Evlâtlarımızın kalp kaleleri, taarruz ve tasallut altında. Özellikle erken çocukluk döneminde, çocuk savunmasız ve müteessir bir haldeyken bu taarruz ve tasallutlar çok daha derin ve tesirli bir surette yürütülüyor.
Akla yahut lafza yönelik bir saldırı ikna, ispat ile bertaraf edilebilirken, kalbin ihmali vahim neticeleri sebebiyet veriyor.
Bugün, bu kalp kalesinin boşlukları yüzünden deist olmuş, peygamberden nefret eden gençler; Allah’ı inkâr edip, aklına mantığına sığıştıramayan gençlerden çok daha fazla. Ateizm, etkisini yitirirken, yerini İslâm düşmanlığına, peygamber düşmanlığına, Arap düşmanlığına vs. bıraktı. Tüm bu düşmanlıklar da takdir edersiniz ki kalp ve muhabbet problemleri. Yani duygusal sebeplerle ortaya çıkan dinsizlik, aklî sebeplerle ortaya çıkandan daha fazla. En azından bizim ülkemizde durum böyle.
Kimsenin, kendi kafasında tasavvur ettiği “tanrı” ile bir derdi yok fakat İslâm ile dertleri var, Resulullah (asm) ile dertleri var. Çünkü kendi tasavvur ettikleri “tanrı” aşkın bir varlık, gerçek hayata bir tesiri yok, bir bağlayıcılığı yok, bir sorumluluk gerektirmiyor bu tanrı inancı. Fakat şeriat öyle mi? İslâm öyle mi? Sünnet-i Seniyye öyle mi?
Konu burada düğümlenince, mesele İslâm ile yaşamaya, Peygamber (asm) sevgisine, Sünnet-i Seniyye edebine geliyor. Henüz küçüktür, bir şey anlamaz, anlasa da hissetmez deyip boş bıraktığımız, Peygamber (asm) sevgisini veremediğimiz o kalplere ne yazık ki türlü türlü ideolojilerin, bozuk fikirlerin ataları giriyor.
Muhabbet, inancın temeli. Henüz küçük yaşlarda Peygamber (asm) sevgisinin yerleşmediği bir kalp ileride nübüvvet hakikatini nasıl idrak edecek? Nübüvveti anlamayan, Peygamber’in (asm) getirdiği dini nasıl anlayacak? İslâm’ı anlamayan, insanı ve kâinatı nasıl anlamlandıracak, haşir ve âhireti nereye oturtacak, adalet ve ahlak anlayışı ne olacak?
Özellikle 0-6 yaş dönemi her kesim, her görüş, her ideoloji için bu kadar önemli ve üzerinde çalışılan bir dönem iken, ahir zamanda Risale-i Nur talebeleri için azamî bir ciddiyetle ele alınmalı.
“Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyet’i kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer.”1
0-6 yaş gibi kritik ve azamî öneme sahip bir dönemi Risale-i Nur rehberliğinde iman hakikatleriyle buluşturmak, onların idrak ve dil seviyelerine uygun bir şekilde onlarla muhatap olmak ve fehimlerini yabanâlikten korumak hem ailenin hem şahs-ı manevînin mühim bir vazifesi olmalıdır.
Peygamber (asm) sevgisi ve Sünnet-i Seniyye terbiyesi ise her şeyden önce anne babanın kalbinde hissetmesi gereken bir sevgi ve ef’aline aktarması gereken bir terbiye. Allah’a (cc) ve Resulüne (asm) muhabbet her mü’min anne ve babanın, kendi çocuğunun kalbine işleyip, tesir edebileceği en mühim muhabbettir.
Kalp kalesinin merkezi hakikatlerle ve hakikî kahramanlarla doldurulduktan sonra yapılan taarruzlardan korkmaya gerek yok. Lâkin kale boş bırakıldıysa, işte o zaman düşman dahi kaleyi kale olarak görmeyecektir.
Dipnot:
1- Emirdağ Lâhikası, 20.mektup