"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Prof. Dr. Ömer Keskinsoy: İnsan hakları gerilerken, iktidar güçlendi

18 Aralık 2025, Perşembe 03:08
Prof. Dr. Ömer Keskinsoy, 1982 Anayasası’nda yer alan insan hakları, demokrasi, hukuk devleti, sosyal devlet ilkelerinin uygulamada karşılık bulmadığını, kavramların içinin boşaltıldığını ve insan hakları zayıflarken, devlet iktidarının giderek güçlendiğini vurguladı.

ANKARA - YASİR ÖZER

Yeni Asya Vakfı Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesinde iki haftada bir icra edilen “Devlet ve Demokrasi” temalı akademik seminerler kapsamında Enstitünün geçen haftaki misafiri Anayasa Hukuku hocası Prof. Dr. Ömer Keskinsoy oldu. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinin öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ömer Keskinsoy “1982 Anayasasında Cumhuriyetin Nitelikleri - Kavramların Cazibesinden çöküşüne” başlıklı bir seminer verdi. 

Kavramların içi boşaltıldı

Keskinsoy, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan ve kulağa hoş gelen bazı kavramların zamanla içinin boşaltıldığını söyleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlandığını hatırlattı. “Bu kavramlar anayasanın mayası gibidir. Başka bir ifadeye anayasanın bunlardan beslenmesi beklenir. Devleti ve onun gücünü temsil eden iktidar sahiplerini güce tamah etmekten alıkoyabilecek kavramlar manzumesi ikinci maddeye adeta zerk edilmiştir. Ancak teori ile pratik arasındaki makas gittikçe açılıyor” diye konuştu.

İnsan hakları zayıfladı, devlet hakları güçlendi

Keskinsoy, insan hakları alanında belirgin bir geriye gidiş yaşandığını belirterek, anayasal tanımlar arasındaki değişime dikkat çekti. 1961 Anayasası’nda devletin “insan haklarına dayalı” olarak tarif edildiğini hatırlatan Keskinsoy, 1982 Anayasası’nda ise bu ifadenin “insan haklarına saygılı” şeklinde daraltıldığını ifade etti.

Bugün gelinen noktada, tutuklamanın bir tedbir olmaktan çıkarılarak fiilî bir cezalandırma aracına dönüştürüldüğünü savunan Keskinsoy, bu durumun yargı sistemine olan güveni zedelediğini söyledi. Keskinsoy’a göre, mevcut uygulamalar karşısında devletin insan haklarına dayalı olmasının ötesinde, insan haklarına gerçekten saygılı olup olmadığı dahi tartışmalı hâle geldi. Sürecin ani değil, tedricî biçimde ilerlediğini vurgulayan Keskinsoy, zamanla insan haklarının zayıfladığını, buna karşılık “devletin hakları” olarak ifade edilen alanın giderek tahkim edildiğini dile getirdi.

Demokrasi her derde deva mı?

Keskinsoy, konuşmasının ikinci başlığında “demokratik devlet” kavramına değindi. Demokrasinin siyaset, sosyoloji ve hukuk alanlarında en sık başvurulan kavramlardan biri olduğunu belirterek bu kavramın farklı ve hatta zıt görüşler tarafından dahi meşruiyet zemini olarak kullanıldığına dikkat çekti. Demokrasinin tanımının ise sanıldığı kadar net olmadığını vurgulayan Keskinsoy, sosyal bilimlerde en zor sorulardan birinin kavram tanımı yapmak olduğunu söyledi. Bugüne kadar demokrasinin herhangi bir sıfat eklenmeden tanımlanabildiğine pek rastlanmadığını ifade eden Keskinsoy; normatif, ampirik, çoğulcu, çoğunlukçu, militan, hür, doğrudan, temsilî ve yarı doğrudan demokrasi gibi çok sayıda yaklaşımın bulunduğunu hatırlattı. Keskinsoy, “Demokrasi her derde deva olduğuna inanılan lâkin iyimser bir söylemle çoğu kere derdi depreştiren bir kavram. Şüphesiz burada mesele demokrasi değil, bilâkis ona yüklenen anlamla gerçeklerin örtüşmemesi. Bir nevi hayallerle gerçeklerin örtüşmemesi hatta çelişmesi. Herkes kendi gaye ve emellerine vasıl olmak için demokrasiyi yorumlayabiliyor ve kötüye kullanabiliyor” değerlendirmesinde bulundu. 

