Siz ana rahminde doğumu yakın bir bebek olsaydınız, bütün dünyanız üç litre kadar su dolu bir torba içinde geçmekte iken henüz nefes almıyor, yiyip içmiyorsunuz. Fakat hayat için lâzım olan her şey göbeğinize bağlanan bir hortum vasıtasıyla anneden hazmedilmiş bir tarzda verilmektedir.
Yol yürümüyorsunuz, fakat ayaklar ve bacaklar düzenleniyor. Nefes almıyorsunuz, ama bütün solunum organlarınız tanzim ediliyor. Duymuyor, görmüyor, tad alamıyorsunuz, ama bütün duyu organlarınız tanzim ediliyor.
Kullanmadığınız bu organlarla ilgili size deseydim ki:
- Siz burada kalıcı değilsiniz. Başka bir âleme, dünyaya doğacaksınız. Orada çok geniş bir âlemde gözleriniz, gökyüzünde yıldızları, bakamıyacağınız kadar parıltılı güneşi, rengârenk çiçekleri, dağları, ormanları, saniyede 180.000 ton su akıtan Amazon gibi nehirleri seyredeceksin.
Kulaklarınla suların şırıltısını, bülbülün yanık nağmelerini, rüzgârın hışırtısını, denizlerin dalga seslerini, gök gürlemesini, yağmur şıpıltısını, kedilerin “ya Rahim, ya Rahim” zikirlerini dinleyeceksin. Ayaklarınla yürüyüp koşacak, zıplayıp coşacaksın. Bütün duyguların her türlü zevkleri tadacak, fakat doymaya vakit bulamayacaksın. Bana inanmayacaktın.
Fakat, bahsedilen dünyaya geldiniz. İnanmakta zorlandığınız her şeyi gördünüz ve yaşadınız. Hayretler içinde yıllarca şaşırıp kaldınız. Burada ebedî kalacağınızı sandınız. Keyfe, zevke, sefaya daldınız.
Şimdi de başka bir âleme ölüm ile gönderileceksiniz diyoruz. 124.000 peygamber, milyonlar evliya ve asfiyalarla semavî kitapların hepsi, herbir insana iman mukabilinde dünya büyüklüğünde, yüzbin saray ve saraylarda binlerce huri ve gılmanlarla şenlendirilmiş bir âleme gideceksiniz diyorlar. Orada ebedî yaşayacak, ihtiyarlamayacaksınız.
Dişleriniz dökülmeyecek, gözler önünde mor halkalar oluşmayacak, bel ağrısı, boyun fıtığı açısı çekmeyeceksin. Her istediğin önüne gelecek, ağaçlar, hayvanlar bile seni anlayacak, her isteğini yerine getirecekler. Her zevk ile tatmin edileceksin. Her gün dünyadan ölümle ayrılan 60.000 şahit ikaz etse de yine inanamıyacaksın. Fakat ölümü öldüremeyip istesen de, istemesen de oraya gideceksin. Söylenenlerin ne denli doğru olduğunu oraya gidince öğreneceksin. Bak! Asrın Müceddidi, Kur’ân tefsiri Risale-i Nur’a kulak ver, sana ne söylüyor?
“Biri de, sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce götüremediği bir şeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın.
Ve keza bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise, aziz olarak çıkmaya çalış. Vücudunu Mûcidi’ne feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın. Çünki feda etmediğin takdirde, ya bâd-i heva zâil olur, gider; veya O’nun malı olduğundan yine O’na rücu eder. “ (Risale-i Nur - Mesnevî-i Nuriye (119)
Güzel gör, güzel düşün, bir saati bir sene nafile ibadete bedel olan tefekkür ile, seni ana rahminde bütün azalarınla yaratıp imtihan için dünyaya gönderen Rab’bini, buradan da başka bir âleme alıp ebedî saadet ile saadetlendirecek Hâlık-ı Rahim”ini tanı ve itaat et.