Son demlerini yaşadığımız 2025 yılının ilk ayında gerçekleşen Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti ile gündemimize oturan bir kavram, Genç Yorum kasım sayısının kapağı olarak karşınıza çıkıyor: Suça Sürüklenen Çocuklar.
Genç Yorum Dergisi'nin internet sitesini incelemek için tıklayınız
Bizim Aile Dergisi'nin internet sitesini incelemek için tıklayınız
Köprü Dergisi'nin internet sitesini incelemek için tıklayınız
Can Kardeş Dergisi'nin internet sitesini incelemek için tıklayınız
yeniasyakitap.com sitesini incelemek için tıklayınız
İstanbul - Ekrem Dombaloğlu
[email protected]
Yakın zamanda, ne yazık ki, duymaya alıştığımız bu ibare, aslında cezaî ehliyeti olmayan veya kısıtlı olarak bulunan 18 yaş altı ‘suça karışmış’ bireyler için kullanılan hukukî bir terim. Kamuoyunda ve medyada bu kadar yankı bulmasının sebebi de vicdanları tatmin etmeyen mahkeme süreçleri ve cinayet sonrası, aileye karşı devam edegelen organize suç tehdidi...
Buna karşın, Ahmet Minguzzi; sol göz kapağının hemen altındaki ‘ben’li, mütevazı fotoğrafı ile siyasetten spora, müzikten sanata toplumun tüm kesimlerinin yüreğine dokunup masumiyetin bir sembolü haline geldi ve acısı, milyonlarca kişi tarafından paylaşıldı.
Peki zanlıları bu suça sürükleyenler kim ve bazı şebekeler; reşit olmayan çocukları, kendi çıkarları doğrultusunda bir suç makinesine çevirmeye mi çalışıyor? Ve bir de madalyonun öteki yüzü... Sürüklenen çocukları, kim kollarından tutup çekecek ve sonrasında ne olacak? Bu ve daha bir çok soruyu inceleyen Kasım sayımızın içindekileri şöyle:
• Editör yazısı bu ay Dr. Mustafa Gönüllü’den. Çocukların şiddete meyletmesinde; sosyal medya ve film/dizi sektöründen, eğitimin değersizleşmesinden ve en önemlisi aile ilişkilerinin çocuk üzerindeki etkisinden bahisle konuya geniş bir perspektif sağlıyor.
• Abdülkadir Sinoğlu ise ‘Çocuklar suça sürüklenir mi?’ başlıklı yazısında; kişisel irade dışındaki çevresel ve toplumsal uyaranların, suç işlemedeki rolüne değiniyor.

• Uzman psikolojik danışman Yılmaz Tokdemir’in ‘Suç işleyen çocuklara toplumsal ve bireysel bakış’ adlı yazısında ise; suç işlenen yaşların, kişide ergen benmerkezciliği dönemine rast geldiğinin altı çiziliyor.
• ‘Suça sürüklenen çocukların tekrar topluma kazandırılması’ yazısı ise Dr. Ensar Nalbant’tan.
• Bir de röportaj, çözüm ve geri kazandırma yöntemleri üzerine... Doç. Dr. Osman Özkul; toplumsal yapı ve suç ilişkilerinden geri kazandırma yapacak kurum ve mekanizmalara, medya etkisinden sosyal dönüşüme geniş bir yelpazedeki sorulara, akademik bir üslupla cevap veriyor.
• Abdullah Özgün ise bu sefer kapak yazısı ile bizlerle. Ama yine ‘sinematograftan’ kesitlerle... Özgün, yazısına önce yurt dışındaki ıslah ve entegrasyon kurumlarını inceleyerek başlıyor.
• Son kapak yazısı ise Taha Şahiner’den ‘Adalet algısındaki erozyon’.
DOLU DOLU SAYFALAR
• Genç Gündem’de Ayşenur Sözeri, yine ‘halının altına itelediğimiz’ bir vaziyetimize dikkat çekiyor.
• Seans Arası’nda Şeyda Sultan Zengin, ‘Âhirzamana sahip çıkıyorum’ diyerek kıssalardan yola çıkıyor ve esasen peygamber zamanlarının ümmetlerinin bile pek iç açıcı olmadığından dem vuruyor.

• Asya Mutfağı Esintileri’nde ise Halenur Kurun bu sefer pirinç tabanlı bir yemek tarifi veriyor.
• Ekibimizin bu ayki favorisi Keçeli’nin Kitaplığı sayfasından tanıdığımız Fethiye Akay.
• Ve bu ay Keçeli’nin Kitaplığı, Ravzanur Güleçyüz’ün altını çizdiği Refik Halid Karay’dan ‘Memleket hikâyeleri’ni ağırlıyor.
• Genç Yorum, Kasım sayısında da şiirden olabildiğine zengin: Ali Hakkoymaz’dan ‘R-isâle’, Berk Dağ’dan ‘Ancak böyle’, Hasan Said Kadıoğlu’ndan ‘Ve Gazze’...
• Anlamlı Yorum ise Fahri Utkan’dan ‘İnsaniyeti muhafaza’.
• Pek tabiî değinmeden geçemeyeceğimiz; Ömer Şenöz’den derginin ilk ve heyecan uyandıran sayfası Haber Yorum, Sedanur Kılıç’tan yıldızlar karması ‘Fikir Bahçesi’ ve o son ikili Ali Hakkoymaz’dan Keyfince Lügât ve Caner Kut’tan Zihnin Çarkları. Ha unutmadan, okumanın tatlı yorgunluğu arasında gözlerimizin aradığı iki sayfa daha: Erhan Akkaya editörlüğünde Foto Yorum ve İbrahim Özdabak’tan karikatür...

Bugün yaşadığımız hadiseler, gençliğin fena damarını izale etmek için hukuk ve kolluk gücünün yeterli olmadığını maalesef gözler önüne seriyor. Ve herkesin kalbinde bir yasakçı bulunması ihtiyacını ve ‘Yatar çıkarım!’ı olmayan Cehennem fikrini, vicdanlarda, ‘küçükken’ yerleştirmenin önemini hepimize ihtar ediyor. Yarın çocuğumuzun veya yeğenimizin bir zorbalığa, vahşete maruz kalmaması veya müsaade etmemesi ya da uygulayıcısı olmaması için üzerimize düşeni şimdiden yapmak duasıyla...
“Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî almazsa...”