"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aydınlar Said Nursî hakkında ne dedi?

23 Mart 2020, Pazartesi 15:47

● Cemil Meriç: Yalçın bir irade, taviz vermeyen bir mizaç 

Said Nursî’yi ve risalelerini tanımadığım yıllar, “bedbahtlık”tır. 87 senelik ömründe eserlerine nasıl başlamışsa öyle de bitirmiştir. Hiçbir dünya büyüğüne dalkavukluk yapmamıştır. Bu bizim memlekette büyük bir fazilettir. Cemiyette hemen herkes anadan doğma bir dalkavuk olmuş… Said Nursî bir kavga adamı. Yalçın bir irade, taviz vermeyen bir mizaç… Yakın tarihimiz tek bir mücahid tanımıştır, o da Said Nursî’dir… Ben Müslüman mütefekkir deyince, celâdetiyle, cihadetiyle, onu tanıdım, başka tanımadım. Hepsi pırt deyince kaçan, firar eden insanlar. Bir tane başka görmedim ki… 60 yıl her kahra, her cefaya göğüs gererek mücadele eden biricik dâvâ adamı…” diyerek ona olan saygısını en samîmî duygularla ifade ederken, ondaki mücadeleci kişiliği özellikle ortaya koymak istemiştir.

“Ben bir fikir adamıyım. Fikir adamı demek fikir için yaşayan adam demektir. Bu itibarla doğru veya yanlış her fikrin mutlak ve kâmil hürriyet içinde kendini ifade etmesi ülkemizin haysiyeti, vak’arı ve şerefidir… Said Nursî bir havaridir. Bir mücahiddir. Bir dünya görüşünün yayıcısıdır. Bu dünya görüşüne katılsın katılmasın, her namuslu insanın vazifesi; bu toprağın bağrından fışkıran, selâbet, metanet, ciddiyet ve samimiyetini asırların imtihanından geçerek ispat etmiş bulunan İslâmî düşünceleri tamim ve neşr etmektir.”

● Sosyolog Prof. Şerif Mardin: İlminin çapını ihata edemediğimiz zirvelerde bir dehadır

Benim Bediüzzaman Said Nursî’ye yaklaşımım kendi akademik alanım olan din sosyolojisi açısından olmuştur.

Örneğin, Bediüzzaman’ın, mücedditlik hareketinin ne oranda bir yansıması olduğu, başlangıçta fikirlerini yayan kimselerin toplumsal menşeinin ne olduğu ve Bediüzzaman’ın fikirlerinin bunlar için aradıkları nasıl yeni bir dünya görüşünü temsil ettiği, karşılaştığı siyasî ortamın kendisini nasıl etkilediği, bütün bunlar din sosyolojisi alanı içine girer ve benim incelediğim konulardır.

Said Nursî’nin bu çabalarının yalnız Kemalizmin bir boşluğunu doldurmaya yönelik olduğunu düşünmek haksızlık olur. Sorun, endüstri medeniyetinin ve rasyonalist felsefi temelinin genel problemidir. Bediüzzaman’ın devamlı olarak anlam üzerinde durması, İslâmı anlaşılması gereken bir din olarak sunması, bir bakıma bunu kendiliğinden gösterir. Fakat, yazılarında konunun bir Türkiye problemi olması yanında bir dünya problemi olduğunu anladığını gösteren bir çok örneğe rastlamak mümkündür.

Kendisini bir biyografi konusu olarak seçmiş olmam, İslâmî düşüncesinin geniş boyutları için olduğu kadar bu dünya problemini başkalarından önce anlamış olmasıdır. 

●  Prof. Dr. Mehmet Altan: Dini siyasallaşmaktan kurtarmak için Said Nursî iyi anlaşılmalı

Said Nursî derin izler bıraktı. Dinin siyasallaşmaktan kurtarılması ve doğru yaşanması için. Onun söylediklerinin, yorumlarının özel olarak etüd edilmesi gerekir. Said Nursî cumhuriyet tarafından ilk dışlanan insanlardan biri.

Görüşlerinin yaygınlaşması, onun düşüncesi etrafında bir tartışmanın ortaya çıkması ancak normalleşmeyle birlikte olabilir.

● Ezher Üniv. eski rektörü, Mısır Yüksek Din Kurulu Genel Başkanı Ahmet Ömer Haşim: Risale-i Nur ihlâslayazıldı ve yayıldı

“Risâle-i Nur’un bu çağda dinî söylemi değiştirmesi ümmetin çok muhtaç olduğu bir meseledir. “Bediüzzaman tarihte az rastlanan ender şahıslardan birisidir. Her yüz senede gelecek müceddidlerin en güzel örneği Üstad Bediüzzamandır.

“Risâle-i Nurlar’ın dünyaya yayılmasının sırrı; dilinin müsamahalı, nazik ve ihlâslı olmasıdır. İslâm’a doğru dâvet; muhlis bir kalpten çıkmakla ancak mümkün olabilir. Bir dâvânın ebede yazılması için vazgeçilmez şart ihlâstır. Risâle-i Nurlar’ın kaynağı Kur’ân ve sünnettir. Bediüzzaman Kur’ân âyetlerinin en ince sırlarını ele alarak neşretmiştir. Kur’ânın ebedî ve ezelî özelliği vardır. Aynı sır Risâle-i Nurlar’da da vardır.

- İngiliz müstemleket nazırının Kur’ân aleyhindeki sinsi planını akim bırakıp bozan âlim Üstad Bediüzzaman’dır. Kur’ân bu ümmetin kuvvet sırrıdır, ama biz yapışırsak ancak bu sırra sahip olabiliriz. Önceki müfessirler ve Bediüzzaman bu müdakkik mânâ ile Kur’ân’a yapışmışlar ve bundan dolayı da muvaffak olmuşlardır. Risâle-i Nurlar böyle bir ihlâsla yazılmıştır. Ümmetin mutluluğu ve kuvveti Kur’ân’dır. Kur’ân dünyaya bunun için yayılmıştır.

- Üstad Bediüzzaman’ın bu ümmete yazdığı reçete selef-i salihinden farklıdır. Çok orijinalliği vardır. Ümmetin yaşadığı bütün zorlukları görüp, ona göre reçetesini yazmış. Müslümanlar bu gün dünya nüfusunun beşte birine ulaştı. Ama sıkıntıları da o ölçüde arttı. Hz. Peygamber (asm) bir hadisi şerifinde: ‘Bu ümmetin, diğer ümmetlerden farklı ve üstün olduğunu söyler.

“Hiçbir ümmete, Peygamberimize  (asm) gelen vahiy gibi vahiy gelmemiştir. Tek bir yerden yükselen sesin bütün dünyaya duyurulması mümkündür. Risâle-i Nurlar’da da bu husûsiyet vardır. Düşman devamlı kalbe ve merkeze hücum eder. Kudüs ve Gazze bunun örneği. Risâle-i Nur bütün ümmeti uyandıracak bir vesiledir. ‘Keşke kavmim beni tanısaydı!’ diyen bir Peygamberin (asm) ümmetiyiz. Yine bir hadis-i şerifte: Müslümanların çoğalmasına rağmen beraber olamayacaklarına işaret edilir. İşte Risâle-i Nurlar bu ayrılığı giderecek bir eser külliyatıdır.

“Bediüzzaman’ın üslûp ve lügat değişikliği en büyük bir cihaddır. Muhataba göre konuşma meselesini Risâle-i Nur halletmiştir. En uygun ‘hitap’ şekli gerekiyordu. İşte Risâle-i Nur bunu bu asırda en iyi şekilde halletmiştir. Herkes bulunduğu yerde veya ayrı ayrı mekânlarda birlik ve beraberliği temin etmemiz gerekir.

● Fas’lı bilim adamı Muhammed Sunusi: Bediüzzaman ümidini hiç kaybetmedi

“Risâle-i Nur Müslümanlar üzerinde tesirini arttırarak yoluna devam ediyor. Müslümanların İslâmiyet’i anlama noktasında sorunları var. Bu anlatma hizmetine nereden başlayacağız?

Bediüzzaman Müslümanların vahdeti üzerinde durmuş, safları birleştirmiş, engellere dikkat çekmiş, fer’i engelleri göstermiştir. Bunlar bu zaman için çok önemlidir. Bediüzzaman ittifakı çok söylüyor. Zira fitne ve tefrika olursa gücümüz zayıflar. İttifak en önemli İslâmî bir vazifedir. Zaman cemaat zamanıdır. Bir zayıf insan bu kadar yük yüklenemez. Şahıs sarsılır. Bu toplumsal bir sorumluluktur. Herkes bir tarafından tutmalıdır.

Bediüzzaman en zayıf dönemde, en istibdatlı dönemde yaşamış, fakat hiç şaşırmamış, ümidini kaybetmemiş, sabırsızlığa girmemiştir. Kalbi çok sabittir. Kalbi Rabbine inandığı kadar kuvvetliydi. Ona göre yeis bütün kemâlâta manidir. Yeisi bir kanser gibi görmüştür. Fecri sadığın doğacağını müjdelemiştir. İstikbalin sadece İslâmın olacağını söylemiştir. Risâle-i Nur İslâm düşüncesinde bir sıçrama yaptı.”

● Zülfü Livaneli: Çok ilginç ve ateşli bir üslûbu var

Said Nursî çok zeki ve insanı etkileyen biri. Büyük bir bunalıma girmiş insanlığa yardım etmek için, Risale- i Nur Külliyatı’nı yazmış. Bu Külliyattan ben de okudum.

Risale-i Nur’da Said Nursî’nin çok ilginç ve ateşli bir üslûbu var. Said Nursî’nin bambaşka bir Türkçe anlayışı var. Farklı bir edebiyat tadı taşıyor. Risale-i Nur’un üslûbu öylesine kuvvetli ve hırslı ki insanı ister istemez etkiliyor. “Said Nursî ilginç biri. Tarihin hangi döneminde yaşamış olursa olsun filozoflarla polemiğe giriyor, aynı konuları irdeliyor. Balzac’ın öğretmenine sorduğu soruya cevap veriyor.

Camus ile Kierkegaard ile tartışmaya giriyor ve doğrusu çok mantıklı cevaplar veriyor. Varoluşçu felsefenin temel sorusu olan kader gibi zor bir konuda verdiği cevaplar beni çok ilgilendiriyor.

Yani insanın kaderinin, davranışına bağlı olması, fakat bunu Allah’ın daha önceden bilmesi… Said Nursî farklı biri.”

● Ertuğrul Özkök: “Adalet ve Demokrasi için Said Nursî’ye kulak verin”

Said Nursî, son günlerde Lost filminin yapımcılarının yeni moda ettiği “flash forward” yöntemini de uygulamış.

“Bir zaman Eskişehir Hapishanesi’nin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramı’nda oturmuştum. Karşımdaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raks ediyorlardı. Birden, manevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü.”

Tam bir flash forward, ileriye bakış olayı değil mi? (Ertuğrul Özkök/Hürriyet/29 Kasım 2009.)

“Bazen acaip laikim. Laikliğin tehdit altında olduğu duygusu her tarafımı basıyor. Ama bazen acayip “Nurcuyum”. Said Nursî’yi okudukça, hem hayatında hem söylediğinde kendime çok yakın şeyler buluyorum.” (Hürriyet/15 Ağustos 2012.)

“Said Nursî adalete susamıştır, onun suyunu bir türlü kana kana içememiştir. Yani bugün “adalet” üzerine sözü dinlenecek, tecrübesine kulak verilecek bir şahsiyettir! Kendi çektiği için, “Kurunun yanında yaş da yansın” dememiştir. “Bana yapıldı, onlara bin beteri yapılsın” gibi bir kinin dâvâsını sürdürmemiştir.” (Ertuğrul Özkök/Hürriyet/21 Mart 2012.)

“Bediüzzaman’ın günümüzde anlaşılabilmesi için, benimki gibi bir laik okunmaya da ihtiyaç vardır. Daha önemlisi; Laik kesim, içinde bulunduğumuz konjonktürde, Bediüzzaman’ı, yıllardır birikmiş önyargılarını atarak, tarafsız bir gözle mutlaka okumalıdır.

Benimki gibi bir okunma yapıldığı takdirde; Türkiye’nin iki yakasını bir araya getirebilecek çok ortak nokta bulunabilir.

“Adalet ve demokrasi için Said Nursî’ye kulak verin.” 

(Ertuğrul Özkök/Hürriyet/22.03.2012.)

● Prof. Dr. Nilüfer Göle: Dinin unutturulmasını Bediüzzaman önledi

Bediüzzaman’ın kimliği, modern bilimin doğuşundan itibaren yeni bir düşünme şekline dönüşüyor. Diğer dinî yorumcularla Bediüzzaman’ın yaklaşımı arasında önemli bir farkın olduğu, Şerif Mardin’in gözlemlerinden anlaşılıyor. Bir kere Türkiye’de dinin unutturulması ve unutulması projesine karşı belki de en önemli bir hatırlatma ve yaşatma projesi olarak görüyorum doğrusu.

Bediüzzaman hareketinin ve düşüncesinin çok önemli bir -siyasî değil- fakat paradigma diyebileceğimiz farklı bir düşünce sistemine paralel olarak sürdürdüğünü düşünüyorum. Yani onu sadece siyasî bir hareketle kısıtlayamayız, bir siyasî harekete indirgeyemeyiz. İnanç sistemini çok daha farklı bir insan tanımı olarak var ediyor. Bu anlamda çok önemli. Sadece bilim ve dinle ilişkisi değil, dinin yaşamaya devam etmesi açısından bakıldığında da çok önemli bir hizmet. Cumhuriyet biraz düz bir satıhta, bir anlamda çok önemli bir gerçeği ortaya çıkarıyor. Ama çok önemli bir unutma arzusunun üzerinde yükseliyor.

Dini, Osmanlıyı, diğer azınlıkları, Hıristiyan azınlıkları, kendi içindeki Müslümanlıkta da Sünnî Müslümanlar haricindeki toplulukları neredeyse yok sayıyor. Diğer yandan çoğulculuk anlamında aslında çok ulusallaştırıldığı için, bir de çok yenilikler yaşanıyor. Onun için geçmişten kopma şeklinde yaşanan bir gerçekle karşı karşıyayız. Bu noktada Bediüzzaman hareketinin geçmişten kopmaya karşı da çok önemli bir hareket olduğunu düşünüyorum, bir anlamda o geçmişin devamlılığını da sağlıyor. Sanki toprak altında yaşayan ve toprakla birlikte onda yaşayan bitkilerin köklerini sürekli besleyen bir gıda gibi, insanların mazilerinden gelen ruh dünyasını ve akıl dünyasını farklı bir biçimde beslemeye devam ettiğini görüyoruz.

● Çağdaş düşünürlerden Faslı bilim adamı Prof. Dr. Taha Abdurrahman: Bediüzzaman düşünce dünyasında inkılâp yaptı

Risale-i Nur’un diğer yönleri yanında bir başka kayda değer özelliğine, düşünce dünyasında yaptığı büyük devrime dikkat çekiyor: “Bazı Batılı filozoflar, her şeyin merkezine aklı aldılar ve sadece aklın ürünü olan hususlara itibar ettiler. Hatta bu hususta öyle ileri gittiler ki, Kur’ân ve İncil gibi semavî kitapları ve temsil ettikleri dinleri de aklın etrafında dönen diğer eşya arasına katarak aklî sistem içinde onlara bir tanım getirdiler. Yani, tıpkı eski insanların dünyayı sabit sanıp güneşin de onun etrafında döndüğünü düşündükleri gibi, aklı sabit kabul ederek semavî kitap ve dinleri onun etrafında gezdirdiler.

İşte Bediüzzaman, Risale-i Nur düşünce dünyasındaki bu gidişatı olması gereken mecraya çevirdi. Tıpkı Kopernik’in ‘Dünyanın sabit olduğu, güneşin dünya etrafında döndüğü’ şeklindeki eski görüşü ortadan kaldırıp; onun ye-rine, dünyanın hem kendi etrafında, hem güneşin etrafında döndüğünü’ ispat etmesi gibi, Bediüzzaman da Risale-i Nur ile düşünce dünyasında benzer bir inkılâp yaptı. ‘İnsanın düşünce dünyası sabit olamaz. Düşünce dünyası hem kendi ekseni etrafında döner, hem de vahiy güneşinin etrafında döner’ diyerek insan düşüncesinin olması gereken asıl yerini tesbit etmiş, aklı yalnızlık ve karanlıktan kurtararak aydınlatmış ve rahatlatmıştır.”

● Şarkiyatçı, Mevlânâ hayranı ve İslâm dostu Prof. Dr. Annemarie Schimmel: Eserleri Avrupa’yı aydınlatacak

“Said Nursî’nin eserleri birer harika. Avrupa’yı aydınlatacaktır. O çağın Mevlânâ’sı ve müceddididir.”

● Amerikalı tarihçi Carter V. Findley: “Said Nursî, materyalizmi mağlûp etti

Batı materyalizmini araştıran bir doktora öğrencisinin Risale-i Nur Külliyatı’nı baştan sona iki kere okuduğu bilgisini paylaşarak, “Said Nursî, Batı materyalizmini mağlûp etti. Said Nursî, Müslümanlara ‘Kâinat büyük bir kitap ve Allah’ın izlerini bu kitaptan okuyoruz’ dedi. Bu, 20. yüzyıl laiklerine verilen en önemli cevaptır.

Okunma Sayısı: 8716
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı