Risale-i Nur talebelerinin şahs-ı manevisi içerisinde nefsi hissiyat ve insani kusurlarımızdan doğan hatalarımız ve bu hatalarımız sebebiyle kırgınlıklarımız olabiliyor.
Hiçbir yerde hiçbir şey mükemmel yürümez. Hatalar, yanlışlar, eksik ve kusurlar her yerde bulunur. Önemli olan bunu fark edip yaptığımız tahribatları yeniden tamir edebilmektir.
Nur talebeleri arasında meydana gelen menfi durumlar Bediüzzaman Hazretleri’nin müdahalesi ile düzelmiştir. Kendisi hayatta bulunmadığından onun yerine her zaman hayatlı olan nur eserleri şimdiki yaşadığımız olumsuzluklara müdahale edip bizleri tekrardan istikamet çizgisine getiriyor. Nerede yanlışımız varsa o noktadan bizi ikaz ediyor. Bazen çok önemli hatır, hürmet ve hukukları vesile yaparak bizleri uhuvvet ve muhabbet dairesine çağırıyor.
“Aziz, sıddık kardeşlerim Re'fet, Mehmed Feyzi, Sabri. Ben şiddetli bir işaret ve mânevî bir ihtarla sizin üçünüzden, Risale-i Nur'un hatırı ve bu bayramın hürmeti ve eski hukukumuzun hakkı için çok rica ederim ki, dehşetli yeni bir yaramızın tedavisine çalışınız. Çünkü gizli düşmanlarımız iki plânı takip edip, biri beni ihanetlerle çürütmek, ikincisi mâbeynimize bir soğukluk vermektir.”(14.Şua)
Said Nursi Hazretleri üç hususu vesile yaparak kardeşler arasındaki soğukluk, kırgınlık ve küskünlükleri gidermeye çalışıyor. Önce nurların hatırı için, sonra içinde bulunduğumuz bayramın hürmeti için ve devamında aramızda ki hukuk için bunu yapın diyor. Böyle bir mübarek çağrıya kim iltica etmez ve kim kabul etmez? Böyle bir vesileyi kim elinin tersiyle itebilir veya kırabilir. “Beni bu bayramımda ağlatmayınız, çabuk kalben tam barışınız.” (14.Şua) Çağrısına kim uymak istemez? Nur talebesine yakışan da bu değil midir? Bu bayram kardeşlerin kalben tam barışması için en önemli bir fırsattır. Fırsatı değerlendirebilmek duası ile…