Ayrıca “İlm-i Tıbb’ı iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört-beş saat kadar daha yeme. Şifa, hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin mikdarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir” ifadeleriyle tıp ilminde dahi ve üstad olarak kabul edilen İbn-i Sina da sağlıklı ve dengeli beslenme konusunu çok önemsemiştir.
Sağlıklı ve dengeli beslenme doymak anlamına gelmemektedir. Gereğinden fazla tüketildiğinde başta hazımsızlık ve obezite gibi sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu sağlık problemleri ise ilerleyen yaşlarda ağır tablolara dönüşebilmektedir. Bu noktada her insanın öncelikle kendini süzgeçten geçirmesi gerekmektedir.
Önümüze her geleni tüketen bir toplum olma yolunda olduğumuzu herkes kabul eder sanırım. Tükettiğimiz besinlerin sadece doyuruculuk kısmına bakmak çok büyük bir hatadır. Bazı besinler gereğinden fazla tüketildiğinde yağa dönüşmektedir. Bu durum, sağlık için zararlı hale gelebilmektedir. Ayrıca bazı besin maddeleri fazla tüketildiğinde veya eksik alındığında, bu durum metabolizmayı da etkilemektedir ve ciddî sorunlara dönüşebilmektedir.
Dengesiz beslenmeden en çok etkilenenlerin başında çocuklar gelmektedir. Ebeveyne burada çok önemli görevler düşmektedir. Çocuklarımızın okul başarılarını ya da günlük ihtiyaçlarını takip ettiğimiz gibi, onları sağlıklı beslenmeleri konusunda da eğitmek gerekmektedir. Bütün hayatımızı olumsuz etkileyebilecek potansiyelde olan bu konu çok önemli olsa gerek.
Günümüzde uygulanan ya da uygulanması gereken diyet programlarının kişiye özgü olması, her insanın özel olarak yaratılmış olması anlamına da gelebilmektedir. Özel olduğumuzun farkına varıp, bu değerli antika eserini de özel olarak yani dengeli ve sağlıklı, gerektiği gibi beslememiz mecburiyetindeyiz.

Dipnot:
1. http://www.tdd.org.tr/tarihce.php