“Meleklerin bir kısmı küçücük olarak yağmur ve kar katrelerine binip san’at ve rahmet-i İlâhiyeyi kendi dilleriyle alkışlıyorlar.” -Bediüzzaman Said Nursî
...
Çocuklar iki sevinci beraber yaşadılar.
Karnelerini aldılar ve beyazlara kavuştular.
Duâları kabul oldu.
Semadan beyaz mektuplar tane tane inmeye başladı.
Geceden başlayan kar, her yeri bir anda sadeliğin ve temizliğin rengine boyadı.
Şimdi her yer bembeyaz.
Kendine yakışan özel bir renkte.
Duânın renginde.
...
Rabbim, aklı başında olan herkesin hayran kalacağı nice işlerin var Senin.
Ey güzel Allah’ım, yaptığın her şey ne kadar güzeldir Senin.
Karın rengi güzel, salına salına nazeninâne indirilişi de bir başka güzel.
Günlerdir bekliyordu çocuklar.
Masumların duâsına cevap gecikmedi.
Bebeklerin kendileri gibi masum olan karları gülümseyen yüzlerle bir seyredişleri var ki, görülmeye değer doğrusu.
İkisini bir arada bulduğunuzda sakın bu fırsatı kaçırmayın.
Sizi de ilk defa karın yağışını seyrettiğiniz o günlere, çocukluğunuza götürebilirler.
...
Çocukların dilinde dolaşan bir tekerleme var:
“Kar yağdır Allah’ım...
Toprağı güldür Allah’ım…”
Ya işte böyle..
Onlar küçüktür diye, duâlarına cevap gelmez sananlar, aldanırlar.
Beklenen misafir bir anda geliverdi.
Beyaz mektuplar tane tane iniverdi.
Şimdi her yer beyaza boyanmış okuyacak gözleri bekliyorlar.
Kalbimiz seviyor, ruhumuz hoşlanıyor bu renkten.
Kalbimizi yaratan, kalbimizden geçenleri de biliyor..
Var mı daha ötesi..
Her şeyi ertelediğimiz gibi, karları çocuk gözüyle seyretmeyi olsun ertelemeyelim.
Çok fazla kalacaklar da sanmayın ha sakın.
Bir sabah kalkıp baktığınızda bulamayacaksınız onları.
Gelişi gibi, gidişi de anidir beyaz misafirlerin.
Kim yeryüzünü bu kadar yakışan, böyle muhteşem beyaz bir renge boyuyor? Kim bu ressam?
Kim acaba diye soran olmayacak mı?
...
Gökyüzü, yeryüzüne en güzel rengiyle iner.
Kim bilir?
Biz de o renge benzeyelim, hayatımızda bir sayfa açalım diye belki de..
...
İnişinde, indirilişinde, o kadar harika hikmetler var ki, hayranlıkla seyretmekten başka bir şey yapamıyoruz.
Çocuklara sormak gerek karın ne mânâ ifade ettiğini.
Onların gözüyle bakmak gerek gönderilen bu hediyenin içlerini nasıl ısıttığını.
Onların melekmisâl dünyaları, karlarla gönderilen mesajı almakta zorlanmıyor.
Yaradan, yavrularımızın içini en soğuk mevsimde bile böyle ısıtıyor, böyle sevindiriyor işte.
Her renk güzel, ama beyaz bir başka güzel.
Baharın çiçekleri beyaz, karın rengi beyaz.
Temizliği ifade eden, saflığı anlatan ve hayatımızda yepyeni bir sayfa açmak için bizi de özendiren bir renktir beyaz.
...
Ön fonda ışıklar ve arka planda inen kar taneleri...
Durup seyrettim.
Aman Allah’ım, o inişindeki hesap, incelik, zerafet...
Kalbim müthiş bir heyecana tutuldu.
Nerede tesadüf, nerede tabiat, nerede bu ince işler?
...
Bin bir perde saklasa da Seni...
Her bir kar tanesi anlatıyor Seni.
...
Semadan gönderdiğin bu misafirleri hayretle seyrediyoruz. ‘Sübhanallah’, ‘Maşaallah’ diyoruz.
