Özür dilemek güzel bir haslet.
Hata yapmamak ondan da güzel bir özellik..
Keşkeler; özürün pişmanlığı, nedametidir.
Her şeye rağmen hata ve kusur karşısında “Özür” bir insanlık onurudur.
Hayatın her safhasında özür bizi alçaltmaz, aksine erdem, fazilet yükleyerek yüceltir.
Son hafta ülkemizde bir “özür” konuşulur oldu.
Biz de bir Özür de Abdülhamid’den dilenmesini bekliyoruz.
Kim mi dileyecek?
Resmî zevattan beklemiyorum.
Ama ehl-i vicdan, ehl-i hakikatten bekliyorum..
Bugün Türkiye’nin en eski meslek liselerinden birinin tarihinden bahsedeceğiz. İzmir ilinde sanayi tesislerinin hemen hemen yüzde 70’i gibi çok büyük oranda sahiplerini yetiştirmiş, teknik eleman noktasında İzmir’in önde gelen okullarından biridir İzmir Mithatpaşa Teknik Anadolu ve Meslek Lisesi...
Okulun tarihi 1867 yılına kadar uzanır. Osmanlı İmparatorluğu’nda “Lonca” adı verilen üretim birimlerinin kalkmasıyla oluşan boşluğu doldurmak, kurulması düşünülen fabrikaların teknik eleman ihtiyacını karşılamak düşüncesi ile o dönemde bir “ISLÂHHANELER NİZAMNAMESİ” yayınlanır. Bu nizamname doğrultusunda, hemen yanında bulunan askerî alanın yerinde kurulan İZMİR ISLÂHHANESİ bugünkü okulun nüvesini oluşturur. O günün şartlarında kimsesiz çocuklara ilk aşamada, kunduracılık, çorap ve fanilacılık ve marangozluk gibi beceri eğitiminin yanı sıra, imlâ hesap ve dinî bilgilerin verildiği İzmir Islâhhanesi 1868-1881 yılları arasında faaliyetini sürdürmüştür.
Okulun adı 1881 yılından itibaren İZMİR MEKTEB-İ SANAYİ olarak değiştirilmiştir. Eğitim ve öğretim daha planlı ve programlı bir nitelik kazanırken sanat dallarına terzicilik, halıcılık, demircilik, dökümcülük, mızıkacılık ve matbaacılık bölümleri de eklenmiştir.
Kimsesiz ve muhtaç çocukların eğitildiği bu kurum yönetimi, vilayetçe teşekkül eden bir komisyonun elinde idi. Okulun gelir kaynakları da küçümsenemeyecek kadar çoktu.
Halen eğitim yapılan ana bina, aslında o günlerde Mekteb-i Sultanî olarak planlanmıştı. Zamanın padişahı 2. Abdülhamid, yine zamanın valisi Halil Rıfat Paşa ile Defterdar Kadri Bey’in ricasını kırmayarak Mekteb-i Sultani’yi, İzmir Sanayi Mektebine bağışlar. Bu bağışlama olayında okul mızıka heyetin (Bando takımı) padişahın da takdirini kazanan başarılarının rolü büyüktür. Bu ekip İstanbul’a, saraya dâvet edilir. İki hafta süreyle sarayda konuk edilir ve birer Sanayi-i Madalyası ile ödüllendirilir.
1881 yılında, okul halen bütün ihtişamıyla ayakta duran bu binada, HAMİDİYE SANAYİİ MEKTEBİ adı altında eğitime başlamıştır.
1915 yılında zamanın okul müdürü Salih Zeki’nin oluşturduğu kaliteli bir öğretim kadrosuyla Avrupa Sanayi Okulları programı örnek alınarak dokuz yıllık bir sanat okulu ders programı ve yönetmeliği hazırlanarak bu günkü program ve yönetmeliklerin temeli atılmıştır. Ancak; İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaliyle bu yerinde girişimler uygulama alanı bulamamıştır. İşgal yıllarında okulda eğitim ve öğretim yapılamamakta okul kimsesiz öğrenciler için adeta bir han gibi kullanılmaktadır.
Cumhuriyetin ilânı ile birlikte okul, İzmir Sanatlar Mektebi adı altında hemen eğitim ve öğretim görevine yeniden başlamıştır. Sadece İzmir için değil, bütün Türkiye’deki meslekî eğitim için önemli bir değer olan zamanın okul müdürü Ferit Uzel, Yunanlıların okuldaki tahribatını çok kısa zamanda olağanüstü gayretlerle gidermiştir.
1930 yılında çok şiddetle yağan yağmurlar dolayısıyla okulun arkasında bulunan karantina deresi taşmış ve okul atölyeleri yerle bir olmuştur. Bugünkü atölyeler 1930 yılında tekrar yapılarak eğitim öğretime özellikle üretime başlamıştır. 1940 -1950 yılları arası sanayinin henüz yapamadığı makine ve avadanlık üretimini bu okul gerçekleştirmiş, yetiştirdiği becerili insan gücü ve ürettiği makine ve avadanlıklarla bugünkü sanayimizin gelişmesinde büyük payı olmuştur. Ayrıca ülkemizde açılan sanayi okullarının ihtiyaç duyduğu makine ve avadanlıklar okulda imal edilmiş o tarihlerde “Okul Kuran Okul” unvanını almıştır.
O dönemde karantina ve çevresinin elektrik ihtiyacı da okuldan karşılanmaya başlanmıştır. Yine o günlerde okulda üretilen makine ve avadanlıklar bugün bile endüstri meslek liselerimiz ve sanayide halen kullanılmaktadır.
1931 yılında çıkartılan 1867 sayılı kanunla bütün sanat okulları “Bölge Sanat Okulu” haline getirilmiş ve valiliklerce tahsis edilen bütçe ile idare edilirken 1935 yılında çıkartılan 2765 sayılı kanunla okulumuzda her açıdan Maarif Vekâletine bağlanmıştır.
1943 yılında İzmir Sanatlar Mektebi olan okulun adı Mithat Paşa’ya ithafen Mithatpaşa Sanat Okulu olarak değiştirilmiştir.”
Hak etmediği halde payeler verilen Abdülaziz’i ihtilâl planlayarak tahttan indiren, yerine geçirdiği 5. Murad’a deli raporu alarak alaşağı eden Mithat Paşa’nın gasp ettiği, Abdülhamid’in yaptırdığı “İzmir Sultaniye Mektebi”ne parası nasip olmamış zevatın adını vermek hak namına haksızlık, vefa adına vefasızlık değil de nedir?
A. LEVENT ERTEKİN