Şamlı Hafız Tevfik’in asıl adı Tevfik Göksu’dur. 1889’da Barla’da dünyaya geldi. 5 Ağustos 1965 yılında Barla’da vefat etmiştir. Subay olan babası Veli Bey ile birlikte Şam’da yirmi yıl kalmasından dolayı kendisine “Şamlı Hafız Tevfik” denilmiştir.
Barla’da, Selçuklulardan kalma 800 senelik Çeşnigir Paşa Camiinde, ömrünün sonuna kadar imam-hatiplik yaptı. Burada yediden yetmişe çok sayıda Barlalıya Kur’ân-ı Kerim okuttu; pek çok hâfız yetiştirdi.
Şamlı Hâfız Tevfik, Barla’da hem Üstad’a katiplik, hem cami imam-hatipliği, hem de Kur’ân-ı Kerim muallimliğini aksatmadan sürdürdü ve Barlalıların gönlünde taht kurdu.
Üstadın Barlaya ikinci gelişinde onu karşılayanlar arasındaydı. Üstadın “Şamlı! (Risale katipliği bitti) Şimdi ne ile meşgulsün?” sorusuna, “Üstadım, şimdi masumlara Kur’an okutuyorum” cevabını verince Üstad ona şöyle dedi:
“Kardeşim Şamlı! Risale telifindeki katipliğin ecri, mükafatı ne ise, bu masumlara okuttuğun Kur’an’ın sevabı da aynıdır.”
Üstadla beraber iken sayılamayacak kadar tevafuk ve kerametle karşılaştığını söyleyen Şamlı Hâfız, bir gün Üstadla çınar ağacının önünde otururlarken aşağıdaki dereden uzun ve büyük bir yılanın kendilerine doğru geldiğini görünce “Üstadım yılan geliyor” diye bağırmıştı.
Üstad ,“Kardeşim, hiçbir mahluk yoktur ki Cenâb-ı Hakkın emri dairesinde hareket etmesin. Biraz cesaretli ol” dedi.
Ancak o, “Üstadım, vallahi bu ne emir dinler ne de nehiy” deyip uzaklaşmaya başladı. Biraz sonra Üstad, yılan yaklaştığında cebindeki mendili çıkarıp yılana doğru attı. Yılan Üstadın mendiliyle bir süre oynayıp oyalandıktan sonra, oradan uzaklaştı.
BAYRAM YÜKSEL AĞABEY ANLATIYOR: 1956 Yılında Ceylan Ağabey ile iki ay Barla’da kaldık. Şamlı Hafız Tevfik Ağabey Risale-i Nur’un telif olduğu yerleri bize gösterirken bir gün:
‘’Bakın size bir hatıra anlatayım’’ dedi.
‘’Üstad’ımızla tenha kırlara giderdik. Münasip bir yere oturur, belirli bir noktaya bakardı. Çok Süratlı söylerdi. Ben de süratle yazardım. Devamlı belirli bir noktaya bakardı. Dur. kesildi. Git Sinekleri kovala‘’ derdi. Ben çok fazla sigara içerdim. Üstad’ımızdan ayrılır bir köşede sigaramı içerdim.
Sonra Üstad: ‘’Gel kardeşim gel’’ derdi. Tekrar yazmaya başlardık.
‘’Öyle risaleler var ki, bazen bir saatte, bazen iki saatte yazmışız. Aynı risaleyi ben başka zaman bir iki günde yazmakla bitiremezdim.’’