Genç Yorum Dergisi'nin internet sitesini incelemek için tıklayınız
Bizim Aile Dergisi'nin internet sitesini incelemek için tıklayınız
Köprü Dergisi'nin internet sitesini incelemek için tıklayınız
Can Kardeş Dergisi'nin internet sitesini incelemek için tıklayınız

GENÇLİK SAHADA

Türkiye’nin sosyal ve siyasî atmosferinde artan baskı ve adaletsizlik algısıyla birlikte gençler daha fazla ses çıkarıyor. Grevler, yürüyüşler ve dijital kampanyalarla adalet talep eden kitlelere Genç Yorum bu ay, “müsbet hareket” perspektifinden yaklaşarak değerlendirmelerde bulunuyor.

Baharın gelişiyle birlikte gelen yolsuzluk iddiaları toplum bünyesinin tansiyonu yükseltti. Üniversitelerden kamu kurumlarına, sokaktan sosyal medyaya kadar her yerde bir arayış, bir itiraz yankılanıyor. Filistin’de süren zulüm, siyasî tutuklamalar ve ülke genelindeki gergin atmosfer; halkın vicdanında karşılığını boykotlar, grevler ve yürüyüşlerle buluyor.

MÜSBET HAREKETLE HAKKINI ARAMANIN YOLU

Peki bu hak arayışları nereye varacak? Pasif direniş mi, yoksa yeni haksızlıkların doğuşu mu?

Genç Yorum ekibi, bu sayıda “müsbet hareket” penceresinden hakkı aramanın yollarını ve adalet ahlâkı ile direnişin sınırlarını inceliyor. Haklıyken haksız duruma düşmemek adına okurlarına bir bakış açısı sunuyor.

Eğer ekranlardan izlerken haksızlığa karşı susmamak için içiniz gidiyorsa ve bu sayının içeriğini merak ediyorsanız, başucu yapacağınız bu sayı tam da size göre hazırlandı. İşte kapak yazıları ve detaylar:

ADALET “ADL” İSMİNE DAYANIR

“Gücün zayıflığı: Hakkın gücü” yazısında Levent Bilgi, ‘büyük gücün büyük sorumluluk’ gerektireceğine dikkat çekerken hakkı ve adaleti, “Batılılar istiyor, medeniyetin gereği” diye değil de Rabbimizin Adl ve Hak isimlerinin tecellîsi olarak kabul etmemiz gerektiği hakikatini ortaya koyuyor.

NASIL BU HÂLE GELDİLER?

Ahmet Battal ise “Asil ve sefil itaatsizlik” adlı yazısında, adaleti hukuk içinde kalarak talep etmenin önemini vurguluyor. Şiddet içeren protestoların haklı bir mücadeleyi nasıl haksız duruma düşürebileceğini ele alıyor. Belki de derginin en can alıcı sorusunu soruyor: “Mevcut siyasîler, nasıl oldu da apolitik denen bir nesilden (z kuşağı), böyle tepkiler alacak hâle geldiler?”

DİRENİŞ, ÇATIŞMACI DEĞİL ISLÂH EDİCİ OLMALI

Suphi Uğur Çörekçi “Sivil itaatsizlik mi? Ahlâkın direnişi mi?” yazısında, kişiyi değil yanlış eylemleri hedefe alan tepkiler göstermekten bahsediyor. Devletle çatışmacı bir yaklaşım yerine ıslâh edici metotların uygulanmasına dikkat çekiyor. Her ferdin hakkının mahfuzluğundan yola çıkarak zulmün devletten mi yoksa kişilerden mi geldiğinin ayrımına parmak basıyor.

SOSYAL MEDYA: NUR MU?, TOPUZ MU?

Sosyal medya çağında hak arayışının nasıl şekillendiğini ele alan Beyza Nur Göllü, “Elimizde Nur mu var? Sosyal Medya mı?” yazısıyla dijital platformların fikir ayrılıklarını derinleştiren, kişileri kutuplaştıran rolüne dikkat çekiyor.

FİKİRLER GÖZALTINA ALINAMAZ

Genç Yorum Mayıs sayısı; haklı davasını, matbuat âleminin sokaklarında duyuruyor. Ne de olsa fikirlere; gaz fişeği, jop veya plastik mermi işlemez. Ama bazen gözaltına alıyorlar o ayrı...

GENÇLİK SUSMAZ, SADECE MÜSBET FİKİR ÜRETİR

Genç Yorum’un Mayıs sayısı, sadece tepkiye dayalı değil; düşünceye istinad eden bir hareket zemini sunuyor. Direnişi, öfkeyle değil; ölçüyle yapmanın yollarını gösteriyor. “Dışarıya çıkayım mı, çıkmayayım mı?” gibi ikilemlerle yüzleşenler ve toplumsal bir hareketin meşruiyetini müsbet hareket perspektifiyle değerlendirmek isteyenler için bu sayı, başvuru niteliğinde bir eser. 

TÜRKİYE’NİN HUKUK MÜCADELESİ

Said Aydil, “AİHM ve Türkiye: Strazburg kapısını aşındırmak” başlıklı yazısında, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki hukukî etkileşimi mercek altına alıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının Türkiye üzerindeki etkisini ele alan makale, AB ülkeleriyle yapılan hukukî karşılaştırmaları da içeren detaylı bir analiz sunuyor.

Gelelim kapak konuları değişse de değişmeyen sayfalara

“Seans Arası”nda Şeyda Sultan Zengin, düşünceleri harekete geçirmenin sistematiğinden örneklerle bahsediyor.

“Genç Gündem”de Ayşenur Sözeri, “Ağzımızın tadı bozulsun Ali Rıza Bey” diyerek “Yaprak Dökümü” göndermesiyle artık kanıksadığımız vaziyetlerin içler acısı durumuna dikkat çekiyor. Aynı zamanda Hilfü’l-Fudûl’u örnek vererek İslâmî aktivizm’in başlangıç noktasından bahsediyor. 

“Eskimez Yazı”da ise Emine Sultan Çakır, Kâbe’nin anatomisinden bahsediyor.

“Okuryazar”da Feyzanur Elif Okur, “Çok koşarken kaçırdıklarım” diyerek bir bahar tefekkürünü bizimle paylaşıyor.

“Farklı Yorum”da ise Taha Tezer, “Sessiz nimet” yazısıyla nimetleri nimet yapan bir “nimetten” söz ederek harika bir dua ile yazısını hitama erdiriyor. Şulenur Yaşar ise “Feyalilacep”de, “Okumayı öğrendik mi?” diyerek hayatın seyrinin, çizgisel rutinden çıktığı zamanların okumasını yapıyor.

Bu ayın şiiri ise Mustafa Gökay’dan. Kendi yönünü şaşıran pusula, kıblenâmeli eski pusulalar gibi...

“Arkadaki ikili” ise her zaman olduğu gibi, dinamik ve duygusal... “Keyf’ince Lügât”ta Ali Hakkoymaz, bu sefer mektupvâri hislerle okurlarını selamlıyor. Caner Kut ise “Zihnin Çarkları”nda yapay zekâ gündeminden sıyrılıp insan merkezli düşünceye çağırıyor. Foto Yorum ise herzamanki gibi sizlerin kadrajlarına yer veriyor.

GENÇLER HİYERARŞİK DÜZENİ SORGULUYOR

Gaye Göknur ise ‘Rizomik yapılanma ve gençliği iman hizmetine dahil etmek’ adlı yazısında, gençlerin yatay organizasyonlara daha çok ilgi duyduğunu ve hiyerarşik yapıların artık sorgulandığını ele alıyor. Rizom (köksap) felsefesinden bahsederek ufuk açıyor. 

MÜSBET HAREKET

Genç Yorum’un son kapak yazısı Bilal Said Parlakoğlu’ndan geliyor. “Müsbet iman hizmeti” adlı yazısı âdeta “Müsbet Hareket” risalesinden bir şerh niteliğinde.

EKREM DONBALOĞLU - İSTANBUL YENİ ASYA