Din de, toplum da zarar görüyor

Keskinsoy, değerlendirmelerinin üçüncü başlığında “laik devlet” kavramını ele aldı. Laikliğin, demokrasiyle birlikte en çok başvurulan ve çözüm umudu bağlanan kavramlardan biri olduğunu belirten Keskinsoy, buna rağmen içeriği ve sınırları konusunda ciddî tartışmalar bulunduğunu ifade etti. “Demokrasiyle at başı yarışır misali en çok medet umulan kavramlardan bir de lâikliktir” diyen Keskinsoy laikliğin genellikle iki temel çerçevede ele alındığını, bunlardan ilkinin din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması, ikincisinin ise din, inanç, düşünce ve kanaat hürriyeti ile ibadet hürriyetinin güvence altına alınması olduğunu söyledi. Keskinsoy, “Türkiye bakımından mesele, dine bağlı devlet mi, devlete bağlı din mi hususunda düğümleniyor. 1982 Anayasasının düzenlemeleri dikkate alındığında, ikisinin de doğru olmadığı görülür. Bu konunun çok su kaldıracağı şüphesiz. Dinin siyasete alet edilmesi de bu bağlamda ayrı ve önemli bir alt başlıktır. Bundan din de toplum da devlet de zarar görüyor.” diye konuştu. 

Hukuk devleti iktidarın frenidir

Keskinsoy, değerlendirmelerinin dördüncü ve en kritik başlığının “hukuk devleti” kavramı olduğunu söyledi. Hukuk devleti ilkesinin, özellikle devlet iktidarını elinde bulunduranlar açısından bir denge ve fren mekanizması işlevi gördüğünü vurgulayan Keskinsoy, modern devletlerin sahip olduğu geniş yetki ve güç karşısında bireyin ancak hukuk devleti sayesinde korunabileceğini ifade etti. Devletin giderek artan gücünü “ejderha” metaforuyla anlatan Keskinsoy, kişinin ise bu güç karşısında son derece zayıf bir konumda bulunduğunu belirterek, bu dengesizliğin ancak hukuk devletinin gerçek anlamda işler hâle gelmesiyle giderilebileceğini dile getirdi. Keskinsoy, “Güçlü bir devleti karınca misali zayıf durumdaki fertler lehine zapturapt altına almak ancak hukuk devletinin neşv-ü nema bulmasıyla mümkündür” ifadesine yer verdi. Hukuk devletini, “Eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve hürriyetleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir” olarak tanımlayan Keskinsoy, aynı sürecin “anayasal devlet” anlayışının “anayasalı devlet”e evrilmesiyle devam ettiğini belirterek, bunun iktidarın kişiselleşmesine, kişisel iktidara ve nihayetinde otoriterizme, hatta diktatörlüğe kadar uzanan bir zemini hazırladığını ifade etti.

Lafla peynir gemisi yürümez

“Bütün bunlar itibarı, ulvî yönü pek yüksek ağdalı kelimelerle kamufle edilerek ve zamana yaymak suretiyle icra edilince hukuk devletinin yok oluşunun farkına bile varılmaz, belki de kanıksanır. Hatta bu vahim hâl, hukuk devleti dahi zannedilir” diyen Keskinsoy, bu noktada ölçütün söylemler değil uygulamalar olduğunu vurgulayarak, Ziya Paşa’nın dizelerini hatırlattı. “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz, Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde …” Keskinsoy, farklı bir ifadeyle, hukuk devleti iddiasının sözle değil, fiilî uygulamalarla anlam kazandığını belirterek, “lafla peynir gemisi yürümez” dedi. 

Sosyal devlet nerede?

