İsrail’in gazeteci düşmanlığı sınırları çoktan aştı ve Gazze’de gazetecilik yapmak; cephede asker olmaktan daha tehlikeli hale geldi.
Zulümde sınır tınamayan İsrail, Gazze’deki Nasır Hastanesi’ne saldırdı ve 20 kişinin ölümüne sebep oldu. Ölenler arasında 5 de gazeteci var.
Acaba İsrail neden ısrarla gazetecileri hedef alıyor dersiniz? Son saldırıda ölen 5 gazeteci şunlar: Al Jazeera kameramanı Muhammed Salama, Reuters için çalışan Hussam El-Masri, Associated Press’le de çalışmış olan Meryem Ebu Dagga, serbest gazeteciler Muath Ebu Taha ve Ahmed Ebu Aziz.
İsrail Başbakanı, saldırıda gazetecilerin ve ilk yardım ekiplerinin öldüğünü kabul etmiş ve bunu “trajik bir talihsizlik” diye isimlendirmiş. Yetmemiş, kendisini şöyle savunmuş: “İsrail gazetecilerin, sağlık çalışanlarının ve sivillerin çalışmalarına değer verir. Askerî makamlar kapsamlı bir soruşturma yürütüyor.” (AA, 26 Ağustos 2025)
İsrail’in bu keyî tutumuna hazırladığı kılıf da var. Ona göre vurulan hastane güya Hamas tarafından kullanılıyormuş. Hatırlanacağı üzere İsrail benzer saldırılarda da çoğunlukla bu bahaneyi kullanıyor. Hamas deyip hastaneleri, okulları velhasıl yer yeri vuruyor. İsrail için bu bahane bulunmaz bir perde oluyor.
Tabiî ki İsrail’in bu bahanesin, bu perdesine, bu gölgeleme taktiğine inanan yok. Nitekim Uluslararası Gazeteciler Komitesi (CPJ) Başkanı Jodie Ginsberg, İsrail’in saldırıyı özellikle Reuters’ın kamera noktasına yönelttiğini söyleyerek bunun “hukuksuz öldürme ve savaş suçu” olduğunu söylemiş. Hamas ise şimdi ve daha önce da yaptığı açıklama(lar)da, İsrail’in “gazetecileri susturarak savaş suçlarını ve sivillere yönelik katliamı gizlemeyi amaçladığını” hatırlatmış. İsrail’in yaptığı zulmü gizlemek istediği çok belli. Öyle olmasa şimdiye kadar yüzlerce gazeteciyi katleder miydi?
Neyse ki en azından basın kuruluşları İsrail’in bahanelerine hiç inanmıyor ve onun asıl maksadını anlamış görünüyorlar. Nitekim birçok basın kuruluşu, İsrail’in uluslararası medya çalışanlarını Gazze’den uzak tutmaya çalıştığını ve gazetecilerin sistematik biçimde hedef alındığını dile getirmişler. Gazze Hükümetinin Medya Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre bu (şimdilik) son saldırıyla birlikte İsrail’in katlettiği gazeteci sayısı 245’e çıktı.
Esasında sadece bu tablo bile dünyanın ayağa kalkmasına yeter ve artar. Başka bir ülkede, başka bir ‘savaş’ta 10, 50 ya da 99 gazetecinin katledildiğini bir hayal edin. Uluslar arası kuruluşlar ve devletler bu cinayetlere karşı sessiz kalır mıydı? Başka ülkelerde katledilen gazeteciler ‘basın mensubu’ da; İsrail’de katledilenler değil mi?
Bilhassa basın kuruluşları bu çifte standart anlayıştan hemen uzaklaşmalı ve Gazze’deki gazeteci katliamlarına kesin ve kararlı bir dille itiraz etmeli, ‘hür dünya’yı ayağa kaldırmalı. Gazeteciler bu katliamları protebto için başta ABD Başkanı olmak üzere bütün ‘başkan’lara bir hafta süreyle ekranlarını kapatsa çok etkili ve netice alan bir protesto yapılmış olmaz mı?