Bizim kimseyle uğraşmak gibi gündemimiz yok. Ama bizimle uğraşanlar var. Biz onları hiç dikkate almadan aynı istikamet üzere, şahs-ı manevî ile beraber, aynı temiz ve kırıksız çizgide devam etme kararlılığındayız.
Öncesi ve sonrasıyla 15-20 Temmuz süreci ve Yeni Asya, Yeni Asya Araştırma Merkezi -12-
Mazlumların sesi olduk
Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz, önceki gün scope yayınında, Yeni Asya’nın yarım asırlık geleneği içerisinde ideoloji farkı gözetmeksizin tüm mağdurların sesi olduğunu, hukuk ve demokrasi adına her zaman için mazlûmların yanında yer aldığını dile getirdi. Güleçyüz şöyle konuştu; “Türkiye demokrasi ve hukuk noktasında bir türlü istenen noktaya varamadı. Bu değerlerden uzaklaştığı, demokrasinin daraldığı ve hukuk devleti ilkelerinin ihlâl edildiği dönemlerde ister istemez mağduriyetler de ortaya çıkıyor. İhtilâl dönemleri, müdahale dönemleri, 28 Şubat süreci, 12 Eylül ve 20 Temmuz OHAL süreci... Bu dönemlerdeki mağduriyetler hep can yaktı, çok insan zarar gördü.
Bunlar çok ahlâksızca suçlamalar
Biz her zaman haktan, hukuktan yana, haksızlığa karşı bir duruşu esas alarak bugünlere geldiğimiz için bu dönemlerde kendimizin de bu mağdurlar listenin içinde yer aldığı bir vakıa. Bunun yanında sadece kendimize yapılanlara bakarak bir tepki göstermenin ötesinde tüm mağduriyetlere karşı bir duruş ortaya koyduk. Bunun çok sayıda örnekleri var arşivimizde.
Garip olan şu: 20 Temmuz sürecindeki mağduriyetleri gündeme getirdiğimiz zaman bize ilâve bir suçlama gerekçesi olarak önümüze konuluyor bu. Kriptoculukla suçlanıyoruz. Önceki hafta bebeklerin durumunu gündeme getirmemiz vs… Güya bu yayınlar ‘mağduriyet algısı’ oluşturarak kriptoculuğumuzu gösteriyormuş. Bunlar çok ahlâksızca suçlamalar. İnsan olan, vicdan sahibi olan bir insan bunları asla telâffuz etmez. Bizim çizgimize baktığımız zaman, birkaç örnek vereceğim şimdi:
Başörtüsü yasağı döneminde “söz mağdurların” demiştik
Meselâ 2000 yılının Haziran ayı... 28 Şubat’ın bilhassa başörtüsü yasağı üzerinden şiddetlenerek devam ettiği bir dönem ve biz şöyle bir kampanya başlatmışız: “Söz Mağdurların.” Sürmanşetimiz bu. 1 Haziran 2000 senesi. Yeni Asya, sayfalarını başörtüsü yasağının mağdurlarına açıyor. Çünkü o dönemde hakikaten bu yasak çok can yaktı. Bir çok insanın okuma hakkını, tahsil hakkını elinden aldı, hayatını altüst etti. Daha ileri mağduriyetler yaşayanlar oldu.
Biz bu mağduriyetleri yaşayanlara bir çağrıda bulunarak dedik ki: “Söz sizin. Söz Mağdurların.” Peki bunun bedeli ne oldu? O zaman DGM’ler (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) vardı. DGM’ler ile üzerimize gelindi. 28 Şubat zihniyeti bu yayınlardan dolayı gazetemiz hakkında defalarca toplatma kararı aldı. Yeni Asya tarihinde görülmemiş şekilde... O toplatma kararlarının ardından epeyce dâvâ açıldı. Gittik yargılandık, savcılara ifade verdik. Mahkemelerde savunma yaptık vs.
O zaman da üzerimize 28 Şubatçılar geliyordu
Gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular’ın 17 Ağustos 1999 depremi sonrasındaki Kocatepe Bediüzzaman Mevlidi’nde, başörtüsü yasağının meydana getirdiği mağduriyetlere de dikkat çekerek ve diğer 28 Şubat haksızlıklarını vurgulayarak söylemiş olduğu “Deprem İlâhî İkazdır” sözü, onlar açısından iyice bardağı taşıran damla oldu ve Kutlular’ı içeriye aldılar. 2 yıl 1 gün hapse mahkûm ettiler. 276 gün hapis yattı. Sırf bundan dolayı. Sonra bu AİHM’den döndü. Ama yattıktan sonra. Türkiye tazminata mahkûm edildi. O zaman SÖZ MAĞDURLARIN demiştik. O zaman da mağdurların sesiyiz. Üzerimize kim geliyordu? 28 Şubatçılar geliyordu. DGM’leri işleterek...
Şimdi de bu dönemin mağdurlarını gündeme getiriyoruz
Gazetemizde “Mağdur Köşesi” açtık. Sadece hedefteki cemaatle sınırlı olmayan ve ilgisiz olan -ki birçok masum insan var onların içerisinde. Cemaat mensubiyeti tek başına bir insanın terör örgütü mensubu olarak suçlanması için sebep olabilir mi? Olacak şey mi bu? Yeni doğum yapmış anneler, yaşlı kadınlar, 85 yaşındaki insanlar, ağır hastalar, yatalak hastalar, yoğun bakımda olanlar, bakıma muhtaç olanlar vs... Siz bu insanları içeri tıkıyorsunuz, ondan sonra bunlar hiç yokmuş gibi davranıyorsunuz, istifinizi bozmuyorsunuz. Daha ötesinde “Muhakkak bir şeyleri vardır, hak etmişlerdir; yoksa devlet onları durduk yere içeri atmaz.” gibi bir mantıkla bunlara destek veriyorsunuz. Bu bir vicdan körelmesidir, vicdan çürümesidir.
Tetikçi trol çeteleri kullanılıyor
İşte biz bunu gündeme getirdik diye, 28 Şubatta DGM’ler ile üzerimize gelinirken, bu sefer tetikçi trol çeteleri üzerinden bize yükleniliyor. Bu kadar ahlâksızca bir saldırı dalgasına maruz kalmak herhalde hakkı savunmanın bu dönemde karşımıza çıkan bedellerinden biri.
28 Şubat sürecinde başörtüsü yasağından dolayı başlattığımız “Söz Mağdurların” çağrımıza gelen cevapları daha sonraki günlerde yayınlamaya başladık. Meselâ “Yürek Yakan Dram”. Sürmanşet idi. Bunun detayları arşivden bakılması lâzım. Yahut “Taviz yerine istifa” örnek duruşu. O zaman birçok taviz verenler, başını açanlar da oldu. Bunun yerine “8 yıl başarıyla hizmet veren bir öğretmenin evine dönüş hikâyesi” de vardı meselâ. Mesleğinden, çocuklarından, öğrencilerinden koparılmış, sırf bu yasağa boyun eğmemek için teslim olmamak için. Bunu da biz sayfalarımıza taşımışız. Bu bizim iftihar belgemizdir. Bu yayınlar aynı zamanda berat senedimizdir. Demek ki biz 28 Şubat’ın en koyu ve katı olduğu dönemlerde de o dönemin mağdurlarını savunmuşuz, onlara arka çıkmışız ve bedelini de ödemişiz. Şimdi de aynı şeyi yapıyoruz. Şimdiki mağduriyetler karşısındaki duruşumuzu takdir etmesi gereken bir kısım insanların bizi bundan dolayı suçlaması akıl alacak gibi değil. Olacak şey değil. Bu hiçbir ölçüye sığmayan bir sapmadır. Bir savrulmadır.
İdeolojimiz farklı olabilir, ama hukuk için karşı çıktık
Sadece başörtüsü yasağı meselesi değil, bizim arşivimizde bunun çok örnekleri var, meselâ Türkiye geçmiş dönemlerde defalarca Anayasa Mahkemesi kararı ile parti kapatmalarına sahne oldu. Meselâ bunlardan birisi, şu anda HDP olarak Meclis’te devam eden çizgi. 1991 seçimlerinde o zamanki SHP ile ittifak yaparak Meclis’e girmişlerdi. 1994 senesinde bir dalga esti, polisler seçilmiş milletvekillerini karga tulumba ensesinden bastırarak araçlara bindirdiler. Gözaltına aldılar, tutukladılar ve parti kapatıldı. Biz o zaman bu gözaltılar için “Meclise gölge düştü” dedik. Hukuk adına manşetten tepki gösterdik buna. HDP’yi tasvip ettiğimiz için değil, ama ona yapılanın hukuk dışı olduğunu vurgulamak için. Eğer bir şey yapacaksanız hukuk içinde yapmanız lâzım. Bu adamlar neticede öyle veya böyle seçmenin verdiği oylarla seçilmişler, Meclis’e girmişler. Senin ne hakkın var seçilmiş bir insanı içeri tıkmaya? Aynı şey şu anda da devam ediyor. Bir sürü içeride olan insan var. Bizim onların ideolojisi ile hiçbir ilgimiz yok, ama yapılan şey yanlış.
DEP’İN DE, RP’NİN DE, FP’NİN DE, AKP’NİN DE KAPATILMASINA KARŞI ÇIKTIK
Bir başka örnek Refah Partisi. Refah Partisi ile aramızdaki görüşler de belli. Ama o da kapatıldı 28 Şubat döneminde. “Yine Aynı Kafa” diye manşet atmışız. Parti kapatarak meseleyi halledeceğini sanan dayatmacı kafayı kastederek. Sonra Fazilet Partisi gelmiş. Onu da kapatmışlar. Ve biz manşet olarak “Partileri Halk Kapatır” demişiz. Bunlar hep arşivlerimizde var olan şeyler, belgeler.
AKP’ye kapatma davasında manşetimiz: “yargı darbesine büyük tepki”
2008 senesine geliyoruz. AKP’ye kapatma dâvâsı açılıyor. İktidar partisi olarak hem de.
İşte biz o zamanlar tarihe kaydımızı düştük. Demokrasi ve hukuk adına bunların asla olmaması gerektiğini, bunların savunulamayacağını kayda geçtik. AKP’ye açılan kapatma dâvâsında 16 Mart 2008 tarihli manşetimize bakınız: Yargı Darbesine Büyük Tepki.
Yeni Asya’nın duruşu prensiplere dayanır
Bunun örnekleri çok. Yeni Asya’nın ilkelere, değerlere, temel esaslara dayanan; her hal ve şartta demokrasi ve hukuktan sapıImaması, her şeyin bu çerçeve içerisinde yürümesi gerektiğini müdafaa eden bir çizgisi var. Çok sağlam ve onurlu bir duruştur bu. Temiz bir duruştur. Bu duruşa leke sürmeye çalışanlar aslında kendi tıynetlerini ortaya koyuyorlar. Yeni Asya 50 yıllık, yarım asırlık çizgisinde en ufak bir leke taşımayan, son derece dürüst, son derece samimî, içten ve pürüzsüz bir çizginin temsilcisidir. Bunun başka bir örneği yoktur. Gitsinler başkalarıyla uğraşsınlar. Ama niye? Meyveli ağaç taşlanır. Yeni Asya ile uğraşmalarının sebebi bu. Ama hep söylediğimiz üzere bizim öyle bir gündemimiz yok. Bizim kimseyle uğraşmak gibi gündemimiz yok. Ama bizimle uğraşanlar var. Biz onları hiç dikkate ve kaale almadan yolumuza aynı istikamet üzere, şahs-ı manevî ile beraber, aynı temiz ve kırıksız çizgide devam etme kararlılığındayız inşaallah. Bu Yeni Asya’nın ilk kuruluşunda da, İttihad’ın ilk kuruluşunda da böyle idi ve bugün de böyle. Yarım asır böyle geçti. İnşaallah dünya durdukça, bu hizmet devam ettikçe, bundan sonra bayrağı devralacak nesiller de bu bayrağı taşıdığı müddetçe, aynı prensipler, aynı ilkeler çerçevesinde Yeni Asya “Hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilmez” demeye devam edecek Allah’ın izniyle.
6 Ağustos 2018
DEVAM EDECEK