Konuşmasının beşinci başlığında Keskinsoy “sosyal devlet” konusunu ele aldı. Sosyal devletin tanımını, “Gelir adaletsizliklerini gidermek ve herkese insan onuruyla bağdaşır bir hayat düzeyi sağlayabilmek için devletin sosyal ve ekonomik hayata müdahalesini meşru hatta gerekli gören devlet anlayışı anlamına gelmektedir” olarak ifade eden Keskinsoy şunları kaydetti: “Başka bir ifade şekliyle sosyal devlet, herkese insan haysiyetine uygun bir hayat standardı sağlamakla mükellef olan devlettir. Bugün itibarıyla ne kadar sosyal devlet olduğumuz ortada. Asgarî ücretin seviyesi, emekli maaşlarının geçindirmezliği, sağlık güvencesi meselesi, alım gücünün her geçen gün zayıflaması ve saire… En önemlisi de bedava olması gereken, en azından kârlılık esası gütmeden verilmesi gereken kamu hizmetlerinin çoğunun özelleştirilmesi ve bu kamu hizmetlerinin yürütülmesi gayesiyle tahsil edilen vergilerin ise her geçen gün artırılması. İşte bu pek yaman bir çelişki olsa gerek.”

1982 Anayasasının münafık yönü

Keskinsoy, hukuk devleti, insan haklarına saygılı devlet, demokratik devlet ve sosyal devletin birbirlerinin mütemmim cüzü olduğunu, etle tırnak misali birbirlerinden ayrılamayacaklarını belirtmek gerektiğini söyledi. 1982 Anayasası’nın, ifadesiyle, “münafık bir yönü” bulunduğunu dile getiren Keskinsoy, burada kastedilenin “kâfir” nitelemesi olmadığını özellikle vurguladı. Bu durumu “dışı kuzu, içi kurt, yani kuzu postuna büründürülmüş kurt bir anayasa evsafı” sözleriyle tanımlayan Keskinsoy, Cumhuriyetin niteliklerinin, özellikle de insan haklarına saygılı devlet, hukuk devleti ve demokratik devlet ilkelerinin tam manasıyla tezahür etmemesi, bilakis bastırılması için Anayasa’ya “emniyet supapları” konulduğunu ifade etti.

Tekrarlanan sözler, olmayan gerçekler

 Hukuk devleti, demokratik devlet ve insan haklarına saygılı devlet kavramlarının sürekli tekrarlandığına dikkat çeken Keskinsoy, bu tekrarların sebebini sorguladı. Yargı bağımsızlığı örneğini veren Keskinsoy, “Neden tekrarlanıyor? Çünkü yok” diyerek, “en iyi savunma saldırıdır” sözünü hatırlattı. Bir kavramın sıkça tekrar edilmesinin, tersinin mevcut olduğuna işaret edebileceğini belirten Keskinsoy, bir kişinin sürekli “Ben masumum” demesinin dahi şüphe uyandırabileceğini söyledi. “Sıfât-ı ârızâda aslolan ademdir” ifadesini kullanan Keskinsoy, aslolan bir durumun neden tekrar edilmesi gerektiğini sorgularken, aslın zıddı ortaya çıktığında bunun bir savunma mekanizması olarak inkâr edildiğini, aslın doğruluğunun ise vurgulanması beklendiğini dile getirdi.

Her şeye rağmen ümitsiz değiliz

Keskinsoy, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:”Lisan-ı hâl lisan-ı kâlden üstündür. Lisan-ı kâl lisan-ı hale galebe çalmamalıdır. İyi bir şeyi defaatle tekrarlamak yerine, nadiren de olsa yaşatmak daha tesirlidir. Biz tekrarlarla bunları tükettik. Ama ümitsiz de değiliz. Ümit yiğidin kamçısıdır. Ümitsizlik ye’istir. Hülâsa-ı kelâm, netice-i meram, saydığımız mefhumların sözle tekrarından ziyade pratikte karşılık bulması kıymetlidir. Esere itibar beyana itimattan evladır.”

Okunma Sayısı: 301
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı