Mahalli idare seçimleri yaklaştıkça, belediyelerin daha fazla harcama yaptıkları görülüyor. Yeniden seçilmek isteyen belediye başkanları ‘resmi’ imkânları kullanarak kendilerinin reklamlarını yapıyorlar.
Bu durum bilhassa İstanbul’da dikkat çekiyor ve hatta göze batıyor denilse yeridir. Çoğu ilçenin belediyesinin başkanları boş buldukları alanlarda, meydanlarda, yol kenarlarında, yeni yapılan inşaatlarda “Vaadlerimizi yaptık, yeniden bize oy verin” anlamına gelen afişler asmış durumda.
Bahsettiğimiz afişlere kaç lira harcadıklarını bilen var mı? Ya da bu maksatla harcanan rakamları takip eden, soran, sorgulayan bir sistem var mı? Bir belediye başkanı bu maksatla kaç lira harcayabilir? Bir sınırı var mı?
Belki kâğıt üzerinde bu konular için bir ‘ölçü’ var, fakat İstanbul sokaklarına bakınca hiç de öyle olduğu akla gelmiyor. Düşünün ki bir belediye başkanı 20 ya da 30 metre genişliğinde ‘reklam panosu’ hazırlamış. Sorulsa, belki de bu reklam için belediye kasasından para harcamadığını söyleyecekler. Peki, madem ‘bedava’ya böyle raklamlar yapmak imkânı var; bu imkânlar daha faydalı işler için kullanılsa daha iyi olmaz mı?
Üstelik milletin parasını bu işlere harcayan belediyelerin ‘borç batağı’nda olduğu da söyleniyor. Konu ile ilgili bir habere göre (örnek olması bakımından) 30 mahalli idarenin 10,3 milyar TL olan toplam Hazine borcunun 6 milyar 510 milyon TL’sini iktidar partisine ait ya da kayyımların vazife yaptığı belediyelermiş. Mesela, 2 milyar lira borcu olan bir belediyenin, kendi başkanının reklamını yapmak için 2 lira (evet, iki lira) dahi olsa harcaması akla ve mantığa uygun mudur?
Belediyelerdeki bu israf, Türkiye’yi idare edenlerin ilgisini ve dikkatini çekmiyor mu? Gerçi, kendi israf içinde yüzen idarecilerin başkasının israfına söz söyleme imkânı olmaz. O halde en başta siyasetçiler ve devlet idaresinde vazife alanlar israfa son vermek durumundadırlar. Onların israfa karşı atacağı adımları belediyeler de takip etmeli ve bir bütün olarak israf salgını sona ermelidir.
Elbette bu hususta vatandaşa da vazife düşüyor. İmkân buldukça bu şekilde israf edenlere karşı itiraz seslerinin yükselmesi icap eder. “Bana dokunmayan israf devam etsin” şeklinde bir anlayışla israf edenleri durdurmak mümkün değil. Şunu bilelim ki gerek belediyelerin ve gerekse ‘devlet’ kurumlarının yaptığı israfın faturasını biz ödüyoruz. ‘Devlet’in ve belediyelerin harcadığı paraların gerçekte bizim, milletin, ‘tüyü bitmedik yetimlerin’ parası olduğunu bilelim.
Soran olmasa da biz söylemeye ve hatırlatmaya devam edelim ve edeceğiz: Türkiye’nin israf edeceği bir tek kuruşu yoktur. Bizim imkânlarımızın, milletin parasının ‘çar-çur’ edilmesine, israf kuyusuna atılmasına itiraz ediyoruz. Lütfen bu borç batağını kurutalım!