"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayata dair mektuplar - 6

12 Ekim 2014, Pazar 00:01
Sevgili hayat yolcusu, Bir iki üç derken mektup sayısı altıyı buldu.

İlk mektubu yazmaya karar vermemin üzerinde bir hayli zaman geçmiş. Yazmak, pek nadir olarak buluyor beni. İçimden geçenlerin haddi hesabı yokken, ben sadece dile getirebildiklerimi yazabiliyorum. Dünyamın gerdanlığında takılı olan elemlerimi, emellerimi, tutunduklarımı, fırtınalarımı bazen durgun bir okyanus olan kalbimin hallerini yazamıyorum. Bana münhasır olan duygularımın gizli kalmasını gerekli buluyorum. Sence de öyle olmalı değil mi? İnsan dış dünyaya mahrem olmalı. Yazar dahi olsan kendine ait dünyanı gizli tutmasını bilmelisin. 
Belki bu tercih meselesidir. Kimi anlatmaktan kimi gizli tutmaktan yanadır. Alenî bir şekilde sanal ortamlarda at koşturanlar da vardır. Sanal ortamlarda aile hayatını fotoğraflarla ifşa etmeye çalışanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Mahremiyet, bin bir yamalı bohçaya dönüşmüş. Her yamasında sana has olması gereken özelin ortaya çıkıyor. Kendin olmaktan ziyade başkaları oluyorsun. 
Sevgili hayat yolcusu, ince bir nokta değil mi? Eski zamanların çağ atlayıp günümüze gelmesini çok isterdim. Yine terakki eden teknolojinin ortasında yer almak, ama geleneklere, değerlere bağlı bir hayat olmalı. Özünde tam saf haliyle yaşanan bir ömür. Kendinden gayri kimsenin bilmediği, görmediği, duymadığı mahremiyeti özümsemek. Kendimizi kendimiz olmaktan çıkaran bir asrın bîçareleri durumuna düştük. Ömrümüz bir kadavra gibi tetkik ediliyor. Sırlarımız sır olmaktan çıkıyor. Günümüz şartlarına ayak uydurmaya çalışan yanlarımız hep yaralanıyor, darbe alıp bir enkaza dönüşüyor.  Bizi içten içe saklaması gereken mahremiyetimiz gündüz gibi âşikâr oluyor. 
Farkındalık… Bizi biz yapacak uyanıklık. Sürüye dahil olmamak için olması gereken dikkat yoğunluğu. Gerçekten müteyakkız olmak gerekiyor. Varlığın ortasında kendin olabilmek için. Başkası olmak başkası gibi düşünmek başkası ne diyorsa yapmak kukla gibi… Zilleti göze almaktır başkası olmak. 
İletişim Fakültesi’nden seçtiğim ÜSD dersinde hoca bir hikâye anlattı. Doğuştan gözleri görmeyen bir  adam çok çirkin bir kadınla evleniyor. Hanımı onun kolu, tutunduğu dalı oluyor. Birbirlerini çok seviyorlar. Günün birinde gözlerinin ameliyatla açılacağını öğreniyor adam. Kadın, eşinin gözlerinin açılacağına sevinmesiyle beraber gözleri açıldıktan sonra çirkinliğini görecek, ondan vazgeçecek diye bir korku düşüyor içine. Ameliyat başarılı geçiyor. Sargılarının açılacağı gün kadının korkuları daha çok artıyor. Nihayet sargılar açıldıktan sonra adam refikasını görüyor. Onun beklediği gibi çirkin değil çok güzel görüyor eşini. Çünkü adam eşini gönül gözüyle sevmiş. Ona öncede öğretilmiş olan güzellik-çirkinlik kavramları olmadığı için sıfır noktasında duran bir adam var. Gönül gözündeki perdelere, öğrenme kavramı verilmediğinden hayat yoldaşı ona çok güzel görünüyor.  
Hoca bu hikâyeden yola çıkarak her şeyin bize birileri tarafından büyümeye başladığımızda öğretildiğini, ezberci bir bakış açısıyla baktığımızı söyledi. Eşinize kadar şöyle olsun böyle olsun, statüsüne, örfüne, rengine, ırkına kadar bize öğretilen duygularla seçiyoruz. İrademiz devre dışı kalıyor. Ama farkına varıyorsak bazı şeylerin, bize öğretilenlerin dışına çıkabiliyoruz. Onların haricinde seçimlerimiz oluyor. İşte onu bulabiliyorsan artık kendin olmuşsundur. 
Sevgili hayat yolcusu, bize öğretilen neyse hep hayata öyle bakıyoruz değil mi? Seçemiyoruz. Birilerine göre bir şey çirkinse sana göre de çirkin olması gerekiyor. O adam gibi çirkini güzel görebilmek kabiliyetine sahip olmak ne güzel olurdu. Birileri senin beğenme duygunu, seçme özgürlüğünü alması ne kötüdür. Başka birilerini rol model almak ve o kişiler nasıl bakıyorsa öyle bakmak her şeye. Asıl olması gereken taklit kavramından uzaklaşıp kendi netliğine sahip olabilmek. Yani sıfır noktası. Orada her şey şeffaf. Bize öğretilenlerin tam zıttı bizim asıl mutluluğumuz olabiliyor. Eşini gönül gözüyle seven o adam gibi.
Sevgili hayat yolcusu, merhameti çok geniş olan Rahman-ı Rahime  emanet ol.

Fadime Kaya

Okunma Sayısı: 3613
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı