Meslekteki hizmetimin 40 yılı geride kaldı. Yeni düzenlemeyle müdürlükten alındım. Uzun yıllar müdürlük yaptığım okulda öğretmen olarak çalışmaya başladım.
Eğitim öğretim yılı başında yapılan kura sonucu, 1. Sınıfı okutacaktım. Yıllarca idarecilik yaptıktan sonra, sınıfa girmenin bana göre olmadığını öğretmenliğimin daha ilk birkaç haftasında anlamıştım. Birinci dönemi zar zor bitirdim. Emekli olayım mı olmayayım mı diye düşündüm. Emekli olursam 40 yıllık öğretmenlik mesleğinden ve öğretmen arkadaşlarımla artık hafta sonlarında dahi zor görüşeceğimi de biliyordum… Belli yaştan sonra maddi zorluklar etrafımda gezecekti. Ancak bunca yıldan sonra yabancılaştığım sınıf ortamına yeniden girmek ve yıllarca amirlik yaptığın bir yerde öğretmenlik yapmak da ağrıma gidiyordu. Acil bir çözüme ihtiyacım vardı. Kararımı verdim ve emekli oldum. Kısa bir süre sonra ikramiyemi de aldım. “Çocuklar üniversiteyi bitirinceye kadar bu para bana yeter” dedim kendi kendime. Ancak hesapta olmayan masraflar, kara kış gibi kapıma dayandı. Kara bir ses kulağıma fısıldadı: “Ya çocukların düğün masrafları?”
Beynime hücum eden bu sözler kafama balyoz gibi indi. Nereden bakarsam bakayım hayatın fırtınalı günleri beni bekliyordu. Bir çıkar yol aradım durdum. Önce yakından başlayayım, diye düşündüm. Birkaç sürücü kursundan çalışma teklifi aldım. Çalışma şekillerini içime sindiremedim. Olmaz, dedim. Yeni hayatım, ha bire rahatsız edici düşünceler üretiyordu. Dershanelere başvurdum, onlar da ihtiyaçlarının olmadığını söylediler. Bilgisayar ve teknoloji kullanımında da gençlerin hepsi benden daha hızlıydı. Özel okullara gittim; onlar da velinin dikkatini çeken, adı yıldıza çıkmış öğretmenleri arıyorlardı. Bu arada KPSS sınavında yeterli puanı alamayıp özel okul kapısında bekleyen binlerce öğretmeni görünce, üzüntüm bir kat daha arttı. 23-24 yaşına gelmiş, hayatın en verimli çağındaki bu gençlerin hali, beni düşündürüyordu. İş bulma noktasında her gün biraz daha ümidim kesiliyordu.
Bir gün birkaç arkadaşla çayevinde oturuyorduk. Bir ara emekli bir öğretmen arkadaş, rehabilitasyon merkezlerinde çalışmak için bir üniversitenin sertifika verdiğinden bahsetti. Bu haber yüreğime umut ışığı olmuştu. Nerede ve ne zaman yapılacağına dair bilgileri ondan aldım alelacele. Hemen işlemleri başlatmak üzere harekete geçtim. Bankaya parayı yatırdım, internetten kaydımı yaptırdım. İki ay kadar süren kursu başarıyla tamamladım. Kısa sürede bir rehabilitasyon merkezinde iş de buldum. Ancak iş çok sıkıcıydı. Buradaki çocuklar daha önce görev aldığım okullardaki çocuklara hiç benzemiyorlardı. Ders anlatıyordum ancak çocuklar anlamıyordu beni. Bu durum da ister istemez beni üzüyordu. Çaresizdim. Halbuki emeklilik öncesi hayallerim vardı. Emeklilik süresince dinlenip tatil yapacaktım. Bir bahçe kurup sebze meyve yetiştirecektim. Bahçedeki ağaçları, çiçekleri sulayacaktım bir bahçıvan hassasiyetinde. Toprakla, gezip göreceğim yeni yerlerle vakit geçirecektim. Hayat, önüme dikildi ve “Hayallerini gerçekleştirme zamanın henüz gelmedi.” diye teselli etmeye çalıştı beni. Çaresiz boyun eğdim. Şimdilik özel ilgi isteyen çocukların eğitim gördüğü bir rehabilitasyon merkezinde masum çocuklara ders vermeye çalışıyorum.