Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz Artı Tv’de yayınlanan programda, “Said NursÎ’yi anlamayan dindarların gerçek manada demokrasiyi içselleştirmesi mümkün değil” dedi.
Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz Artı Tv’de yayınlanan ‘Her Açıdan’ programına katıldı.
Erdal Doğan’ın gündeme dair sorularını cevaplayan Güleçyüz, “Said Nursî’yi anlamayan dindarların gerçek manada demokrasiyi içselleştirmesi mümkün değil” dedi. “Özellikle Türkiye’deki Müslümanların demokrasiyi içselleştirmesi ve benimseyebilmesi için Said Nursî’yi anlaması lâzım” diyen Güleçyüz, “Said Nursî 1908’den itibaren bu konuyu çok güzel açıklamış. Referandum sürecinde de gördük, bazıları başkanlık sisteminde diyorlar ki; başımızda halife olacak. Bu mantıkla destekleyenler var. Şahsa dayalı bir hilafet sistemi Bediüzzaman’ın ta o zaman reddettiği bir şey. ‘Zaman şahıs zamanı değil, şahs-ı manevi zamanıdır, yani meclis zamanıdır diyor. Ortak akıl çağına giriyoruz diyor. Dolayısıyla, Said Nursî’yi anlamayan dindarların gerçek manada demokrasiyi içselleştirmesi mümkün değil” diye konuştu.
Her kesimden feryatlar yükseliyor
Erdal Doğan’ın ‘Yan yanayız bir aradayız’ ismiyle farklı görüşlerden akademisyen, siyasetçi, sanatçı, yazar, hukukçu gibi kanaat önderlerinden bin kişinin ve Yeni Asya mensuplarının da imzaladığı bildirinin ne ifade ettiğini sorması üzerine Güleçyüz, bildirisin önemine değinip imzalama gerekçelerini anlatırken, OHAL’in olağanlaştırılmaya çalışıldığı bir dönemden geçildiğini belirterek, “İktidar mensupları herşey hukuk içerisinde yürüyor deseler de maalesef realite onu göstermiyor” dedi. Her kesimden feryatlar yükseldiğinin ve büyük mağduriyetler oluştuğunun altını çizen Güleçyüz, hak ihlâlleriyle, yargısız infazlarla, savunma hakkının verilmemesiyle, adil yargılanma hakkı gasp edilerek insanların en temel haklarından yoksun bırakıldığını söyledi.
Bu dayanışmaya Türkiye’nin şiddetle ihtiyacı var
Güleçyüz şunları söyledi; “Çok farklı dünya görüşlerine sahip olan ve bugüne kadar hiç yolları kesişmemiş olan insanlar, bildiri toplantısı vesilesiyle bir araya geldi. Birlikte bazı düşünceleri paylaştık. Ve gördük ki çok farklı dünya görüşlerine sahip de olsak, insaniyet ortak paydasında, hukuku, demokrasiyi ve demokratik yorumuyla laikliği savunma noktasında bir araya gelebiliriz. Yani bu değerler etrafında bir dayanışma mümkün. Türkiye’nin de bu dayanışmaya şiddetle ihtiyacı var. Bu sıkıntılı süreci aşabilmek için farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak, ortak değerler etrafında Türkiye’yi normal bir sürece, hukukun işlediği bir sürece döndürmek ve demokrasinin de önünün açıldığı bir sürece sokmak için ‘Yan yanayız Bir Aradayız’ diyen insanların sayısının artması lâzım.”
Masumların hukuku savunulmalı
Bediüzzaman’ın hürriyet ve demokrasi kavramlarını savunan bir İslâm bilgini olarak tanımlaya Güleçyüz, Yeni Asya’nın vizyonunu ve tarihini anlattı. Özellikle 15 Temmuz sonrası Yeni Asya’nın duruşu hakkında bilgi veren Güleçyüz, Bediüzzaman’ın masumların hukukuna yönelik hassasiyetini gündeme getirdi ve OHAL ortamında yaşanan mağduriyetlerin çok fazla olduğuna dikkat çekerek masumların hukukunun savunulması gereği üzerinde durdu.
Geciken adalet adalet değildir
Güleçyüz, “Cemaatler manevî oluşumlardır. Bunların siyasî kavgalarda aktör olmaları esas yapmaları gereken hizmetlere zarar verir. Gülen örneğinde de görüldüğü gibi bu kavgadan en fazla zarar görenler masum taban olur. Bizim de en çok hassasiyet gösterdiğimiz ve en çok üzüntüsünü duyduğumuz durum bu. Bu masum insanlar böyle bir muameleye neden tabi tutulsun? Yaşlılar, yeni doğum yapmış anneler, sakatlıkları olan 80 yaşını aşkın insanlar cezaevlerinde tutuluyor. Bu mağduriyetler o hale geldi ki sadece cemaat mensupları değil, cemaatle ilgisi olmayan insanlar da... Sol görüşlü, muhalif veya aralarında şahsî husûmet var, şikâyet ediyor, ihbar ediyor ve onun da canını yakıyor. Bu durumda hukukun, yargının normale dönmesi lâzım. Geldiğimiz noktada dâvâlar tıkanmış durumda. Birçok kişinin 9, 10 aydır tutuklu bulunduğu halde iddianamesi dahi hazırlanmamış. Açılan dâvâlarda da kurumlara yazılan yazılara cevap gelmediği için mahkemeler duruşmaları sürekli bir ay, iki ay sonrasına erteliyor. Bu şekilde nereye varılabilir? ‘Geciken adalet adalet değildir’ prensibi var. Fakat şu an Türkiye’de hukuk devleti yerlerde sürünüyor. Bu uygulamalar hukuku tamamen sıfırlamış durumda” tesbitlerinde bulundu.
Risale-i Nur’daki prensiplere uymayan bir şeydi
Yeni Asya Yayın grubuna yönelik bir baskının olup olmadığını soran Doğan’a Güleçyüz şu cevabı verdi:
“Birileri ısrarla bunlar da ‘FETÖ’cü diye bizim için emniyete ve savcılıklara ihbarlar yağdırdı. Fakat bizim duruşumuz çok net. Biz 1974’ten beri ayrıyız, Fethullah Gülen’in bazı tercihlerine çok ciddî eleştirilerimiz var. Bu tercihlerin yanlışlığından dolayıdır ki bu sıkıntıları yaşıyoruz. Kadrolaşma meselesi gibi. Bir başka yanlış da şudur; Said Nursî‘nin çok önem verdiği prensiplerden birisi istiğna dediğimiz kimseden bir şey istememek düsturu. Yani hizmetlerin samimiyeti ve ihlâsı da onu gerektirir. Ama himmet toplantıları diye gündeme gelen bu toplantılara da katılanlar şu an takipte, epeycesi tutuklanmış durumda. Yani çok abartılı sunumlarla ciddî kaynaklar toplandı himmet toplantılarıyla. Bu da Risale-i Nur’daki prensiplere uymayan birşeydi.”
O zaman bizi eleştirenler şimdi ‘FETÖ’cülükle suçluyor
“Bunun dışında olaylar bu hale gelmeden önce bize, ‘Bunlar çok güzel hizmetler yapıyorlar, neden eleştiriyorsunuz’ yönünde tepkiler veren iktidar yanlıları şimdi de bizi ‘FETÖ’cülükle suçluyorlar. Siyasî tarafgirliğin gözleri köreltmesinden başka bir şey değil bu, haktan yana duruş olabilse, prensiplere bağlı bir duruş sergilenebilse bu tarz 180 derecelik dönüşler olmaz. Halbuki bizde herhangi bir değişiklik yok, biz yerimizde sabit durarak prensiplerimizi savunmaya devam ediyoruz. Mağdur, mazlûm ve zalimin kimliği sorulmaz. Kime haksızlık yapılıyorsa o haksızlığa karşı dururuz. AKP’ye 2008’de kapatma davası açıldığı zaman bunu da eleştirdik, karşı çıktık. Refah Partisi kapatıldığı zaman buna da karşı çıktık. Bir mücadele veriyorsanız hukuka ve demokrasiye bağlı kalmanız lazım. Velhasıl bizde bir değişiklik yok, biz çizgimizde dosdoğru devam ediyoruz.”
Bu fitnenin sönmesi için çağrılarda bulunduk
Erdal Doğan’ın iki yıl önce Yeni Asya’nın yaptığı itidal çağrısını hatırlatarak, buna tarafların nasıl tepki verdi sorusuna Güleçyüz şöyle cevap verdi; “O dönemde bir sağduyu çağrısı yapılmıştı, ona da destek verdik, biz kendimiz de bir çağrı yaptık. Bu yangının, bu fitnenin söndürülmesi gerektiği noktasında ısrarla çağrılarda bulunduk. Bu durumun ülkeye ve millete hayır getirmeyeceğini gördük. Gelinen noktada maalesef bu ikazlarımızın haklılığı ortaya çıkıyor.”
—Devamı Yarın—
HABER: ÜLKER YILMAZ CABA