkında olduğunu ve olay karşısında duyduğu üzüntüyü dile getirmiş, ancak gazete editörlerine müdahale hakkının bulunmadığını belirtmiştir. Bu açıklamanın da etkisiyle artan tepkiler sonucunda karikatürler yayından kaldırılmış, ancak ülkede Müslüman göçmenlere yönelik münferit şiddet eylemlerinde gözle görülür bir artış söz konusu olmuştur. Bu gelişmelerin yanı sıra yazılı ve sözlü basında İslâm karşıtı yayınların yapılması, âdeta 2019 yılında yaşanan cami saldırılarına zemin hazırlamıştır. 15 Mart 2019’da iki camiye düzenlenen ve 51 kişinin vefat ettiği, 49 kişinin de yaralandığı Christchurch Saldırısı, Yeni Zelanda’da Müslüman nefretinin ve İslamofobinin dehşet verici ölümcül sonuçları olabileceğini gözler önüne sermiştir. Bu saldırıdan sonra hem siyasetçiler hem de toplum, göç karşıtı politikaların gölgesinde tırmanışa geçen sağcı ideolojilerin sadece Avrupa’da değil, bütün dünyada çok ciddî bir tehdit oluşturduğunun büyük ölçüde farkına varmıştır. Başbakan Jacinda Ardern, sergilediği sağduyulu ve kapsayıcı tutumla saldırının Yeni Zelanda’da ayrışmaya ve iç huzursuzluğa yol açmasına müsaade etmeyerek örnek bir tavır ortaya koymuştur. Başbakan Ardern, saldırının ardından ulusal yas ilân etmiş, parlamento konuşmasına “Selâmün aleyküm” diyerek başlamış, saldırıda ölenlerin anısına mecliste Kur’ân’dan âyet okutmuş ve saldırının hemen ardından ülkede otomatik ve yarı otomatik bütün silâhların satışının yasaklanmasını sağlamıştır. Ayrıca Kraliyet Soruşturma Komisyonu da saldırı ile ilgili kapsamlı bir rapor hazırlamış, raporda şiddet ve aşırılık ihtiva eden eylemlerin önlenmesi noktasında bazı tavsiyelerde bulunulmuştur. Raporda ayrıca, Yeni Zelanda’da güvenlik ve istihbarat örgütlerinin tehdit olarak gördükleri radikal İslâmî grupları izleme ve kontrol altında tutma çalışmalarıyla gereğinden fazla meşgul oldukları, bu sebeple de cami saldırısını gerçekleştiren Brenton Tarrant’ın dikkat çekmeden saldırıyı planlayıp gerçekleştirebildiği belirtilmiştir. Raporda geçen bu ifade bir öz eleştiri niteliğinde olup Yeni Zelanda için asıl tehdidin ülkedeki Müslüman göçmenlerden ziyade ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi olduğu kabul edilmektedir. Saldırıyı gerçekleştiren kişinin Avustralya kökenli olması da Yeni Zelanda gibi Müslüman nüfusun az, İslamofobinin de Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında etkisiz olduğu çok kültürlü ülkelerde, ithal şiddet tehlikesinin söz konusu olduğunu ve bu konuda tedbirler alınması gerektiğini göstermektedir.

Yeni Zelanda’da Christchurch saldırganı ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış ve bu karar toplumu biraz olsun rahatlatmıştır. Başbakan Jacinda Ardern’in etnik ve dinî azınlıklara karşı hürriyetçi politikaları ve söylemleri devam etmekte, ülkedeki bir arada yaşama kültürü ve karşılıklı hoşgörü ortamı korunmaya çalışılmaktadır. Bu ortamın kalıcı hâle getirilmesi, münferit ayrımcılık vak’alarının önlenmesi ve en önemlisi de bir daha cami saldırısı benzeri elim olayların yaşanmaması için hem Yeni Zelanda halkına hem de politikacılara büyük sorumluluk düşmektedir.

Okunma Sayısı: 1971
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı