"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hastalar Risalesi'ni Anlamaya Doğru-4: Dördüncü Deva

Feyzullah ERGÜN
23 Ekim 2022, Pazar
“Ey şekvacı hasta! Senin hakkın şekva değil şükürdür, sabırdır.

Çünkü senin vücudun ve aza ve cihazatın, senin mülkün değildir. Sen onları yapmamışsın, başka tezgâhlardan satın almamışsın. Demek başkasının mülküdür. Onların maliki, mülkünde istediği gibi tasarruf eder.”

Musibet ve hastalıklarla yıpranıp, hasar gören vücudumuzun hayat kalitesindeki düşüşleri ve güçsüzleşerek direncini kaybetmesinde, yaşam tarzımızın etkili bir neden olmasının yanında, yaşanan olumlu olumsuz bütün faaliyetlerin Takdir-i İlâhî plânında ve hikmet dairesinde gerçekleştiği kesindir. Kaderin hükmüyle, bir hastalık isabet ettiğinde şikayet etmeden, panik yaşamadan sabır ve rıza ile karşılanması, manevî kazançlara ve ebedî saadete vesile olacağı için, geçici bir misafir olarak algılanmalıdır. Sağlıklı vücudumuzun duyarlı ve tam donanımlı organları, emanet olarak bize verilmiştir. Organizmanın kullanım hakkı bize verilmiş, çalıştırılması ise, İlâhî kontrol altında olmak üzere sağlanmış olup, mülkiyet hakkı bize verilmemiştir. Hücre ve organların, düzenli fizyolojik fonksiyonları, bizim kontrolümüzün dışında gerçekleştiğinden, vücudumuza gerçek anlamıyla sahip çıkmaya hakkımızın olmadığı gerçeği, açıkça anlaşılmaktadır. Bu gerçekten hareketle, insan denilen İlâhî organizasyonun tasarrufu, bir halden başka hallere çevrilmesi, onu yaratan Sani-i Hakîm (c.c.) sanatkârına aittir. Hikmeti neyi gerektiriyorsa, o halleri yaşatarak neylerse güzel eyler.

Hayatın bu gerçekleri çerçevesinde düşünüldüğünde, insanın sonsuz Kerem, Rahmet ve Hikmet sahibi olan Zât-ı Zülcelâl’e (c.c.) karşı kulluk sınırlarını aşarak: “Bu hastalık neden beni buldu? Ben ne yaptım ki? Ne zalimler var ki, neden onlar değil de ben?” diyerek, Takdir-i İlâhî’nin uygun görülen kararlarını saygısızca tenkit ve şikayet etmeye asla hakkı olmadığını, mülk sahibinin mülkünde dilediği gibi tasarruf edebileceği hakikatine teslim olarak, ancak ve ancak SABIR ve ŞÜKÜR dairesindeki kulluk bilinciyle, acizliğini göstererek, dergâh-ı İlâhî’den yardım talebi olmalıdır.

Unutulmaması gereken bir hayat gerçeği de, içi dışındandan daha yaralı olan asrımızın, psikolojik bunalımlar, depresyonlar, çeşitli kanser türleri, kalp-damar hastalıkları, diyabet ve obezite gibi hastalıkların sarmalında sıkıntılar yaşayan insanları, derin yaralarla sarsılarak, bitkin hale düşmüştür. Bu perişan halden kurtuluşun reçetesi sabır, şükür, tevbe-istiğfar, halis ubudiyetle şifa kaynağından deva ve yardım talep edilen duaların yanında, faydalı kaynaklara başvurularak, sağlıklı bilgilerle bilinçlenerek uyanmamız, kulluğumuzu daha sağlıklı yaşayabilmemiz yönünden önemli bir adım olacaktır.

Bedenin sağlıklı halde bulunması, kulluk vazifelerinin sürekli ve rahat bir şekilde yerine getirilmesi yönünden Cenâb-ı Hakk’ın (c.c.) hikmet ve rızasına yakınlığını, yaşam pratiğimiz ortaya koymaktadır. Sağlığımızı menfi ibadetler sayılan hastalıklara karşı korumamız da, dikkat isteyen bir kulluk bilincidir. Ancak sağlıklı bir bünye ile, sağlıklı iman hizmetine gayret edilebilir. Sağlıklı ve dengeli bir beslenme ile yoğun streslerden uzak bir yaşam tarzı, hastalıklardan uzak kalabileceğimize vesile olabilecektir. Sağlıklı yaşam kurallarına uyulmadığı ve değer verilmediği durumlarda, gelebilecek hastalıkların uyarıları her zaman gelebileceğinden, Takdir-i İlâhî’ye itiraz etmenin haklı bir tarafı düşünülemez. Kader ve hikmete uygun veya sağlıklı yaşam kurallarına aykırı hareket edildiğinde, insana isabet eden hastalık hallerinde, Rabb-i Rahîm’imiz (c.c.) Kemâl-i Rahmetinden, aczimizin ve ihtiyacımızın derecesine göre, sabır nimetini nasip eder, dilimizi şükür ve şifa dualarına bir kaynak, ahirete gönderebileceğimiz ebedî meyveler haline getirerek, sonsuz sevinçlere ulaşmaya vesile edeceğini ümit edebiliriz.

Sağlıcakla kalın.

AA

Okunma Sayısı: 2807
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı