Aldığımız nefes, içtiğimiz su, güneş, atmosfer, sindirim sistemlerimiz, göz, kulak... kısaca her şeyimizle Allah'a muhtacız.
Lütfu da, kahrı da, nimetleri de, musîbetleri de, verdikleri de ve aldıkları da hep güzeldir. O'ndan gelenden yine O'ndan yardım dilemeliyiz.
Batılı ülkelerin müsbet ilim ve fende ileri olmaları dinlerinin bir gereği değildir. Müslümanların yoğun yaşadığı ülkelerdeki geri kalmışlığın da İslam dini ile alâkası yoktur. Allah dert ve hastalığı, derman ve şifası ile beraber vermiştir. Bize düşen dertlere deva, hastalıklara şifa bulmaya çalışmaktır.
Günümüzün en büyük dertlerinden biri de koronavirüsüdür. Elbette bu derdin devası yani ilâcı var ve dermanı da bulunacaktır. Bilim insanları deva ve ilâç bulmak için çaba harcamaları, devletin de onlara imkanlar sunması, bize düşen ise işin ehli ve devletin tedbirlerine uymaktır. Herkes işini yaparsa başarılı da olunacağıdır.
Aşı çalışması yapılmakta, olumlu haberlere sevinmekle beraber, bizler de evde kalma, maske takma ve sokaklara çıkmama tedbirlerine uyumalıyız.
Peygamberimiz (asm), "Meclislerin en kötüsü çarşılar, sokaklardır. En iyisi de camilerdir. Camilerde oturamazsanız evinizde oturun." buyurmuştur.
Zaruret dışında evimizden ayrılmayalım. İşimizi en kısa zamanda bitirip eve dönelim.
İhtiyaçlarımızı en yakın bakkal veya marketten gidermeye çalışalım. Kalabalık yerleri tercih etmeyelim. AVM'lere hiç uğramayalım. Abdestimizi yine sünnete uygun alıp, namazlarımızı sünnetleriyle beraber kılalım.
Bakara,153. âyet: "Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir."
Selâm ve duâ ile...