Her bir çocuğun dilindeki sevinç nağmesi de bundan başka bir şey değil zaten.
Balya balya değil, tane tane indirilir.
Senden başka kim bilir?
Bu hediyeyi bize Senden başka kim gönderebilir?
Birbirine değmeden, üst üste bindirmeden. Ağır ağır indirilir.
Belli ki, indirilişindeki o muhteşem san’atı, gönderilişindeki o harika hikmeti dikkatle izleyelim, ağır çekimde seyredelim diye.
...
Şimdi her yer bembeyaz.
Beyaz mektuplarınla dolu.
Okumasını bilmeyen küçük çocuklar bile okuyor bu beyaz mektupları.
Sana yüzlerindeki tebessüm ve sevinçli seslerle teşekkürlerini arzediyorlar Rabbim.
Kalbleri, Rablerini biliyor.
...
Allah’ım, rahmetin her yeri kuşattığı gibi, karlar için seçtiğin bu renk gönlümüze huzur veriyor. Sana olan sevgimizi ve hayranlığımızı bir kat daha artırıyor.
Dünyamız, bir gecede beyaza boyandı.
Her yerde aynı renk olduğuna göre demek ki, mülkün sahibi bir, yaratanı bir.
Her şeyde görünen birlik Bir olanı yani Seni gösteriyor.
Hayretten bağırası geliyor insanın Dağıstanlı o adam gibi:
“Boyacı, boyacı sen neredesin?”
...
Allah’ım, isimlerinle ve sıfatlarınla Sen her yerdesin. Ama her şeyden münezzeh olan Zatınla mekândan ve zamandan münezzehsin.
Her san’at eseri san’âtkârını bildirdiği gibi bu ince ve san’atlı işler de Seni bildiriyor, Seni tanıtıyor, Seni gösteriyor.
Gecenin bir vakti, camı açıp kokusunu içime çektim.
Karın kokusu da varmış demek ki.
Hafızamda en güzel yerini aldı o koku. Ramazan’ın, orucun, bayramın kokusu gibi.
Ana kokusu, çocuk kokusu gibi. Hafızamda bir yere nakşoldu.
Evet, yanlış duymadınız; karın da kokusu var.
Çocukluğumda hissettiğim o kokuyu yıllar sonra bir gece vakti camı açtığımda yine hissettim. Rengi ayrı güzel, tadı ayrı güzel, kokusu varmış, o da ayrı güzel...
Buyurun açın pencerenizi, kapayın gözlerinizi.
Bir nefes çekin içinize, siz de hak vereceksiniz.
Koca şehir beyaza teslim.
Beyaz mektuplar yollardaki çirkin izleri sildi.
Rengine boyadı.
Dağlar da elbisesini değiştirdi. Şehrin yüzü tazelendi. Ağaçlara can suyu geldi. Pencerelerin gerisindeki ihtiyarların yüzlerine ayrı bir nur geldi. Çocuklara neş’e geldi. Gökyüzünden yeryüzüne bembeyaz, sıcacık bir rahmet, bir tebessüm indi.
...
Rahmetine râm olduk Rabbim.
Her şeyi Senden bildik. Onca siyahımıza, karamıza rağmen, yine üzerimizi beyazla örttün, rahmetinle kuşattın.
Yeryüzü bembeyaz bir duâda şimdi. Rabbimize hamdini ve şükrünü iletiyor her şey.
Gökten yere kar yağar da, yerden göğe duâlar yağmaz mı?
Dilekler, niyazlar ulaşmaz mı? Bembeyaz sayfalara, en beyaz dilekler yazılıyor şimdi.
En temiz diller ile Rabbimize duâlar ediliyor şimdi.
...
Ellerim karların üzerinde.
Güneş de vurmuş üzerime.
Ellerim ki bin bir günaha batmış, beyazını arıyor…
İlk günkü hâlini arıyor karlar üzerinde.
Eksikliğini hissettiğim şeyler çok, pek çok.
Erişmek istediğim ufuklar da şimdi çok uzak.
Gayrı affına sığınırım, başka yok yapacak.
İlk günahın tövbesinde bir yansam, bir yansam... Affolunsam, bağışlansam.
Allah’ım, budur Senden niyazım…