Türkiye’nin eğitim sistemini değiştirme sıklığını ‘hava durumu’ değişikliğine benzetmek çok yanlış olur mu?
Millî Eğitim Bakanları değiştikçe sistemler değişiyordu, artık bundan da vazgeçildi ve aynı bakanın iş başında olduğu dönemlerde de sistemler değişiyor.
Elbette hatalı sistemlerin iyi yönde değiştirilmesine kimse itiraz etmez. Fakat neredeyse her yıl yeni bir sistem getirilmesi akla, ilme ve mantığa uyun mudur?
12 yıllık zorunlu/mecburî eğitimin kısalıp kısalmayacağı tartışma konusu olmuş. Millî Eğitim Bakanı, “Büyük oranda 12 yıllık zorunlu eğitimin süresinin azaltılmasının doğru olacağına yönelik bir kamuoyu oluştu, bu revizyonu yapmayı planlıyoruz” demiş. (ntv.com.tr, 5 Eylül 2025)
Paylaşılan bir habere göre; MEB’in masasında 3 modelin olduğu öne sürülmüş:
3+1 modeli: Lise eğitiminin 3+1 olması. 12’nci sınıfın üniversite sınavına hazırlık yılı olarak yapılandırılması, lise eğitiminin 3 yıla düşürülmesi.
2+2 modeli: Bu modelde, 10’uncu sınıfı yani ilk 2 yılı bitiren öğrencilere lise diploması verilecek, akademik anlamda ilerlemek isteyenler lise eğitimine devam edecek ve 2 yıl daha eğitim alacak.
Yaş modeli: Bu modelde 16 yaşını bitirenlerin zorunlu eğitimden çıkarılması öneriliyor. Diğer bir öneri ise lise eğitiminin bütünüyle zorunluluktan çıkarılmasıymış.
12 yıl mecburî eğitimin elbette mahzurları var. Esas sıkıntı, bu işleri yaparken bin defa düşünmemek. Hatırlamak lâzım ki, 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi (4+4+4 eğitim sistemi) 2012-2013 döneminde mevcut iktidar tarafından başlatıldı. Yaklaşık olarak 10 yılda ‘eskiyen’ bir sistem olur mu? Hem 12 yıllık mecburî eğitime geçerken verilen sözlere, yapılan ‘övgü’lere ne demeli?
Öğrencilerin kıyafetleri konusunda da bir türlü karar verilemiyor. İlkokullar için ‘siyah önlük’lerden vazgeçildi, sonra diğer okullarda da ‘serbest kıyafet’ geldi; şimdi ise yeni modeller tartışılıyor, deneniyor.
Bütün bu yanlışları sona erdirecek doğru yol şu olsa gerek: Eğitim konusu sadece Türkiye’nin derdi olmadığına göre dünyada bu işi iyi yapan, başarılı olan sistemleri incelemek ve onları ülkemizde de uygulamak gerekmez mi?
Hem bu ve benzeri değişiklikleri yaparken öğrencilere, velilere, öğretmenlere, ehil olan uzmanlara sormak ve bir masa etrafından gerekirse 300 gün tartışmak doğru olmaz mı? “900 defa ölç, bir defa kes” denilmemiş mi?
Şu an yapılmak istenen değişikliğin enine boyuna tartışıldığını gösteren bir çalışma yok. “Hükümet olarak bu konuda bir karar almak durumunda” olmak yeter mi? Böyle bir karar için kaç kişiden görüş alındı? Kaç defa panel, masa çalışması, sempozyum, kongre düzenlendi? Kaç veliden, kaç öğrenciden, kaç öğretmende görüş alındı?
Bunları tam olarak yapmadan atılacak yeni adımların hedefe ve maksada hizmet etmesi mümkün değil. 999 defa konuşulsun ve doğru 1 adım atılsın. Aksi halde atılacak adımlar sadece ‘çelme’ yerine geçer...