Yoğun bir duygu annelik.. Bazen sebepsiz güldüğün, bazen de sebepsiz ağladığın karmaşık duygularla örülü bir 9 ay..
Ve eline aldığın bebeğin sesiyle kendini pamuk gibi hissettiğin zaman dilimleri.. Eline aldıktan sonra da ömür boyu hep üzerine titizlendiğin bir süreç..
Test yaptırıp böyle bir yolculuğa başladığımı öğrendiğimde, ilk başta değişik duygular vardı. Sevinç, endişe, bu yaştan sonra bakabilir miyim düşüncesi.. Bu endişelerden ve duygusal reddediş aşamasından olsa gerek, günlerce süren baş ağrısı, mide bulantısıyla acillik olduğumuzda, hamilelik şüphesinden dolayı içine ilaç koyamadıkları normal serumu verip gönderdiler. Eve geldiğimde, çaresizlikten, oturup bebekle konuştum. (O zaman henüz 7 haftalıkmış.) Onu koruyacağımı, kollayacağımı, her zaman seveceğimi, ama onun da bana yardım etmesi gerektiğini, eğer mide bulantıları, baş ağrıları devam ederse onu besleyemeyeceğimi, dolayısıyla büyüyemeyeceğini anlattım. Seni seviyorum annecim, ne olur sen de bana yardım et deyip uyudum. Sabaha kadar kademe kademe azalan ağrıların, sabah tamamen bittiğini gördüğümde, ne kadar güçlü ve bana ne kadar bağlı bir bebek diye düşünmüştüm. Doktora gittiğimde evet dedi, bir bebeğiniz olacak.. İlk kalp atışlarını dinlemem.. İlk sevincim...
Ama doktorum bir süre sonra, gördüğü lüzum üzerine, merkezdeki riskli gebelik polikliniğine yönlendirdi. Artık ayda bir gidiyorduk. Rutin kontroller.. Ama yolunda gitmeyen birşeyler vardı. Her gittiğimde olumsuz bir yönünü söylediler. Profesörler, perinatologlar, kadın doğum uzmanları sürekli başımda ve bebeğe dair sürekli olumsuzluklar.. Kromozom sıkıntısı var, kalbi delik, kalbinde ve beyninde ciddi sıkıntılar var, muhtemelen down sendromlu olacak, iki tane sağlıklı çocuğun var zaten, bu yaştan sonra buna ne gerek var türü, aldırmam gerektiğine dair bir sürü saçma sapan söz.. Her gittiğimde gerilerek gidiyordum. Acaba bu sefer ne diyecekler diye. Gitmesem bu sefer de birşey gelişir, bebeğe birşey olur, farketmezsem zarar gelir diye düşünüyorum. Sırf bebeğin hareketlerini ekrandan izlemek için gidiyorum. Ekranda kızımı görmek, hareketlerini, kalp atışlarını görmek, dinlemek, çok büyük keyif veriyordu. Dinlemiyordum bile doktorları. İzin ver amniyon sıvısından örnek alalım, nesi var olduğuna bakalım, kordon kanından örnek alalım, şöyle yapalım, böyle yapalım.. Hepsi de riskliydi, hiçbirini istemedim. Ne olursa olsun dedim, aldırmayacağım bu bebeği. Ne olduğunu da öğrenmek istemiyorum. O nasıl gelirse gelsin, kabulüm. Ben Allah’a tevekkül ettim. Nefesi, ömrü nereye kadar yeterse, oraya kadar ben onun yanında olacağım. Orada bir kalp atıyor, bu kadar anomalisine rağmen atmaya, yaşamaya çalışıyor. Ben onu sonlandıramam, böyle bir şey caiz de değil, ben müslümanım dedim.
8 ay sürecekmiş bu maceramız. En son doktora kontrole gittiğimde, diyaframı ileri doğru çıkmış dedi, o da karaciğeri iteklemiş, karaciğer akciğeri etkilemiş, ciğerleri büzüşmüş vs vs.. Bu kadar anomaliyle bu bebek yaşamaz, ya doğumda, ya da doğduktan kısa süre sonra ölür dedi pat diye. Ben alışkındım bu tarz sözlere de, o an karnımda kızımın kulakları nerdeyse bulup kapatmak istedim, doktorların bu söylediklerini duymasın diye.. Duyup etkilenmesin diye.. Bu doktor ziyaretinden 10 gün sonra karnımda vefat etmiş yavrum. Sonra hastaneye yatış, bebeği tahliye süreci ve Cennete uğurladığımız minik bir beden.. Dedesinin yanında küçücük bir mezar.. “Vildânun muhalledûn” ve “Çocuk Taziyenamesi” nin sırrına yolculuk.. Cenabı Hak’kın yaratma sıfatını an be an içimde hissetme, bana yaşattırılanlar, bebeğimin tepkileri, 8 aylık yaşam güzelliği..
Doğsaydı, dünya nefesi alsaydı Meryem koyacaktık adını. Hak Teala, zahmetsiz bir ahiret hayatı lutfetti. Bizlere ve tüm evladını kaybetmiş anne babalara da tam bir sabır, mükemmel bir inşirah ve gönül ferahlığı nasip eylesin. Mevlam Cennetinde buluştursun.