"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yanlış alışkanlıklarımızla nereye gidiyoruz?

H. Muharrem OKUR
16 Ağustos 2018, Perşembe
1980 ihtilâlinden sonra topluma empoze edilen ideolojileri öldürüp, tüketim, eğlence, moda, günlük yaşama, temel değerleri yıpratıp sonra öldürmek şeklinde yeni reçete sunuldu.

Topluma büyük ekseriyetle kabul ettirdiler. İkame edilen olumsuz değerleri şahıs ve toplum olarak son sür’at yaşamaya devam ediyoruz. 

Yakın zamanda yaşadığımız referandum, devamındaki erken seçim... Toplumun tepkisizliğe alıştırılması, adaletsizlikleri ve adaletsiz yapılan seçimin getirdiği olumsuzlukları baştan kabul etmek demekti. Halbuki bu seçim yıllar boyu olumsuz etkisini gösterecek bir neticeyi topluma ve şahıslara sundu. Yine cılız tepkiler. Yorumlarını taktir ettiğim Ruşen Çakır ve Levent Gültekin toplumun genel çoğunluğunu oluşturanlara, 24 Haziran seçim propagandaları başlarken, partilere seslenip, “Bu seçim normal seçim değil, iktidarın bir çeşit ülkeyi teslim almasıdır.” diyorlar ve farklı bir seçim propagandası yapılmasını teklif ediyorlardı. Muhalefetin kendine has seçim stratejisinin olması, bir çeşit varoluş yokoluş şeklinde çalışılması gerektiğini söylüyorlardı. Bu tarzdaki iki çalışmayı cemaat olarak yaptık. 1977 seçimlerinde ve 1987’de yasakları kaldırmak için yaptığımız iki çalışmadan da arzu ettiğimiz neticeyi almıştık. Çünkü tedbiri almış sonra neticede tevekkül etmiştik. Ancak ortak hedefimiz bu hizmetlerin hayatî meselemiz olması idi.

Genel seçimi iktidarın kurduğu oyunu, kutuplaşma üzeri oyun oynayan muhalefet kaybetti. Belki seçim muhalefetin istemediği şekilde neticelenecekti. 

24 Haziran seçimlerinin hızla erkene alınmasının esas sebebi ekonominin bozulup döviz fiyatlarının hızla yükselmesi idi. Yükseleceğini zaten ekonomik değerlerden anlıyorduk ve ekonomistlerin yorumları da bunu söylüyordu. Ancak dövizlerin birden aşırı yükselmesi, toplumu alışkanlığı icabı yönlendirilen şekilde meşgul etti. Bu yükselişin sebebi Amerika idi. Ekonomimizi bu kadar zayıflatan ve dış güçlere ekonomimizle oynama cesaretini veren politikalar kimlerin eseriydi. Maaşlar eridi, bir kısım esnaflar iflâs etti, ülke ekonomisi çok büyük zarar gördü, fakir iyice fakirleşti.

Sonuç olarak, ferd, toplum olarak bu duyarsızlığı üzerimizden atmadan bir yere varmamız mümkün mü? Mehmet Âkif’in “Uyan Uyan” isimli şiirinden bir dörtlükle yazımızı noktalayalım:

“Dehşet -i maziyi getir yadına

Kimse yetişmez yarın imdadına

Merhametin yoktur diyelim nefsine

Merhamet etmez misin evlâdına”

*

MEKTUP  

Muhterem Hasan Muharrem Bey,

Mektubuma selâmların en güzeli, Allah’ın selâmı ile başlıyorum. 

Ben kader mahkûmu olarak uzun süredir Bartın Cezaevi’nde kalmaktayım. 

Çağımızın manevî tefsiri olan Risale-i Nurlar’ı okumak ve bu eserlerden istifade etmek istiyorum. Ancak maddî imkânsızlıklar dolayısıyla Risale-i Nurlar’ı edinemedim. Bir arkadaşın tavsiyesi ile bu eserleri sizin gönderebileceğinizi öğrendim ve sevinçlere garkoldum. Gözlerimde bir rahatsızlık olduğu için büyük boy bir takım gönderirseniz sevinirim. Ayrıca Yeni Asya yayınlarından kitap ve dergi de eklerseniz mutlu olurum. 

Satırlarıma son verirken işlerinizde başarılar diler, hayırlı ömürler geçirmenizi Cenâb-ı Allah’dan temenni ederim. 

Fahri ÖZTÜRK, Bartın Kapalı Cezaevi

Not: Mektuptaki isimler ve adresler değiştirilmiştir.

Okunma Sayısı: 1323
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı