"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cezaevleri ‘ezaevi’ oldu

17 Mayıs 2017, Çarşamba
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında birçok cezaevini gezdiğini söyleyen Şafak Pavey, “Cezaevi artık ‘eza’evi” başlıklı bir yazı yazarak, cezaevlerinin durumunu gözler önüne serdi.

CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra ilan edilen olağanüstü hâl (OHAL) sürecinde birçok cezaevini gezdiğini belirterek izlenimlerini aktardı.

Pavey cezaevlerinde görevlilerin davranışlarıyla ilgili olarak şunları söyle: “Üst aramaları insan haysiyetini incitecek seviyede. Çıplak arama olağanlaştı, ters kelepçe gelenek haline geldi. Kötü davranış, darp, hakaret, tehdit ve işkence, görevliler tarafından gizlenmiyor bile, tam aksine ‘ilave olarak kötülüğü hak ettikleri’ mantığı üstünden açıkça sürdürülüyor.”

İnsan hakları ihlalleri kurumsallaştırıldı 

Şafak Pavey’in Cumhuriyet gazetesinin (16 Mayıs 2017)nüshasında “Olaylar ve Görüşler” köşesinde yayımlanan “Cezaevi artık ‘ezaevi” başlıklı yazısının bir bölümü şöyle: OHAL uygulamasından itibaren siyasi tutukluların durumlarını izlemek ve ziyaretlerinde bulunmak üzere Silivri, Sincan, Sakarya, Bakırköy olmak üzere 4 cezaevine sayısını unuttuğum kadar ziyarette bulundum. Gördüklerimden hareketle tutuklu ve hükümlülere karşı daha ağır hak ihlallerinin yaşandığı hiçbir dönem olmadığı düşüncesindeyim. Gerek sosyal gerek idari gerekse hukuk dışı baskılar, daha önceki hiçbir olağanüstü dönemle kıyaslanmayacak seviyede. Daha önceki dönemlerden farklı olarak bu dönem insan hakları ihlalleri kurumsallaştırıldı ve sadece siyasî olarak değil sosyal olarak da meşruiyet kazandırıldı.

Olmayan ceza maddeleri

İddianameler çok uzun süre hazırlanmayarak ve tutuklulara suçlandıkları iddialar bildirilmeyerek daha ilk adımda evrensel hukukun olmazsa olmaz ilkesi çiğneniyor. Daha garip olan TCK’de olmayan suçlamalar üretildi ve olmayan ceza maddeleri üstüne iddianameler hazırlandı. Oysa TBMM çoğunluğu olan hükümet isteseydi bu suçlamaları kanun maddesi olarak geçirebilirdi. Bu tuhaflık hukuk açısından anlaşılmaz bir kargaşa yaratıyor. Pek çok tutuklu ve avukatları kendilerine adalet kurumları tarafından bildirilmeyen suçlamaları ve iddianameleri hükümet kontrolündeki medyadan öğreniyor. 

Çıplak arama, eziyet

Gözaltı ve tutuklamalarla ilgili süreç, öncelikle hükümet kontrolündeki “üretilmiş gazeteciler” eliyle hedef gösterilerek başlanıyor. Hükümet, yasalarda karşılığı olmayan suçu üretiyor ve hukuku yönlendiriyor. Yine yasalarda karşılığı olmadığı halde süreç çileli bir infazla sonuçlanıyor. Twitter fenomeni Atilla Taş’ın tutuklanma, tahliye ve iki kere çok uzun gözaltına alınma uygulaması, hukuksuzluk açısından akıl almaz bir örnek. Mahkemenin tahliye verdiği gün, sanıklar ailelere bildirilmeden tekrar gözaltına alındılar, aileler akşam 20.00’dan sabah 04.30’a kadar Silivri Cezaevi önündeki ıssız bir otobanda 8.5 saat bekletildi. Tahliye veren hâkimler, hükümet kontrolündeki medya üstünden hedef gösterildi ve derhal görevden alındı.

Bu dehşetli durum Adalet Bakanlığı’nın gündemine girmiyor

Üst aramaları insan haysiyetini incitecek seviyede. Çıplak arama olağanlaştı, ters kelepçe gelenek haline geldi. Sincan Cezaevi’nde 10 kişilik koğuşlarda 45 tutuklu bulunuyor ve bu dehşetli durum hiçbir şekilde Adalet Bakanlığı’nın gündemine girmiyor. Gözaltılarda günlerce dizlerinin üstünde tutulup coplanan, darp edilen, uykusuz bırakılan tutukluların sayısı çok. Önlerine konulan metinleri imzalayıncaya kadar işkence sona erdirilmiyor. Bu nedenle gözaltından cezaevine transfer edilmek tutuklular için adeta bir ödül oluyor.

Haberleşme yok

Mektuplaşma ve haberleşme hakkı, sohbet hakkı tümüyle rafa kaldırılmış. Ortak havalandırma olmadığı için tutuklular infaz memurlarından başka kimseyle sohbet edemiyor. Aile ve avukat görüşleri yine benzeri görülmemiş şekilde sınırlandırılmış hatta kimi zaman keyfi uygulamalarla ortadan kaldırılıyor. Aile görüşmeleri kamera ile kayıt altına alınarak özel hayat hakkı ihlal ediliyor. “Vatan hainleri” beyin yıkaması ile tutukluların bütün gelir kaynakları kurutulduğu gibi aile ve yakınlarının da gelir kaynakları tümüyle yok edildi. Henüz davalar sonuçlanmadığı halde pek çoğunun mal varlığına hukukta karşılığı olmayan şekilde el konuldu. Hayatla bütün ilişiği kesilmiş tutuklular, avukatları ile haftada sadece bir saat görüşerek savunmalarını hazırlamaya çalışıyorlar. Savunma için hazırlık kaynaklarına erişim bulunmadığından savunma hakkı da tamamen çökertilmiş durumda. Tutuklu ya da gözaltındakiler bir yakınlarını kaybettiklerinde ya da ailelerinde acil bir durum olduğunda çok geç haberdar olabiliyor. 

Mahremiyet sıfır

Tutukluların en küçük bir mahremiyet hakkı yok. Hücrelerde yataklar zemine sabitlendiği ve havalandırma avlusundaki kameralar hücre kapısını, hücre penceresini ve yatağı zoomlayabildiği için tutuklular uykularında da gözetleniyor. Hücre pencerelerine perde ya da gazete yapıştırmak yasak olduğundan mahremiyetin tamamen ortadan kaldırılmış olması, inanç ve gelenekler açısından kadın tutuklular için daha çok zorluk yaratıyor. Küf, rutubet ve aşırı nem, mutfak ve banyolarda kalıcılaşmış. Tuvaletlerde dahi mahremiyet sıkıntılı. Havalandırma sabit olarak çeyrek açıklıkta bırakılmış. Böylece sadece çömelme durumunda görüş açısının dışında kalınabiliyor.”

Etiketler: şafak pavey
Okunma Sayısı: 6153
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı